Zafer Ercan Yazdı: Esrarı Keşfeden Genç Neyi İcat Eder?
İnsan, dünyada var olanları keşfeder, bir de var olanları birbiriyle birleştirerek bir şeyleri icat eder...
Bir ÅŸehir ya medeniyetin tüten lirizmi olarak yankılanır göklerde; ya da taÅŸ stoklarından doÄŸmuÅŸ bir üslupsuzluk halinde hayata ve insana…
Â
Mustafa Muharrem / Åžair-Yazar                           Â
Bir ÅŸehir ya medeniyetin tüten lirizmi olarak yankılanır göklerde; ya da taÅŸ stoklarından doÄŸmuÅŸ bir üslupsuzluk halinde hayata ve insana kendini dayatır. Bayındır yapılar arasına sıkıştırılmış ömürler, bir yeri ÅŸehir haline getirmeye yetmez. En fazla, katmanlı ve muhkem kalınlıkların içimize de insaniyetimize de nasıl çöreklendiÄŸini acı bir resim gibi koyar önümüze.          Â
Medeniyet arka planına sahip bir yer, eÄŸer samimi üslubundan kopmamış ve belleÄŸini kamaÅŸmalardan sakınabilmiÅŸse, ÅŸehir kalmanın sorumluluklarından kaçmaz. Mamur bir bilinç ve mamur bir ruh olarak, hayatı refere edebilen bir yaÅŸantı örgütlemesi ÅŸehir olma vasfını taşır. Yoksa, varlıksal-bilgisel-deÄŸersel baÄŸlamından; kendi metafizik dayanağından mahrum bırakılmaya ses çıkarmamış bir yaÅŸantı bloku, ÅŸehirden baÅŸka bir ÅŸeydir.        Â
Kendi ontik, epistemik ve etik kökleriyle temas ısrarı, iliÅŸki kararı varsa ÅŸehirden sahih biçimde sözedilebilir. Künyesine küs durmayı seçmiÅŸ, tarihsel birikimine karşı vefasını esirgemiÅŸ bir yaÅŸantı organizasyonu, dilediÄŸi kamustan, arzuladığı lügatten ister bol fosforlu, ister çok geçerli, ÅŸehir dışında baÅŸka adlarla çaÄŸrılıp anılmayı tercihleyebilir.         Â
Kelimeler o kadar önemli mi? Evet. İnsanların düşünme yüzölçümleri, daÄŸarcıklarındaki kelimelerin anlamsal içerikleri toplamıdır. Dünyayı nesnel, olgusal veya kavramsal, zihnimize taktığımız dil eldiveni sayesinde dokunulabilir, tutulabilir kılarız. Her kelime, varlık evinde konuk ettiÄŸimiz bir anlamın bizim misafirimizken bize uzattığı bir armaÄŸandır. Kelimeler gerçekliÄŸimize ait algıların emanetçiliÄŸini üstlenir ve bu nedenle bir an kesitine birkaç yüzyılı, birkaç çağı yekpare bir sürerlik olarak depolayıverir.          Â
Åžehirler de tıpkı biz insanoÄŸulları gibi kendi varlık-bilgi-deÄŸer kodları ile bağını dil üzerinden saÄŸlar. Dile saygı, ÅŸehrin devraldığı mirası doÄŸru anlayıp anlamadığını testten geçirir. EÄŸer kök ile dallar arasında birbirleriyle çeliÅŸmeyen bir takip somutluÄŸu görülebiliyorsa; orada dile borcunu ödemekten kaçmayan bir irade var demektir.        Â
Çünkü, dilin yüzlerce yıllık hassasiyeti, ÅŸimdiki zamanı da kendi terbiyesiyle emzirmiÅŸ, beslemiÅŸtir. Åžimdiki zaman da bu ÅŸefkate cevabını, dilden aldığını hayata aktararak vermiÅŸtir. Dil hayatı terk etmemiÅŸ; ÅŸehir de bu sadakati bir gündelik normaller stili olarak benimsemiÅŸtir.         Â
Bir ÅŸehir kendi anlamsallığını iptal eder, kendi dilsel genetiÄŸini bozmaya yeltenirse, sadece bir sözel deÄŸiÅŸiklikle, bir kelime makyajıyla sınırlanmayacak bir tanım oyunu ortasına sürükleniverir. Oysa, bir tarifi doÄŸrulamak, kendi karakterini, kendi kiÅŸiliÄŸini ve haysiyetini yaÅŸatma titizliÄŸinde dikkatten bir an bile uzak düşmemektir. Bir tanımda, bir nitelemede yeni ve tarihselliÄŸine zıt kombinasyonlar açmak, o anlamsal kapsamın bütün kazanımlarına, bütün çaÄŸrışımlarına ve imkanlarına vefasızca yüz çevirmekten baÅŸka nedir?        Â
Hayatımızdan kim, hangi hakla, hangi kelimeleri fütursuzca kovabilir? Bir ÅŸehir, kendi anlamsallığından, kendi hüviyetinden bu denli kolay nasıl savrulabilir ve buna hiç tepkisiz rıza gösterebilir? Sanki yüzlerce yılın izni ve onayı varmış gibi, kendi asliyetine vedaya bu denli sığ, bu denli gereksiz mizansenlerle nasıl zorlanabilir?       Â
Bir punduna getirilerek ÅŸehir kendi anlamsal çerçevesinden firara özendirilmiÅŸse, bir, orada yaÅŸayanların hayat denklemleri artık biyolojinin gereklerine eÅŸitlenmiÅŸtir.Seslerini de yitirmiÅŸlerdir, dudaklarından çaÄŸlayacak kalplerini de.        Â
İki, o yer artık doÄŸruya deÄŸil gerçeÄŸe ve güce aittir. Mukimleri de, kuvvete karşı konsomasyon konusunda kitlesel maharetten, kolektif yetenekten nasiplenmeyi sindirebilmiÅŸlerdir.Üç,orası betonarme görgüsüzlüklerin, çelik konsontrüksiyon böbürlenmelerin cenneti;ama ruhaniyetin ve estetiÄŸin cehennemidir.      Â
Paylaştığımız hayatı birbirimize karşı simetrik azaplar ve teşkilatlanmış zehirler halinde koyultmak niyetindeysek, namlu önce şehir kelimesine boşalmalı. Önce göğü kaldırıp atmalı üstümüzden; önce mekanlar fiziğin ötesinden emekliye ayrılmalı; eğer kalbimize noktayı arz koyacaksa.
Åžehirden hoÅŸlanmıyorsak, itiraf edelim, ruhun bayındırlaÅŸmasından korkuyoruz. Åžehir silinip baÅŸka isimlerle bilinirleÅŸtiriliyorsa, orada zihin dünyamıza yönelen anlamsal terörün saltanatı baÅŸlamıştır      Â
                   Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
  Â
                                   Â
İnsan, dünyada var olanları keşfeder, bir de var olanları birbiriyle birleştirerek bir şeyleri icat eder...
Mustafa Muharrem / Şair-Yazar İnsanı planlanmış ve bir mizansene aktarılarak yaşantılandırılmış ‘korku’lar içine kapatmak, hemen her tarihsel kesitte başvurulan kolay bir yöntemdir. Hatta her otorite üslubu, bu organize korkuların tasarımlanma...
Kentler modernliğin dolaşımına tanıdığı imkan kadar ilgi çekici günümüzde. Dünyanın ulaştığı sunum ortalaması bir kentin manyetik alanına girebilmek, davetine cevap verebilmek için yeterli...
Coğrafi ve kültürel bir kavram olan Türk Dünyası, Orta Asya, Kafkasya, Türkiye, Avrupa, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsamaktadır.Türk Dünyası kavramının ifade ettiği alan...