Elon Musk ve Avrupa üzerine yazılan birçok gazete yazısını incelediğimizde karşımıza şu tablo çıkıyor: Musk bir şekilde de olsa Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin en azından bir kısmı üzerinde politik çatlaklar oluşturma hedefinde olduğudur. Bunun için kullandığı en önemli araçlardan biri sosyal medya. Sahibi olduğu sosyal medya kanalıyla belirli bir politik bakış açısının gelişmesi üzerinde büyük bir çaba sarf ettiği gözlemlenmekte. Zira bilgi akışını yönlendirme, kamuoyunu etkileme ve belirli politik gündemleri ön plana çıkarma gücüne sahip olan sosyal medya, Elon Musk’ın en önemli ilgi odağı haline geldi. Böylelikle Elon Musk, son dönemde Avrupa’daki aşırı sağ akımlarla ilişki kurmakta ve göçmen karşıtı söylemler üzerinden müdahalelerde bulunmakta.
Geçmişte kitlelerin bilgiye ulaşma kanalları sınırlıyken, onları başka bir yöne kanalize etme imkânınız oldukça kolaydı. Fakat şimdi tek kanallı ve tek hatlı bir dünya yok karşımızda. Velev ki Avrupa gibi bir kıtadan, yani bilginin, aydınlanmanın ve modernitenin beşiği hükmündeki bir kıtadan bahsediyorsak işin rengi bir nebze de olsa farklılaşmaktadır. Biliyorum arka sıralardan sesler geliyor kulağıma, bu seslerde şunlar yankılanıyor: o kıta değil miydi ki I. ve II. Dünya Savaşlarına girmeden önce bir çılgının modern tamtamlarına kulaklarını açarak tüm dünyayı tarumar ettiğini. Evet, bu da olmuştu…
Modern Tamtam Sesleri ve Yansımaları
Bir çığırtkanın yarattığı tamtam sesleri ile dünya tarumar olmuştu nicelerinin ten rengine bakılmaksızın yok edilerek. Buna, bir ihtiyaç yoksa ihtiyaç yaratılır modern iktisadi düsturu ile cevap vermek biraz imkânsız gibi geliyor. Çünkü neyin ihtiyacı? Bir kanın, tenin ve paranın mı ihtiyacı? Elon Musk neye ihtiyaç duyuyor ki böyle bir vaziyet alış içerisinde? Ancak bir şey var ki, onun zihninin arka planında yatıyor ve bu zihni meleke o şekilde çalışıyor, sonucun ise yıkıcı olmasını hedefliyor. Haberlere baktığımızda Elon Musk’ın özellikle aşırı sağ partilerle derin bir ilişki kurma hedefi içerisinde olduğu görülüyor. O halde, aşırı sağ partilerle bu ilerleyiş yıkıcı bir hattın şekilleneceğinin bir işareti. Musk, Avrupa’nın politik yapısında çatlaklar oluşturma potansiyeline sahip bir figür haline geliyor. Özellikle sosyal medya platformunu yönlendirerek, belirli ideolojik görüşlerin güçlenmesini sağlıyor. Son dönemde aşırı sağ partilerin Avrupa’da giderek daha fazla oy kazandığı düşünüldüğünde, Musk’ın bu eğilimle paralel hareket etmesi dikkat çekici. Bu eğilim, Musk’ın yönetiminde olduğu ülkenin önemli politikaları arasında yer alan göçmenler üzerine… Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde göçmen karşıtı politikaların artışı, sosyal medyada yayılan dezenformasyonlarla da destekleniyor.
Sosyal Medyaya Sahip Olma Gücü ve Manipülasyon
Peki, sosyal medya gerçekten bu kadar güçlü mü? Bugün tek bir paylaşım, milyonlarca insana ulaşabiliyor ve belirli bir gündemi saniyeler içinde dünya çapında tartışılır hale getirebiliyor. Bu da sosyal medya sahiplerine büyük bir güç veriyor. Geçmişte kitlelerin yönlendirilmesi geleneksel medya aracılığıyla gerçekleşirken, bugün bireyler doğrudan hedef alınabiliyor ve manipüle edilebiliyor. Özellikle göçmen karşıtı söylemlerin ve yabancı düşmanlığının sosyal medyada yükselmesi, bu gücün nasıl kullanıldığını açıkça gösteriyor.
Musk’ın göçmen karşıtı söylemleri öne çıkaran, aşırı sağ gruplarla yakınlaşan paylaşımları, Batı’nın liberal değerleri açısından ciddi bir kırılma noktası oluşturuyor. Avrupa yıllardır küreselleşmeyi savunurken, şimdi bu süreci tersine çevirme ve göçmenleri sistem dışına itme eğiliminde. Bu noktada, sosyal medyanın bu değişime nasıl katkıda bulunduğunu göz ardı edemeyiz.
Yeni Bir Dönemin Habercisi mi?
Elon Musk ve benzeri milyarder figürlerin, sosyal medya gücünü kullanarak siyasi yönlendirme yapması, yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor olabilir. Avrupa’da aşırı sağ yükselirken, sosyal medya bu hareketlerin büyümesine zemin hazırlıyor. Gelecekte sosyal medya sahiplerinin politikaya doğrudan etkisinin daha da artıp artmayacağı ise kritik bir soru olarak karşımızda duruyor. Bugün geldiğimiz noktada, göçmenler üzerinden yürütülen propaganda kampanyaları, yalnızca Avrupa için değil, küresel çapta demokrasi açısından da önemli bir sınav. Bu süreçte en büyük soru şu: Kamuoyunun algısını yönlendiren dev teknoloji patronları, siyasi sistemlerin geleceğinde ne kadar etkili olacak?