Orhan Baykal Yazdı: Medyanın Halleri…

Ünlü Fransız asker ve devlet adamı Napolyon, yeniden dünyaya gelir !…ABD BaÅŸkanı Bıden, kendisini Beyaz Saray’a davet eder. Napolyon kendisine gösterilen ilgiden mutlu olur, içilen viskilerin etkisiyle duygulanarak içini dökmeye baÅŸlar…

A+
A-

 

 

* Orhan BAYKAL

 

Fıkra bu ya ;

 Ünlü Fransız asker ve devlet adamı Napolyon, yeniden dünyaya gelir !…ABD BaÅŸkanı Bıden, kendisini Beyaz Saray’a davet eder. Napolyon kendisine gösterilen ilgiden mutlu olur, içilen viskilerin etkisiyle duygulanarak içini dökmeye baÅŸlar;
                             

 ”Sayın BaÅŸkan eÄŸer zamanında ben ,ÅŸu anda sizde olan savaÅŸ gücünün yarısına sahip olsaydım, Waterloo savaşını kaybetmezdim.” der. Gülüşürler.
 

Napolyon bir süre sonra  Rusya Devlet BaÅŸkanı Putin’in Daveti üzerine Kremlin’de ağırlanır. Votkalar içilir, Napolyon yine dile gelir;
 

”Sayın Putin, ÅŸu anda sizdekine benzer güçlü bir istihbarat teÅŸkilatına zamanında ben sahip olsaydım , Waterloo Savaşını asla kaybetmezdim.”
 

Gel zaman ,git zaman Napolyon CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan tarafından Ankara’ya davet edilir. Yemekler yenir, ÅŸerbetler içilir, Napolyon yeniden itiraflara baÅŸlar ;
 

 ” Sayın ErdoÄŸan  , eÄŸer ÅŸu anda sizin sahip bulunduÄŸunuz medya gücü, zamanında benim elimde olsaydı, Waterloo Savaşını kaybettiÄŸimi kimse duymazdı.”

 

 Peki bu traji-komik fıkranın gerçekleÅŸebileceÄŸini düşünebilir misiniz? Ayniyle vaki… İkinci Dünya Savaşında Alman Propaganda Bakanı Goebbels’in  medyaya baskısı sonucu Alman halkı, Rus tankları Berlin sokaklarında dolaÅŸmaya baÅŸladığı ana kadar savaşı kendilerinin kazandıklarını zannetmekteydiler.

Demokrasilerde dördüncü güç olarak nitelendirilen medya organlarının büyük çoğunluğu günümüzde birkaç güç odağının elinde bulunmakta.Ve elbette bu güç odakları çıkarları doğrultusunda siyasal iktidarlara hizmet etmekte.
 

Peki ülkemizde  durum nasıl? Muhalif  3-5 gazete ve 3 buçuk televizyon kanalı. Gerisi tamamen iktidarın kontrolünde .Nasıl olmasın? Tüm kamu bankalarının ilan ve reklamları bu yandaş kanallarda.  Devlet kredileri, reklam ve ilanlar gazete ve televizyonların can suları.2023 yılında muhalif özel televizyonlara verilen kamu bankası reklamı sıfır.İktidar destekçisi olmayan gazeteler de kamu bankalarının boykot alanında.Ayrıca RTÜK de  Demoklesin kılıcı gibi bu televizyonların ensesinde.2023 yılında 15 kez program durdurma ve 12 idari para cezası alan haber kanalı var.Bir muhalif kanal ise 43 milyon lira idari para cezası almış.Nasıl yayın yapacak bu muhalif kanallar?
 

Meydan yandaÅŸ medyaya kalıyor. Açın bakın bu gazetelerin son yıllardaki manÅŸetlerine; Türkiye yüzyılı-Åžahlanıyoruz-Batı bizi kıskanıyor- ekonomide zirve yaptık-   dış yatırımlar yaÄŸmur gibi yağıyor- Enflasyon gerilemeye baÅŸladı-İşsizlik azaldı- büyümede yeni rekor vs…
Bir tanesinde emeklinin, asgari ücretlinin, esnafın, köylünün feryadını bulamazsınız. Haberlerinde ne ucuz et kuyrukları var, ne askıda ekmek…
                           

Hal böyle olunca Dünya basın özgürlüğü endeksi de bir tokat gibi yüzümüze çarpmakta. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü(RFS) nin son endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 158. sırada yer almış. Norveç, Danimarka ve İsveç’in ilk üç sırayı aldığı endekste biz Çin’i, Kuzey Kore’yi , Afganistan’ı geride bırakmışız.
                           

Peki Devlet televizyonu   ne yapıyor bu arada ? TRT’ deki geliÅŸmeler her dönemde siyasal geliÅŸmelere paralel gitmekte. Siyasal rüzgarlardan her zaman etkilenmiÅŸ benim de geceli gündüzlü 35 yıl emek verdiÄŸim bu kurum. Ancak son yıllarda iÅŸ tamamen çığrından çıkmış görünmekte. Anayasa’nın 133. maddesi TRT’yi yayınlarının tarafsız olmasıyla tarif etmekte. Siyasal iktidarın baskısının yoÄŸun ÅŸekilde hissedildiÄŸi kurumda zaman zaman cemaatlerin etkisi de görülmekte. Özellikle seçim dönemlerinde bu taraflılığın zirve yaptığı hissedilmekte. Özellikle 23 Haziran 2019 İstanbul yerel seçimi öncesi terörist başı Öcalan’ın mektubunun okunması ve kardeÅŸinin televizyona çıkarılması kurumun tarihine kara bir leke olarak geçmekte…
                         

TRT’de her dönemde siyasi müdahaleler var oldu. İşte 1980’li yıllardan bir anı;
                         

CumhurbaÅŸkanı Turgut Özal TRT’nin tek kanallı olduÄŸu günlerde bir saat boyunca ”Ulusa SesleniÅŸ” konuÅŸması yapıyor. İlk zamanlarda ilgiyle izlenen program, daha sonra eleÅŸtiri odağı haline geliyor. TRT 2’nin yayına baÅŸlamasının ardından o dönem Dinç Bilgin’in sahibi olduÄŸu Sabah Gazetesi şöyle bir haber yapıyor; ‘Artık Özal’a mahkum olmayın. TRT-2 yi açın ve nefis bir filmi izlemenin keyfine varın…’ Turgut Özal yazıyı okuyunca bir kahkaha patlatıp gazeteyi arıyor ve şöyle diyor; Uyardığınız iyi oldu. TeÅŸekkür ederim. KonuÅŸmamı aynı saatte TRT-2’de de yayınlamaları için talimat verdim! ”
                       

Bütün bu baskılara, yönlendirilmelerine karşın TRT birçok dönemde tarafsızlığını korumaya özerkliğini savunmaya çalışmış. Özellikle iki Cem döneminde (İsmail Cem-Cem Duna) kurumun itibarına gölge düşürülmemeye özen gösterilmiş ,saygınlığı elverdiğince korunmuş.O yıllarda halkın büyük çoğunluğunun en güvendiği medya organı olduğu görülmüş.
                       

O yıllarda TRT’ye gösterilen güvenin örneÄŸini bir anekdotla anlatalım;
                       

70’li yıllar TRT İzmir Radyosu, Kültürpark’ ta ilkel koÅŸullarda bir barakadan yayın yapmakta. Bir ramazan günü göreve gelen nöbetçi spiker , iftar saatini verecektir. Usulde saz eserleri çalar, iftar saatinde ses kısılır spiker gonga vurarak ‘İzmir için İftar vaktidir.’ der. Arkasından ezan okunan bant yayına verilir. Ancak o gün bir karışıklık olmuÅŸ, imsakiye kaybolmuÅŸtur. Her yer aranır, bulunamaz. Tek yol kalmıştır; Yakındaki Basmane camiinin ÅŸerefeleri yandığı anda spiker gonga vuracaktır. Teknisyen dama çıkarılır, aÄŸaçların arasından güçlükle minareyi gözler. Ancak zaman geçmekte ÅŸerefeler yanmamakta, ezan okunmamaktadır. Spiker aÅŸağıdan seslenir; ‘Yandı mı?’ Cevap ‘Hayııır’ Yaklaşık 10 dakika soru-cevap devam eder. Nihayet ÅŸerefeler yanar, Ezan okunur. Spiker de gonga vurup iftar saatini ilan eder. Bir saat kadar sonra kapıya bir kiÅŸi gelir, kendini tanıtır; ‘Ben karşı camiinin müezziniyim. Biz her zaman radyomuzdan iftar saatini alır, sonra ezanı okuruz. Bugün çok bekledim, baktım saat geçiyor, ezanı okudum. Bir aksilik mi oldu acaba?’
                       

TRT’ye o yıllarda olan güven İzmirlilere yaklaşık on dakika fazla oruç tutturmuÅŸtu. Bugün o güvenden eser yok. Ratingler yerlerde sürünüyor. İngiliz Basının geçen yüzyıldaki önemli isimlerinden Lord Northcliff o zaman söylermiÅŸ;
                       

 ”Güç odaklarının örtbas etmeye çalıştığı ÅŸey haberdir. Gerisi reklamdır.”

 

* Gazeteci-Yazar

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

POPÜLER HABERLER