DIŞ VE İÇ İŞGAL CEPHELERİ

A+
A-

1453: Medeniyetin Başladığı Gün

Tarih 29 Mayıs 1453. Genç bir hükümdar, Fatih Sultan Mehmet, surları aşıp çaÄŸ kapatıp çaÄŸ açtığında sadece bir ÅŸehri deÄŸil, bir medeniyetin yönünü tayin etti. İstanbul’un fethiyle, Bizans’ın karanlık dehlizlerinde kaybolmuÅŸ bir ÅŸehir, İslam’ın, ilmin, sanatın ve adaletin merkezi haline geldi. Fatih, sadece kılıçla deÄŸil akılla, ilimle, hoÅŸgörüyle de İstanbul’u fethetti. İstanbul artık Türk-İslam dünyasının kalbiydi.

Gayrimüslim Unsurlara Tanınan Haklar ve Medeniyet Vurgusu

Fetih sonrası Fatih’in dikkat çekici adımlarından biri de İstanbul’daki gayrimüslimlere saÄŸladığı yaÅŸama hakkı ve ibadet özgürlüğüydü. Yahudiler, Hristiyanlar, Ermeniler; camiyle kilise, ezanla çan bir arada var oldu. Fakat bu birliktelik, emperyal niyet taşımayan, millete sadakatle baÄŸlı olanlar için mümkündü.

Fatih’in Osmanlı’ya dahil ettiği unsurlar, zamanla büyük bir medeniyet mozaiği oluşturdu. Ancak aynı unsurlar arasında sadakatten uzak duranlar, her daim devletin kırılma anlarını kolladı.

1918: Payitaht’ın Zincire VuruluÅŸu

Tarih tekerrür etti. 1918’de, bir zamanlar İslam’ın kalbi olan İstanbul, bu defa İngiliz süvarilerinin çizme darbeleriyle işgal edildi. Osmanlı Cihan Devleti yorgundu, dağılmak üzereydi. Dış düşmanlar galipti; ama içerde de bir o kadar tehlikeli, maskeli, sinsi bir cephe vardı: Mandacılar, iş birlikçiler, ruhunu satmış kalem erbabı.

İşgalin ardında sadece İngiliz, Fransız askerî kudreti değil; içerideki fitne odakları, cemiyetler, misyoner okulları ve ekonomik gücü elinde bulunduran kozmopolit unsurlar vardı. Bazı gayrimüslim unsurlar, ülkeyi kendi vatanı değil, çıkarlarının oyun alanı olarak gördüler.

1922: Yeniden DiriliÅŸ – Atatürk’ün Sessiz Fethi

Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk Milleti, işgalin her türlüsüne karşı direnişe geçti. 1922’de İstanbul fiilen özgürleşti. Bu bir topyekûn zaferdi; hem dışarıdaki düşmana karşı, hem de içerideki mandacı cepheye karşı kazanılmış bir bağımsızlık mücadelesiydi. Bu da bir fetihti; Fatih’in İstanbul’u aldığı gibi, Atatürk İstanbul’u geri aldı.

Bu sessiz fetih, sadece fiziki bir kurtuluş değil; bir milletin kendi kimliğine, değerlerine ve tarihine dönüşüydü. Bu yüzden Atatürk’ün kurtuluş mücadelesi, tarihteki en büyük iç işgal karşıtı harekettir.

Yeniden Dirilen Kaos: İç Cephede Bekleyenler

Bugün ise geçmişten ders almayanlar, dünün iş birlikçilerinin ruhunu taşıyanlar yeniden sahnede. Küresel yapıların yerli taşeronları, kimliğini inkâr eden sözde aydınlar, kültürsüzlükle beslenen medya, sapkınlıkları özgürlük diye sunan yapılar bir cephe oluşturdu. Bu cephe, ne doğrudan saldırır ne de top tüfekle gelir. Aklı, vicdanı ve ahlakı işgal eder. Bu, iç işgal cephesidir ve en az düşman orduları kadar tehlikelidir.

Milleti milletten uzaklaştırmak, aileyi dağıtmak, cinsiyeti belirsizleştirmek, gençliği köksüzleştirmek, inancı itibarsızlaştırmak iç cephe stratejisidir. İşte İstanbul’un bugünkü kuşatması, surlar değil; zihinler üzerindedir.

Kimlik Meselesi: Bizden Görünüp Bizden Olmayanlar

Bizden gibi görünüp bizden olmayanlar; ne bu milletin acılarını paylaşır ne de zaferlerine sevinirler. İstanbul’un ruhunu taşımayan bu çevreler, Türkiye’nin birlik içinde yükselmesinden rahatsızdır. Onlar için İstanbul, yaşanacak bir şehir değil; dönüştürülecek bir projedir. Ancak millet, sabırla izliyor ve zamanı geldiğinde tarihî refleksini gösterecek kudrettedir.

Dikkat: İç İstila, Dıştan Daha Tehlikeli

Türk Milleti dış düşmana karşı sayısız defa galip gelmiştir. Ancak iç işgalin dili, dini, bayrağı yoktur. Sinsi gelir, dost gibi yaklaşır, kültürü yozlaştırır, ahlakı kemirir, inancı alay konusu yapar. İç cephede kazanan, sadece milleti tanıyan ve ona hizmet eden anlayış olacaktır. O da Türk milletinin özü ve irfanıdır.

Yönümüz Turan, Hedefimiz Kızılelma

İstanbul Türk’tür, Müslümandır, medeniyettir. Bu kimlik korunmazsa; ne Anadolu kalır ne de mazlum coÄŸrafyalar umut bulur. İstanbul, Türk’ün yüzüdür. Ve bu yüzü karartmak isteyen her giriÅŸim karşısında, milletin “büyük kıyameti” ile karşılaÅŸacaktır.

Turan ideali, sadece coğrafî bir birlik değil, ruhsal ve kültürel bir diriliştir. Kızılelma, hedefin değil, manevî bir ülkünün adıdır. Bizim yolumuz, bu uğurda her cepheyle mücadele etmeyi gerektirir.

Sözün özü

Unutulmamalıdır ki İstanbul sadece bir ÅŸehir deÄŸil, tarihin özüdür. Bu öz, Fatih’in vakfiyesinde, Atatürk’ün inkılabında, ÅŸehitlerin duasında saklıdır. Biz, her dış istilayı def ettik, ederiz. Asıl mesele iç iÅŸgal cephesidir.

Ve bu millet, tarihi boyunca olduÄŸu gibi, bugün de “kimin bizden olduÄŸunu, kimin bizden görünüp olmadığını” bilir. Zamanı geldiÄŸinde gereÄŸini yapar.

İstanbul yeniden fethedilecekse, bu zihinlerin, kalplerin ve ruhların fethiyle olacaktır. Ve o fethi yapacak olan, hâlâ buradadır.

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın