Ünsüz Türk Düşünürü / Yazar
Bizler öyle Müslümanlarız ki, haramı bile sol elle işleriz…
Çünkü ne yaparsak yapalım, şekli korumak yeterlidir.
Mühim olan niyet değil, görüntüdür.
Kul hakkı mı? O ayrı mesele.
İhale alırken üç kişiyi ezeriz, ama sözleşmeye “Allah’ın adıyla” başlarız.
İçimizde adalet yoktur ama Instagram’da adalet temalı hadisler paylaşırız.
Hakkı savunuruz, ta ki o hak bizim çıkarımıza ters düşene kadar.
Vicdanı anlatırız, ama konu kendimize gelince “şartlar öyleydi” der geçeriz.
Bizler öyle zarif günahkârlarız ki;
fakir doyurmayız ama iftar çadırlarında selfie çektiririz.
Yetimin başını okşamayız ama kurumsal bayram mesajlarında “Yetim gülerse dünya güler” yazarız.
Zekât vermeyiz, ama 5000 liralık tesbih koleksiyonumuzla Allah’a yakın hissettiğimizi anlatırız.
Bizler cuma namazının ilk safa koşanlarıyız ama sabah namazında uyuyanlar…
Gece kul hakkıyla yatar, sabah “Ya Fettah!” diye uyanırız.
Namazda boynumuz bükük, hayatta kibirden dik başlıyız.
Tespih çekerken ellerimiz titrer ama bir garibanın feryadı yüreğimizi hiç titretmez.
Bizler evde çocuklarımıza “harama bakma” deriz,
sonra televizyonun karşısına geçip her türden iffetsizliği kahkahayla izleriz.
Yani bizim ahlakımız kanal değiştirene kadar sürer.
Bir yerde kapanır, öteki yerde açılırız – ruhumuzda dikiş tutmaz bir ahlak fermuarı gibi.
Bizler, kız çocuklarına “tesettür farzdır” diye baskı yapan,
ama oğullarını her haltı yapsa da “erkektir yapar” diye büyüten çifte standart erdemiyiz.
Süslenmeyi yasaklarız, ama israf sofralarına renkli servis takımıyla çıkarız.
Kadınlara “evinde otur” deriz,
ama kendi annemizi 40 yıl önce sabahın köründe tarlaya gönderdiğimizi unuturuz.
Bizler Kur’an okuruz ama içeriğini hiç okumayız.
Hatimler yaparız, ama en temel emanet olan adaleti, merhameti, hakkaniyeti hiç hatırlamayız.
Din, bizim için bir yargılama aparatıdır:
Biz yaşamayız ama başkalarına “Müslüman böyle olmaz” demeyi pek iyi biliriz.
Bizler sosyal medyada “Elhamdülillah Müslümanız” diye yazarız,
ama gün boyu dilimizde küfür, gözümüzde hırs, kalbimizde kin eksik olmaz.
Yolda bir kedi görsek dönüp bakmayız ama Kâbe’de kuş fotoğrafına ağlarız.
Bizler, ahireti hatırladığımızda sadece cehennemi başkasına,
cenneti kendimize layık görürüz.
İlahi adalet mi? O bizim için değil, başkaları için vardır.
Çünkü biz zaten doğru yoldayız.
Öyle inanmışız, öyle anlatılmış bize…
Sorgulamak da neymiş?
Ya bir şey değişirse?
Bizler kendimizi yargılamayız, çünkü o mahkeme çoktan kapandı içimizde.
Biz kendimizi akladık…
Ama farkında değiliz:
Günah sol elle işlense de, tartı terazisi sağ elden sorulur.
Yorumlar (0)