ÂL-İ OSMÂN’IN SONU KAT’ OLUR MU?

A+
A-

Hazret-i Şeyh Köşk’de olurken Gâzî Selîm Han oğlu Sultân Süleyman Rodos’u feth niyyetine giderken imâmı Bekdaş Efendi Köşk’e gelip Hazret-i Şeyh’in hângâhına kondu. Bir gece sabâh olunca müsâhabet etdiler. Bekdaş Efendi:

“Bile gidelim.” diye hayli ibrâm etdi. Hazret-i Şeyh eydür:

“Şimdi Rodos’da büdelâdan (kırklardan) bir kimse vardır. O gitmeyince kale feth olmaz. Cezîrede varıp eğlenmek güç, lutfeyle ibrâm etme.” dedi. Hakîkat Hazret-i Şeyh’in dediği oldu. Sekiz ay mikdârı kaleyi döğdüler, feth olmadı. Sonra o büdelâ hisâr bedeninde gezerken tüfenk ile vurdular. Ondan sonra eğlenmedi feth oldu ve dahi Bekdaş Efendi, Şeyh Hazretleri’ne o gece eyitdi:

“Sultânım, Âl-i Osmân’ın sonu kat’ olur mu? Yoksa kıyâmete değin saltanat bunların mıdır? Sultân Süleymân’dan sonra hilâfet kimindir?” dedi.

Hazret-i Şeyh eydür:

“Bu dîn ve bu mezheb dünyâda yürüdükçe hilâfet bunlarındır.” dedi. Bekdaş Efendi eydür:

“Sultânım, şimdiki pâdişâhımızdan sonra pâdişâh olacakların isimleri nice hurûfdan terkîb ola?” dedi. Hazret-i Şeyh eydür:

“Târîh-i hicret-i Nebevî şimdi dokuz yüz yirmi sekiz (928/M. 1521)’den geçip yirmi dokuza giriyor. Tâ bin iki yüzüne (1200/ M. 1785) varınca saltanat isimlerinin harfleri (İhdina’s-sırâta’l-müstakîm. Bizi doğru yola ulaştır. Fatiha/6) harflerinde buluna. Ondan sonra Alî adlı bir pâdişâh gele. O dahi Âl-i Osmân’dan ola. Haleb şehrinde sarây edinip hayli zamân onda durup Arabı ve Acemi ve Rûmu zabt eyleye. Ondan sonra aceb temâşâlar ola ve meşâyıh o za¬mânda itibâr bula. Alî’nin oğlu Velî ola. Vilâyetinde olan velîler izzet bula. Şimdiki zamân velîleri gibi hor ve zelîl olmayalar. O zamânın pâdişâhları meşâyıh danışığıyla âleme nizâm vereler ve sakal kazır kimse kalmaya. Sünnet üzerine olalar. İleri zamânda “Müslümanız” diyenler sakal kazır, bıyık sunaldır yürür imiş diyeler, söyleşeler, taaccüb edeler. Ondan sonra iki yüz elli yıl Âl-i Osmân adâlet üzerine olalar ve ondan sonra kızı oğullarından birisi saltanata geçmek isteye, belki bir mikdâr geçe. Ammâ tîz geçe, yine Âl-i Osmân mukadder ola.” dedi.

Bekdaş Efendi, Hazret-i Şeyh ne dedi ise o gece yazdı. Musâhabet tamâm olunca, Bekdaş Efendi eydür:

“Sultânım, Hazretinizi Sultân Süleyman Hazretleri’ne bildirsek, Âl-i Osman âkıbet nice olacağını bilmek gayet murâdlarıdır.” dedi. Hazret-i Şeyh eydür:

“Pâdişâh şimdi sünnet üzerine midir?”

Bekdaş Efendi eydür:

“Tırâşdır, gâh gâh perdâh eder (sakal bırakır.)” Hazret-i Şeyh eydür:

“Ömrümde kimseye bedduâ etmedim. Eğer beni pâdişâha dersen sana bedduâ ederim. Zîrâ dünyâ pâdişâhlarına yakın olan, harâm yemekden elini çekmez. Velâyet onlardan ırak olanlardadır. Mansıb ve merâtib isteyen müteşeyyihîn yol dilencileridir ve kâziblerdir ve evkâf bekçileri leş öner (bekler) kuzgunlardır.” dedi. Bekdaş Efendi eydür:

“Sultânım emir sizindir bildirmeyelim. Bize hayır duâ eyle, âkıbetimiz hayır olsun.” dedi. Hazret-i Şeyh el kaldırıp duâ eyledi. Bekdaş Efendi, o gece yatdı ve ertesi gitdi.

 

TÜRKÜZ ELHAMDÜLİLLAH

Süzüldük Hak nûrundan

Türküz elhamdülillah

Arındık her kusurdan

Türküz elhamdülillah

 

Seçti yetmiş iki dil

Söz düştü araya bil

Maksat ayrılık değil

Türküz elhamdülillah

 

Ledünle âmildir Türk

Hak sırra hâmildir Türk

İnsan-ı kâmildir Türk

Türküz elhamdülillah

 

Ta Nuh’tan Yafes’ten biz

Hak dindeniz şüphesiz

Hep Tanrı birdir deriz

Türküz elhamdülillah

 

Bil Türk ezelin adı

Hak’ta güzelin adı

Zira o cân adadı!

Türküz elhamdülillah

 

Evvelde evvel ile

Türk vardı kim ne bile

Bu sır gelmezdi dile

Türküz elhamdülillah

 

Birkaç kam hikayesi

Yer yahut gök iyesi

Bunlar da neyin nesi

Türküz elhamdülillah

 

Arap bildi sandılar

Efsaneye kandılar

Aldatıp aldandılar

Türküz elhamdülillah

 

Nur Oğuz’da var idi

O, kut ile yar idi

Dünya ona dar idi

Türküz elhamdülillah

 

Türk baştan Tanrı kulu

Elestte dedi “belî”

Birliktir Onun yolu

Türküz elhamdülillah

 

Her Türk bir Tanrı dağı

Hırayla kurmuş bağı

İnsanın son durağı

Türküz elhamdülillah

 

Hak bir ordum var dedi

Odur bana yâr dedi

Korkmalı ağyâr dedi

Türküz elhamdülillah

 

Layıksa döner Türk’e

Sadıksa döner Türk’e

Eren ol da er Türk’e

Türküz elhamdülillah

 

Türke gönül vermeli

Özünden gül dermeli

Ta gönülden demeli

Türküz elhamdülillah

 

Mustafa dedi Azîz

Muhammed’den buldu iz!

Vücûd birdir şüphesiz

Türküz elhamdülillah

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın