Hepimiz yolcuyuz
Hepimiz yolcuyuz. Yolcu ne zaman şad olur? Sevgilisinin yanında. Bir sevgili bulur da, gönlünü onda dinlendirirse şad olur. O yoksa rüzgar gibi geçip gider de işin bitiverir. ..
İletişim çağı; adından da anlaşılacağı gibi bireyler ve toplumlar arası bilgi transferinin kolaylaştığı, karşılıklı iletişim yollarının olabildiğince arttığı, dünya ve belki dünya dışı iletişimin artık saniyenin bile altında anlık yapılabildiği bir çağı yani içinde bulunduğumuz çağı anlatıyor.
Bu çağın iletişim imkanlarını yerinde ve çok iyi kullananlar aynı zamanda bu çağa yön veren kişi ve toplumlar olurken bu çağa maruz kalan kişi ve toplumlar da bu imkanları sadece magazinsel boyutta veya eğlence boyutunda kullanmakla yetiniyor. Bir nevi bu çağı yönetenlerin müşterisi, hedef kitlesi, kobayı olmaktan öte geçemiyorlar.
İletişim imkanlarını, bilgiye ulaşmak, onu yorumlamak, yararlı ve katma değerli bir ürüne dönüştürmek yerine maalesef boş beleş konularda heba ediyoruz. Bu boş beleş işlerden biri de önemli günlerimizin duyurulması ve hedef kitlemizdeki kişilerin, güya eş dost ve arkadaşlarımızın basit bir mesaj ve yorumla bizim mutluluğumuzu veya üzüntümüzü paylaşmasıdır. Tabi ki mutluluklar paylaşıldıkça büyür, üzüntüler paylaşıldıkça küçülür. Ancak bu paylaşma içten, samimi olursa bu etkiyi yapar.
Eskiden uzaktaki dost ve akrabalarımızla bayramlarda, yılbaşlarında; belki çok yakınlarımızın doğum günü ve benzeri önemli günlerinde, günün konusuna uygun kartpostallar özenle seçilir, mümkünse dolma kalemle yazılır, yakışıklı bir imza ile tamamlanır, zarfa konarak en yakın postaneden muhatabına yollanır ve gerçekten karşı tarafa güzel duygular yaşatır ve hatıra olarak saklanırdı.
Yine bayramlarda ve kandillerde gurbet-sıladaki büyükler aranır ve bayramlaşılır, kandiller kutlanırdı. Bunların hepsinde bir emek, özen, özel olma durumu ve samimiyet vardı. Ancak günümüzde birkaç tuşa basarak bulduğumuz bir hazır içeriği yine birkaç tuşla yüzlerce kişiye gönderebiliyoruz. Hayırlı cumalar, hayırlı kandiller, hayırlı bayramlar, vs. Hiçbir emek yok, özel hissettirecek en ufak bir emare yok, kimden gelmiş kime gider önemli değil. Hele bir de bu mesajlar resimli, videolu, animasyonlu ise karşı tarafa kesinlikle iyilik değil kötülük yapılıyor.
Bir de bizim kültürümüzde Cuma mesajı diye bir şey yok. Kandil mesajı diye bir şey yok. Hatta ve hatta doğum günü evlilik yıl dönümü diye bir şey yok. Varsa da evlilik yıl dönümü eşleri ilgilendirir. Doğum günü birinci derece yakınları ilgilendirir. Sosyal medya hesaplarımızda ekli olan binlerce kişiyi değil.
Bir taraftan da bu işleri önemseyen kahir bir ekseriyet var mı? Var. Doğum gününde kutlama mesajı veya sosyal medyada paylaşım yapılmadı diye gönül koyan, trip atan var mı? Var. Hayatındaki en anlamlı işin bu olduğuna inanan ve öyle davranan bir güruh var mı? Var. Cuma ve kandillerde videolu, animasyonlu toplu mesaj atmanın sanki İslam’ın altıncı şartıymış gibi şartlanan, Cuma namazına gitmese de bu mesajları itinayla takip eden insanlarımız var mı? Var.O halde bu kadar hazır kitleler varsa bunları paraya dönüştürecek, pazara dönüştürecek, dolandırıcılık, veri hırsızlığına dönüştürecek legal ve illegal uyanıklar olmaz mı? Tabi ki o da var.
Bizim bütün bu davranışlarımızdan, alışkanlıklarımızdan para kazananlar ha bre hazır içerik üretiyor. Paylaşımların tıklanma sayısına göre adamlar para ödüyor. Hangi parmağımızı günde kaç kere kıpırdattığımıza kadar tespit ediliyor, bütün ilgi alanlarımız, tüketim ve harcama eğilimlerimiz tespit ediliyor. Bu bilgiler ilgili sektörlere parayla satılıyor. Yoksa bizim dindarlığımız, dostluklarımız, önemli günlerimiz bu sistemleri kuran ve bizim hizmetimize sunanlar açısından zerre kadar önemli değil. Bizler bu şekilde davranmakla kendi kültürümüzü yozlaştırırken elin Amerikalısına, Çinlisine bilmem nesine para kazandırmaya devam ediyoruz. Cep telefonlarımızın kapasitesi bu boş beleş mesajlarla dolduğu için ya saatlerce uğraşıp bunları silmeye çalışıyoruz ya da bir üst telefonu almaya mecbur kalıyoruz. İnternet paketlerimiz yetmiyor; ya ek paket alıyoruz ya da üst tarifelere geçmeye mecbur kalıyoruz.
Velhasıl dönen bu kapitalizm çarkında öğütülen yine bizler oluyoruz. Birileri de tıkır tıkır paralarını kazanmaya devam ediyor. Ne diyelim. Hayırlı işler.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)