Zaman zaman yazılarımda ve söyleşilerimde insanın değerinden, kainatın özü olmasından, yaratılmışların en şereflisi olmasından bahsediyorum. Bu söylediklerim bana ve inancıma göre kesinlikle doğrudur.
İnsan zübde-i alemdir (Kainatın özü). Nazargah-ı ilahidir (Allahın baktığı yerdir. Eşref-i mahlukattır (yaratılmışların en şereflisi). Ama aynı insan esfel-i safilindir(aşağıların en aşağısı).
Bazen insanların yaptığı hataları, zulümleri, katliamları, ve her türlü kötülüğü görünce ‘’Bunu insan olan yapamaz’’ diye geçiririz aklımızdan. Ama yanlış. Çünkü yukarıda insan olmanın iyi taraflarını saydıktan sonra bir de ‘’esfel i safilin’’ den bahsettik. Aşağıların en aşağısı, çok müthiş bir tanımlama. Bildiğiniz, duyduğunuz, gördüğünüz en aşağılık durumları getirin aklınıza. Esfeli safilin bunların bile daha kötüsü, daha aşağısı.
Çocukken duyduğum Arapça bir ilahi vardı:
‘’Muhammedün beşeru ve leyse kel beşer
Bel hüve yakutu beyn el hacer’’
Anlamını da merak ettiğim için hemen öğrenmiştim.’’ Muhammed (sav) insandır. Ancak diğer taşların arasında yakut gibidir. Şimdi siz yakuta taş diyebilir misiniz?
Yine miraçta, sidretül müntehada, Cebrail As. ‘’ Ya resulallah buradan öteye ben geçemem, yanarım.’’ Dediği noktadan öteye Hz. Muhammed Mustafa (sav) geçmiştir. Yani insanoğlunun eşref i mahlukat, yaratılmışların en şereflisi, meleklerden bile üstün olduğu noktadır orası. İnsanoğlunun en şereflisi de Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa(sav.)dir.
Maalesef esfeli saafilindeki bazı insanlar eşref i mahlukat derecesindeki insana saldırmayı, ona hakaret etmeyi, bir marifet, kendilerini de bir şey(…) sanıyorlar. Tabi ki bu ilk değil, belki son da olmayacak. Allah’ın Resulü hayattayken kendisine en ağır hakaretleri yapan Ebu cehillerin, ebu leheplerin eli kurusa da soyu kurumadı. Her çağda ve dönemde çağdaş versiyonları hep oldu. Salman Rüşti’ler, Charlie Hebdo’lar, Doğan Pehlevan’lar vb. hep oldu.
Bunların sanat, eleştiri, ifade hürriyeti ve benzeri yollarla yapılan ve masum şeyler olmadığı, kendi sapık inançlarına uygun olsa da özellikle Müslüman toplumları kışkırtmak, toplumda huzursuzluk ve kargaşa çıkarmak için yapıldığı ve bir merkezden yönetildiği zamanla anlaşılacaktır. Ata sözümüzde de söylendiği gibi ‘’Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş.’’ Bu esfel i safilin tabaka bu yolla aynı zamanda kendi reklamlarını da yapıyorlar ve ‘’Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya’’ devam ediyorlar. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede hiç kimsenin böyle bir hakkı olamaz. Demokrasi; bizim gibi düşünmeyen insanların da varlığını kabul etmek ve katlanmak rejimidir. Ancak kendisi gibi düşünmeyenlerin kutsallarına saldırmak, hakaret etmek, toplumun sinir uçlarını patlatırcasına kaşımak demokratik bir hak değildir.
Ayrıca Charlie Hebdo’ya saldırı yapıldığında ‘’Hepimiz Charlie Hebdo’yuz.’’ Diye yürüyüş yapanlar, bu kadar ağır tahrikler karşısında bu sapık dergi ve sözde sanatçıların protesto edilmesi sırasında istenmeyen durumlar oluştuğunda, ‘’Hepimiz Leman’ız’’ diye karşı ylemler yapmanın planını da yapmışlardır sanırım.
Özellikle son zamanlarda insanların kalabalık olduğu, metrolarda, meydanlarda sadece dini açıdan değil genel ahlak kurallarını da zorlayan, Türkiye’de belli hassasiyetleri olan kesimleri tahkir ve tahrik eden konuşma ve davranışlara da sıkça rastlıyoruz.
Biz ülkemizin adalet ve güvenlik mekanizmalarına güveniyoruz. Elbette devletimiz gerekli önlemleri alıyor, bu tür davranışlarda bulunanlara gerekli dersi veriyordur. Ancak kolay kolay sokağa çıkmayan mütedeyyin kesim ve gerçek demokrasiye inananlar devletimizin yasalarına, güvenlik önlemlerine uygun olarak bu aşağılık davranışları protesto etme hakkını da kullanmalıdır. Ülkemiz kendi içinde ve çevresinde bir çok sorunla boğuşurken içerde ve dışarda elini oğuşturanlara fırsat verilmemelidir. Asya ve Avrupa’nın ortasında adeta bir barış adası gibi duran ülkemizi kaosa sürüklemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeden, dozunda bir toplumsal tepkinin de verilmesi şarttır.
Yorumlar (0)