Oruç Tutun Sıhhat Bulun
Mü’min, oruç tutarak Allah’ın bir emrini edâ ederken, aynı zamanda; Hz. Peygamber (s.a.s.)’in; “Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız” [2] hadîsi şerîfinde bildirildiği gibi bedenî olarak da sıhhat bulmaktadır. İslam’da Oruç,...
20 Temmuz 1974 sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’a düzenlediği askeri müdahale, sadece adadaki Türk halkı için değil, Türkiye Cumhuriyeti için de bir dönüm noktası olmuştur. “Barış Harekâtı” olarak adlandırılan bu müdahale, tarihin akışını değiştirmiş, Türkiye’nin bölgedeki stratejik varlığını pekiştirmiş ve Kıbrıs meselesini uluslararası gündemin kalıcı bir parçası hâline getirmiştir.
Kıbrıs’ta 1960 yılında kurulan iki toplumlu bağımsız cumhuriyet, kısa süre içerisinde Rumların Enosis (Yunanistan’a ilhak) hedefi ve Türk toplumuna yönelik baskılar nedeniyle işlemez hale geldi. 1963’te başlayan toplumsal çatışmalar, Türklerin izole edilmiş bölgelerde yaşamaya zorlanmasına yol açtı. Türkiye’nin garantör ülke olarak diplomatik yollarla çözüm arayışı sonuçsuz kalırken, 15 Temmuz 1974’te Yunan destekli bir darbe ile Makarios devrildi ve Nikos Sampson başa getirildi. Bu gelişme, Enosis’in fiilen uygulanması anlamına geliyordu.
Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a askeri harekât başlattı. Bu operasyonun temel amacı, adadaki Türk toplumunu korumak ve anayasal düzeni yeniden tesis etmekti. Uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleştirilen bu müdahale, kısa sürede başarıya ulaştı. İlk aşamada Girne ve çevresi ele geçirilirken, ikinci harekât dalgasıyla (14 Ağustos) Lefkoşa’nın kuzeyi ve Magosa dahil adanın yaklaşık %37’lik kısmı Türk kontrolüne geçti.
Kıbrıs Barış Harekâtı, Türkiye açısından büyük bir askeri başarı olmakla birlikte, Batı dünyasıyla ilişkilerde ciddi bir kırılma yarattı. ABD ambargosu ve NATO içindeki gerilimler, Türkiye’nin dış politikasında yeni arayışlara yönelmesine neden oldu. Ancak bu durum aynı zamanda Türkiye’nin savunma sanayisine önem vermesine ve daha bağımsız bir dış politika geliştirmesine zemin hazırladı.
Harekât sonrası 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. KKTC, bugüne kadar yalnızca Türkiye tarafından tanınmakla birlikte, adadaki Türk varlığı açısından bir güvence unsuru olmuştur. Müzakere süreçleri zaman zaman ilerleme kaydetse de kalıcı bir çözüm sağlanamamıştır. Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, deniz yetki alanları ve bölgesel ittifaklar bağlamında günümüzde de önemini korumaktadır.
Sonuç olarak, Kıbrıs Barış Harekâtı sadece bir askeri müdahale değil, Türkiye’nin kararlı duruşunun ve uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmasının simgesidir. “Barış için savaşmak” zorunda kalan bir milletin, soydaşlarını korumak adına sergilediği bu duruş, tarihe onurlu bir sayfa olarak geçmiştir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)