ÜÇÜNCÜ ŞUŞA KÜRESEL MEDYA FORUMU

A+
A-

İşgalden kurtarılan Karabağ’ın simge şehirlerinden Hankendi’de 19 Temmuz’da gerçekleştirilen 3. Şuşa Küresel Medya Forumuna farklı ülkelerden çok sayıda üst düzey yetkililer, diplomatlar, medya ve sivil toplum, hükümet ve iş dünyası temsilcileri katılım sağladılar. Etkinlikte 52 ülkeden yaklaşık 140 delege, 30’dan fazla haber ajansını ve 80’e yakın medya kuruluşunu buluştu. Bu yıl forumda “Dijital Dönüşümler: Yapay Zekâ Çağında Bilgi ve Medya Dayanıklılığının Güçlendirilmesi” konusu ele alındı. Karabağ Zaferiyle işgalden kurtarılan toprakların entegre edilmesine yönelik çabaların yoğunlaştığı Azerbaycan’da Forumun simge şehir Hankendi’de yapılması ülkenin bölgesel hâkimiyetini hem sembolik hem de pratik düzlemde güçlendirme amacı taşıdığını söylemek mümkündür. Bu bağlamda Forum, hem medya söylemini yönlendirme hem de kamu diplomasisi aracı olarak önemli işlev görmüştür. Zira, 44 günlük Vatan Muharebesi ve akabinde gerçekleştirilen 23 saatlik lokal-antiterör operasyon sonrasında Azerbaycan, Hankendi dâhil tüm Karabağ üzerinde tam kontrol sağlamış olması, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda bölgeye dair uluslararası algıyı yeniden şekillendirme çabasını da içermektedir. O nedenle Şuşa Forumu’nun Hankendi’nde yapılması, bu zaferin uluslararası tanıtımı ve meşruiyet temsili açısından oldukça stratejik bir tercihi içermektedir. Nitekim Hikmet Hacıyev, Şuşa’nın tarihî hafızası ve kültürel ilham kaynağı olduğuna vurgu yaparak, bu seçimin bilgi diplomasisinde stratejik bir hamle olduğunu ifade etmesi büyük önem taşıdığını vurgulamıştır.

Önceki Forumlarda olduğu gibi bu Foruma da Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev katılım sağlayarak önemli açıklamalarda bulundu. Foruma katılanlar tarafında muhtelif konularda kendisine sorular soruları samimi ve ustaca cevaplayan Aliyev, yerel, bölgesel ve küresel birçok konuda düşüncelerini ortaya koydu (https://president.az/az/articles/view/69421). Katılımcılarca sorulan soruları üzerine Abu Dabi’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile olan görüşmesi ve Ermenistan-Azerbaycan ilişkinleri hakkında açıklamalarda bulunan Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın son dönemde Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul eden açıklamasını olumlu bulduğunu belirtmiş; ancak Paşinyan’ın 2019’da aynı bölgede “Karabağ Ermenistan’dır ve nokta” dediğini hatırlatarak bu tutarsızlığı eleştirmiş ve bu tutumun Ermenistan’a pahalıya mâl olduğunu vurgulamıştır.

Aliyev, Ermeni tarafıyla yapılan müzakerelerde karşılıklı güvensizlik ortamının hâlâ yüksek olduğunu kabul etmiştir. Aliyev, Azerbaycan’ın tutumunun 2003’ten beri değişmediğini, Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu her zaman savunduğunu ifade etmiştir. Ermenistan’ın ise bu konuda zamanla pozisyon değiştirdiğini ve bunun tekrar değişmeyeceğine dair herhangi bir güvence olmadığını vurgulamıştır. Bu noktada uluslararası hukuk normlarının ve bağlayıcı belgelerin devreye girmesi gerektiğini savunan Aliyev, bu kapsamda Minsk Grubu’nun artık lağvedilmesi gerektiğini (çünkü Karabağ sorunu çözüldüyse bu grubun varlığı anlamsızdır demiştir), Ermenistan’ın anayasasında yer alan Azerbaycan topraklarına dair iddiaların çıkarılması ve Barış anlaşması metninin üzerinde uzlaşıldığını, paraflanma teklifinin Azerbaycan’dan geldiğini belirtmiştir. Aliyev, “Karabağ meselesi bitmiştir” tezi sadece bir siyasi görüş değil, aynı zamanda uluslararası hukuk düzleminde bir pozisyon olarak gündeme alınması gerektiği hususu bir daha vurgulamıştır.

Aliyev’e göre, Zengezur Koridoru sadece Azerbaycan için değil, aynı zamanda uluslararası taşımacılık hatları açısından da önemli bir projedir. Bu çerçevede, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu gibi mevcut hatlarla Türkiye ile bağlantı sağlanmış, Hazar Denizi’nde kurulan yeni liman altyapısıyla taşımacılık kapasitesi yıllık 25 milyon tona çıkarılmış, Gümrük ve dijitalleşme reformlarıyla, transit süreçleri hızlandırılmakta ve maliyetler düşürülmüştür. Tüm bu yatırımlar, Azerbaycan’ı Kafkasya’nın ana transit merkezi haline getirme stratejisine hizmet etmektedir. Diğer taraftan konuşmasında günümüzdeki jeopolitik değişikliklere dikkat çeken Aliyev, klasik güzergahlarda yaşanan (örneğin Rusya’dan İran’a giden güzergâhlarda) sorunlar bu Zengezur güzergahın önemini artırdığına dikkat çekmiştir. Bu açıdan da Zengezur Koridoru Kuzey-Güney Koridoru’nun alternatif yönü olarak öne çıkmaktadır. Yeni güzergâh, Azerbaycan’dan geçip Zengezur bölgesinden Nahçıvan’a, oradan da İran Körfezi üzerinden Orta Doğu’ya açılma potansiyeline sahiptir. Bu durum, sadece doğu-batı değil, aynı zamanda kuzey-güney ticaret eksenine de katkı sunacaktır. Böylece Zengezur Koridoru Sadece Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin değil, aynı zamanda Türk Dünyası, Orta Asya ve Orta Doğu’nun bütünleşmesinde stratejik bir unsur haline gelecektir. Aliyev’e göre, başlangıçta 15 milyon ton taşıma kapasitesi öngörülen bu hat, gelecekte Güney Kafkasya’nın lojistik omurgası haline gelebilecektir.

Zengezur Koridorunun ABD’li bir şirketin kiralamak istendiğine ilişkin görüşünün sorulması üzerine yaptığı açıklamalara bakıldığında Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in bu stratejik hattın statüsüne ve işleyişine dair egemenlik odaklı bir yaklaşım benimsediği görülmektedir. Aliyev, üçüncü taraf aktörlerin, özellikle de yabancı devletlerin veya şirketlerin, Azerbaycan topraklarında herhangi bir operatörlük, aracılık ya da kiralama rolü üstlenemeyeceğini vurgulamıştır. Aliyev’e göre, Zengezur Koridoru Azerbaycan’dan Azerbaycan’a bir iç bağlantıdır. Bu nedenle Azerbaycan toprakları üzerinde hiçbir şekilde yabancı şirket ya da devletin “kiracı”, “operatör” ya da “ticaret aracı” olarak yer alması kabul edilemez. Bu nedenle Ermenistan’ın ABD şirketiyle veya başka ülkelerle yaptığı ya da yapacağı anlaşmalar, yalnızca Ermenistan topraklarını ilgilendirir. Azerbaycan topraklarını kapsayamaz. Bununla birlikte bu geçişin güvenliğinin sağlanması çok önemli olduğunu vurgulayan Aliyev, Sovyetler Birliği döneminde yaşanan bazı güvenlik problemlerini hatırlatarak bu kaygıyı daha da somutlaştırmıştır. Sovyet döneminde, Bakü-Nahçıvan tren hattı Zengezur’dan geçerken taşlı saldırılara maruz kalmış, camlar kırılmıştır. Dolayısıyla bu olaylar, merkezi bir otoritenin (SSCB) bulunduğu dönemde dahi yaşanmışken, bugünkü karmaşık ortamda vatandaşların fiziksel temasa maruz bırakılması kabul edilemeyeceği yönünden ikazda bulunmuştur.

Sonuç olarak Hankendi’deki forum, sadece bir medya etkinliği değil, aynı zamanda Azerbaycan’ın savaş sonrası politik meşruiyet inşası için kullandığı sembolik bir zemindir. Aliyev’in açıklamaları, barış sürecinin sadece siyasi değil, aynı zamanda hukuki, sembolik ve psikolojik unsurlarıyla da şekillenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, Karabağ’daki statükonun Azerbaycan lehine değiştiği bir ortamda, bölgesel güvenliğin tesisi için Ermenistan’ın söylemsel ve anayasal reformlara yönelmesi gerektiği görüşü açıkça dile getirilmiştir.

 

 

 

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın