Kara Çadır Kimdir?
Keçi dır kılın sahibi...
“Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek, dünyadaki eski uygarlıkları, insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür.” Atatürk
Antalya’nın en sevilen tatil yörelerinden, Akdeniz’in gizli kalmış cennet köşelerinden Adrasan’a doğru yollardayız yine.
Billur gibi denizi yanında, geçmişi görmeye, duyumsamaya, yaşamaya gidiyoruz. Tarihe uzanıp eski uygarlıkların yaşanmışlıklarını soluyacağız. Ve de tatilimizi anlamlandıracağız.
Adrasan’ın adının; Luvi dilindeki “Adrasos” sözcüğünden geldiği ve “Ana Tanrıça Ülkesi” anlamında olduğu söylenmektedir. Adrasan adı ilk olarak, MS 1400 yıllarına dayanan belgelerde ortaya çıkarılır. 1960’da da “Çavuşköy” olarak değiştirilir.
Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı, Çavuşköy olarak da bilinen bölge SİT alanı. Bu nedenle el değmemiş, doğası bozulmamış. Küçücük ama doğal güzelliği ve tarihi dokusuyla özel bir yer tatilciler için
Sırtını Musa Dağı’nın eteklerine yaslayan Adrasan çam ormanlarına ev sahipliği yapıyor. Doğanın; tüm güzelliklerini cömertçe sunduğu, sessizliği, dinginliği ile eşine az rastlanır bir tatil beldesi. Öylesine bir güzellik ki kıyılardaki mavi ve yeşil renkler baştan çıkarıyor gelenleri. Ve bu büyülü sahiller en güzel antik kentlerin de ev sahibi. Büyük bölümü Olimpos Beydağları Milli Parkı içinde yer aldığından koruma altında.
Tatil yaparken Antalya tarihinin izlerini sürmek isteyen tarihseverlerin vazgeçilmez arkeolojik bölgelerinden biridir bu topraklar.
“Tarih de nereden çıktı? Benim için tatil; deniz, kum, eğlence!” diyenlerden misiniz yoksa? Tarihin ne denli önemli olduğunu vurgulayan şu sözlere kulak vermek ister misiniz?
“Tarihin değeri, insanın neler yaptığını, dolayısıyla insanın ne olduğunu bize öğretmesidir.” Robin George Collingwood- İngiliz Filozof, Tarihçi
Toprak altındaki eski kentlerin binlerce yıla karşı direnebilen kalıntıları günümüze ulaşabilmiştir. Adrasan’a gitmek için güzel bir neden; geçmişle baş başa olmak!
İnsanlar geçmişte neler yapmış, neleri görmeliyiz mi dediniz? Buyurun antik kentleri, tarihsel değerleri birlikte gezelim!
Geçmişi Helenistik döneme dek uzanan bu bölgede; Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar, Selimler (bir kavim) egemenlik kurarlar.
Çoğumuzun belleğindeki isim Olympos ile başlayalım gezimize.
Limanı uzun süre korsanlara da ev sahipliği yapan, sönmeyen ateşin kenti Olimpos.
Mitolojide Tanrıların evi olarak bilinen dağın adıdır Olimpos. Aslında Uludağ ve Yunanistan’da da aynı adla anılan bir dağ vardır. Ancak; hangisi mitolojide söz edilen dağın adıdır bilinmiyor.
Olimpos Antik Kenti: Işık Ülkesi anlamına gelir. MÖ 167-168 tarihlerinde kurulduğu sanılan kent Likya Birliği’nin önemli kentlerinden biridir. Helenistik ve Roma dönemine ait birçok kalıntı bulunmaktadır. Günlük yaşama ait yapılar, dini yapılar, nekropoller gibi… Özellikle kentin simgesi sayılan anıt mezarları, Kaptan Eudomus’a ait lahit, tapınak kapısı, mozaikli yapı, Olympos Antik Tiyatro görülmeye değer kalıntılar.
Günümüzde Beydağları Milli Parkı sınırları içindeki bu kentte, Likya uygarlığının izlerini sürebilirsiniz.
Uygarlıklar arasındaki gezinizin ardından, kent içinden yürüyerek Akdeniz’in en bakir sahillerinden birine ulaşabilirsiniz. Bu sahiller, nesli tehlike altında olan deniz kaplumbağaları Caretta Caretta’ların üreme alanlarından olması nedeniyle bakirliğini koruyabilmiştir. Rengarenk küçük çakıl taşları, masmavi deniziyle Olimpos sahilleri sizi bekliyor. Unutmayın!
Deniz keyfini uzatıp yakınlardaki Yanartaş’a (Chimera)* gitmelisiniz! Özellikle bir akşamınızı ayırmalısınız kayalardan fışkıran alevleri görmek için.
Antik çağın ve günümüzün gözdesi bir kent var sırada görmeniz gereken:
Phaselis Antik Kenti: Antalya bölgesinin en önemli antik kentlerindendir. Dahası Likya’nın güvenliğini sağlayan en önemli liman kentlerinden de biri. MÖ VII. Yüzyıl’da Rodoslular tarafından kurulur. Pamfilya** bölgesine ait bir kent olarak da gösterilir. Bulunan para ve diğer eşyalardan, buranın bir ticaret merkezi olduğu sanılmaktadır. Kentin MÖ 43’de Romalıların egemenliğine girmesiyle, halkı 300 yıl bolluk içinde yaşar. MS 5. 6. Yüzyılda Bizans egemenliğindedir. Anadolu Selçuklu döneminde ise Türklerin eline geçer.
Antik kentte görülen kalıntılar, çoğunlukla Roma ve Bizans döneminden günümüze dek ulaşabilenlerdir. Sütunlu caddesi, agoraları, hamamı, M.Ö III. Yüzyılda yapıldığı düşünülen 5000 kişilik tiyatrosu dikkat çeken yapılardır. Önemli antik kalıntılarından olan, kente su taşımak için kullanılan su kemerleri ile imparator Hadrianus’un kenti ziyaretinin onuruna inşa edilen Hadrian Kapısı görülmeye değer yapılardır. 2600 yıllık geçmişiyle ayaktaki bu kent bizlere Antalya tarihi ile ilgili bilgiler sunmaktadır.
Günlerdir doyumsuz güzelliklerin peşindeyiz. Bugün de dünyanın ilk sağlık kentine doğru yol alıyoruz.
Rhodiapolis Antik Kenti: Rodoslularca kurulduğu düşünülen bir Likya kentidir. Dünyanın ilk sağlık kenti olduğu yönünde bilgiler bulunmaktadır.
MS II. Yüzyılda yaşamış; kentin sevilen varlıklı tüccarı, bölgenin yardımsever kişisi Oprmoas’a ait anıt mezar, buradaki simge yapıların başında gelir. Agora, kilise, su sarnıcı, kaya mezarları, 1500 kişilik bir antik tiyatro…
Kumluca-Sarıcasu köyü yakınında bir tepe üzerindeki, büyük bir bölümü ayakta kalmayı başarabilen kentin görülmeye değer etkileyici güzelliklerini doyasıya yaşamalısınız.
Adrasan Kız Kalesi: Kâtip Çelebi; Azrasan Kalesi, Evliya Çelebi ise Adrasan olarak adlandırır. Türkler tarafından bölgeyi korumak amacıyla yapılan kale, Adrasan’ın simgesel tarihi yapılarından biridir.
Adrasan Kalesi (Sidarus): Kız Kalesi’nin biraz üstündeki bu kalenin, günümüze yalnızca yıkıntıları kalabilmiştir yazık ki! Bu yıkıntıların en büyük nedeni ise depremlerdir.
Adrasan Koyu ve Milli Park’ın eşsiz manzarasını görmek için olsa bile gitmelisiniz kaleye.
Gelidonya Feneri: 1934 yılında inşa ediliyor, Türkiye’nin en yüksek feneri olma özelliğini taşıyor ve hala gemicilere yol gösteriyor. Size doyumsuz manzara sunan bu feneri görmeden gelmeyin!
*Yanartaş (Chimera) Söylencesi: Yaklaşık 2500 yıldır aralıksız yanan sönmeyen ateş Chimera. Günümüzde her ne denli ateşin bir doğal gazdan kaynaklandığı bilinse de… Gerçek dışı kahramanın, olağandışı öyküsü bölgenin zenginliklerindendir. Söylencelere konu olan Chimera’nın; sonsuzluğa doğru yanan büyülü ateşi, ağzından saçtığı alevler için anlatılanlar çeşitlidir. Bu Yunan söylencelerinden birisine kulak verelim mi?
Ephyra Kralı Glaukos’un oğlu Hippones, çıktıkları avda kardeşi Belleros’u yanlışlıkla öldürür. Bellerophontes (Belleros Yiyen) ismiyle anılmaktan kurtulamaz. Ve krallıktan sürgün edilir. Argos Krallığı’na, sonra da Likya Krallığı’na sığınır. Kralın günlerce konuk ettiği yakışıklı prense âşık olan, duygularına karşılık bulamayan Kraliçe Anteia büyük bir karalamada bulunur. Kraldan öldürülmesini ister. Ancak Likya Kralı bu genci öldürmeyi kendine yakıştıramaz. O’nu Pegassos adlı kanatlı ata bindirerek alevler saçan canavar Chimera ile savaşmak üzere Olimpos Dağına gönderir. Bellerophontes canavarı yener, yerin altına gömer. Ancak kızgın canavar yerin altından alev saçmayı sürdürür.
Söylenceye göre şu anda dağda yanan Chimera’nın ateşidir. Ve olimpiyatlardaki meşale bu ateşin sembolü olarak yanmaktadır. Neden olmasın?
**Pamfilya; “Irkların Ülkesi” anlamına gelmektedir. Anadolu’nun güneyinde Aksu çayının doğusundan başlayarak Antalya ilinin doğusunu kapsayan antik Likya Birliği ve Klikya arasında kalan bölgedir. Aspendos, Perge, Side, Silyon, Hamaksiya önemli kentleridir.
***
Bölgenin geçmişini merakınız yüzünden, dağ bayır dolaştığınız, tarihe yaptığınız yolculuktan yoruldunuz mu? Yorgunluğunuzu atmak için deniz keyfine ne dersiniz?
Doğayla kucak kucağa olacağınız nefes kesen koylarda, turkuaz renkli deniz sizi bekliyor!
Sazak (Balayı)Koyu’nda; deniz kaplumbağaları ve balıklarla, Porto Ceneviz Koyu’ nda da nesli tükenmekte olan ve korumaya alınan Akdeniz Fokları ile birlikte, yarışırcasına yüzmenin keyfini yaşayabilirsiniz.
Aaaa unutuyordum! Akdeniz’in Maldiv’lerinde; fokların, yunusların, orfozların, su kuşlarının yuvası Suluada. Bakir deniz arayanlar! Tam size göre!
Yaş alanlardan mısınız? Yaşınızı aklınıza bile getirmeden tekne gezisine kesinlikle çıkmalısınız! Mehtap turlarıyla, mutlu anılar biriktireceğiniz romantik geceler yaşamınıza çok şey katacaktır!
Adrasan Deresi kenarındaki masalarda ya da dere üzerinde kurulu ahşap teraslarda oturmayı, çınar ağaçlarının gölgesinde farklı kuş türlerinin ezgileri eşliğinde Türk mutfağının inanılmaz tatları ile damağınızı şenlendirmeyi sakın atlamayın.
“Tatilde Akdeniz’e gitmeliyim, kültür gezisi yapmalıyım, tertemiz havada kuşların ezgileriyle uyanmalı, pırıl pırıl koylarda yüzmeliyim, güneşlenmeliyim, spor da yapmalıyım! Kalabalık mı? Asla!” diyorsanız; Adrasan sizin için doğru seçim.
Ve!.. Teknede geçirdiğiniz unutulmaz saatlerle mutlandınız, mehtabın güzelliği aklınızı mı çeldi? Ne duruyorsunuz? Mavi Tur çok yakışır size! Hazır gitmişken! Neden olmasın?
Mutlu tatiller!
27/07/2025
Fazilet ÖZKAN POR
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)