Burada Çavdaroğlu Müftî Dervîş’in divanındaki şiirlerle ilgili uzun akademik bilgiler vermeyeceğiz. Önceki araştırmalarda yazdığımız gibi her mutasavvıfın hayatında üç dönemi vardır: Cahiliye dönemi, bir mürşid-i kâmil rehberliğinde arayışa girdiği aşk ve irfan arzu ettiği ettiği tâliplik dönemi ve eğer nasibinde varsa irfân dönemi. Tabiatıyla Çavdarzâde de bu üç dönemi hakkıyla yaşamış ve diğer dört arkadaşıyla birlikte Ümmî Sinan Hazretlerini bulunca manen teskin olmuş ve rahatlamıştır. Elinizdeki eserde onun aşk ve ifrfan kesbettiği dönemlerinde yazdığı yüz yetmiş altı ilâhî ve nutk-ı şerifini bulacaksınız.
Çavdaroğlu, diğer bütün Halvetîler gibi bir mürşid-i kâmil rehberliğinde zikir, halvet ve sohbet ile aşka, cezbeye ve vahdet-i vücûd idrâkine yönelmiş, seyr ü sülûkunu ikmâl ederek erenler kervanına katılmış bir gönül eridir. Şiirlerinin hemen tamamı yazdığımız bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir. Bunun ötesindeki sözler zâiddir.
Çavdaroğlu Ahmed Efendi şiirlerinde Müftî, Müftî Derviş, Çavdaroğlu, Çavdaroğlu Ahmed, Müftî Ahmed, Ahmed veya Garîb Müftî mahlaslarını kullanmaktadır. Genellikle hece vezniyle, az da olsa aruzla şiirler yazmıştır. Aruzlu şiirlerinde vezinler kusurludur.
Müftî Derviş, medrese öğrenimi görmüş, müftülük ve müderrislik yapmış olmasına rağmen tasavvufî hikmetleri günlük konuşma diliyle sanki karşısındakiyle konuşurcasına sade bir dille söyleyivermektedir. Onun şiirlerinde “sehl-i mümteni” kabilinden söyleyişlere sıklıkla rastlanır. Şu söyleyişler, esasen soyut ve tamamen gönüldeki manevî tecellîlerle ilgili gerçeklerin bir Türkmen şairinin sâde dil ve ince üslûbunda bulduğu ifadesinden başka bir şey değildir:
Aklın işi yokdur bunda
Aşkdır at süren meydânda
Dostdur dosta eren bende
Ben bir ad ile sandayım
*
Yûsuf’u çâha atan
Geçmez akçaya satan
*
Eşiğinde tozan tozlar
Cemâlini gören gözler
Göz dikip bakan yıldızlar
Bizden Pîr’e selâm eyle
*
Okuyu okuyu Hakk’a gidenler
Dolaşık yollarda kalırlar anlar
Bu mısralarda geçen “at sürmek, eşiğinde toz olmak, göz dikip bakan yıldızlar, dolaşık yollardan gitmek” gibi söyleyişler anamın ve babamın anlayacağı kabilden, sade ve vurucudur. Her zaman söylediğimiz gibi ehlullah, hakikati anadilleriyle anlatan kelâm virtöözleridir. Onlar hakikati hangi elbiseyle anlatacaklarsa o sıfata bürünüp geçerler. Bu sırada aruzda kusur varmış, hecede hata varmış bakmazlar. Çavdaroğlu da böyledir. Sağa sola bakıp oyalanmaz o, söyler geçer.
Esasına bakılırsa Müftî Derviş gerek Kütahya’da ve gerekse dönem dönem gidip sohbetine katıldığı, halvet çıkardığı mürşidi Sinan Ümmî Hazretlerinin bulunduğu ortamda daima “ilâhîler”in ve mûsikînin içinde olmuştur. Halvetî olup da devrânî olmayan olmadığı gibi besteden ve şiirleri ihtivâ eden güldesteden uzak olanı da yoktur. Müftî Efendi de kezâ öyledir. Bu şiirler Vâhib Ümmî’yle başlayan,Sinan Ümmî’yle ve Yunus’un gönlünden doğan Niyâzî’yle devam bir büyük selin bıraktığı izlerdir. Müftî Efendi de bilvesile selin içinde kalmış ve vahdet umanına dalmıştır. Hak erleri demiri hamur, kozayı ipek haline getirirler.
Nitekim Müftî Dervîş gibi bir demir de huzur-ı pîrde hamur haline gelmiş, aşk pervâneleriyle birlikte kendini yokluk ateşine atmıştır. Âriflerin bahçesine girip de gül dibinde oturandan gül kokusu gelir vesselam. Bu sebepledir ki Müftî’nin dîvânındaki şiirler üstadlara naziredir. Fakat bu nazireler sadece şiiri okuyup da cevaben yazılmış değildir. Ümmî Sinan’dan duyulan sözlerin beş yoldaştaki yansımalarıdır bu sözler. Hakikat kelamı karşısında kulakları delik olan erlerin biribirleriyle mukalemesi, sözle cilveleşmesidir bu şiirler. Bu sebeple bu dîvân-ı ilâhiyât mutlaka Hz. Pîr Vâhib Ümmî, şeyhi Ümmî Sinan beş beş erin eserleriyle birlikte parelel okunmalıdır.
Yorumlar (0)