Mehmet Ragıp Karcı
Rasim Köroğlu bir şiir toplantısına gitmiş, dönüşte "buradaki tek kazancım Ragıp Karcı Ağabey ile tanışmak oldu...
Merhaba değerli okurlarım; Geçtiğimiz Mayıs’ta ‘şölen’ olarak da adlandırdığımız demokrasinin gereği olan Genel Seçim sürecini atlattık. Kimi liderin hesabı tuttu kimi liderin ise tutmadı. 2 aşamalı seçimlerin ardından kabine kuruldu. Vatandaşlar olarak peş peşe gelen zamlarla her geçen gün daha da katlanılmaz hale gelen ekonomik kriz ve hayat pahalılığıyla çetin bir mücadeleye koyulduk. […]
Merhaba değerli okurlarım;
Geçtiğimiz Mayıs’ta ‘şölen’ olarak da adlandırdığımız demokrasinin gereği olan Genel Seçim sürecini atlattık. Kimi liderin hesabı tuttu kimi liderin ise tutmadı. 2 aşamalı seçimlerin ardından kabine kuruldu. Vatandaşlar olarak peş peşe gelen zamlarla her geçen gün daha da katlanılmaz hale gelen ekonomik kriz ve hayat pahalılığıyla çetin bir mücadeleye koyulduk.
Yeni ekonomik modeller, vergilerle tanıştık. Halk olarak ekonomik krizle topyekûn mücadelemize devam ediyoruz. Daha doğrusu etmeye çalışıyoruz.
Peki niye?
Bunun birçok nedeni olmakla birlikte başlıcalarını şu şekilde sıralamak mümkün:
Bu maddeleri daha da çoğaltabiliriz elbet ama şimdilik bu kadar kafi.
Veee asıl konumuz geliyor…
Ülkemiz yeni bir süreç içerisine girdi, girecek. Yerel Seçimler geldi çattı. Tabi bu dönem aday belirleme, gözlem, anket çalışmaları, hızlı siyasi oluşumlar, nabız yoklamalar vs. sırayla gündemi meşgul etmeye başladı. İster iktidar kanadında olsun ister muhalefet. Her şehrin kendi gerçekliğine uygun profilde, halk tarafından beğenilen, sevilen adayları var. Bir de beğenilmeyenler var. Esasında halk kendinde karşılığı olan adayı başkan olarak görmek istiyor. Zaman zaman istediği oluyor zaman zaman istediği olmuyor. Herkesin her istediği, beğendiği kişi başkan olacak değil ya. Kaldı ki öyle olsa 85 milyon başkan olur Türkiye’de.
Yerel seçimlerin farklı bir havası var. Adaylar önemli. Her ne kadar siyasi bir oluşum da olsa vatandaş yerel seçimde de kendi beğendiği, içine sinen adayları seçmeye meylediyor. Seçilen adayı bir sonraki seçim sürecine kadar ‘Başkanım’ diye tanıtıyor. İstesin istemesin fark etmez, bu durum asla değişmiyor.
A veya B partili Başkan olarak bakmıyor olaya. Belediye Başkanım olarak görüyor genellikle.
Gelelim nasıl bir aday olmalı sorusuna.
Öncelikle hangi partiden olursa olsun, tabanı bilen, şehri tanıyan, halkın ve şehrin dinamiklerini bilen biri olmalı. Bunlar sağlanamıyorsa siyasete taze kanlar aranmalı. Parti kazanmalı ama Başkanı da halkla bütünleşmeli. Birlikten kuvvet doğar.
Aday değişikliği hareket getirir, bereket getirir. İyidir yahut kötüdür değil mesele. Mesele sıradanlaşmak. Nasıl olsa kazanırım, ceketimi koysam kazanırım düşüncesi aslolan.
Adaylar sahaya inmeli, projelerini sunmalı ve halka anlatmalı. Ortaya konulan projeler adam gibi olmalı ve kendinden sonra devam ettirebilecek potansiyeli taşımalı. Halk da bunu bilmeli. Bu projede şu başkanın da emeği çok, o da çok çalıştı diyebilmeli.
Adaylardan önce projeler yarışmalı. Hizmetler yarışmalı.
Halktan biri olarak Adayınız adayımız olsun temennesiyle bütün adaylara şimdiden başarılar..
Saygı ve hürmetle…
Esen kalınız.