İSMAİL BAŞARAN
1990’lı yıllar…Bizim köyde Melek ablanın hayatına mal olan o melun traktör kazası olana dek buğday ekimi sıkça yapılırdı. Karasabanla çizdiğimiz tarlalarda bir duamızı bir de tohumu bırakırdık toprağa. Altın başaklara...
Sıcak geçen yaz günlerinin ardından sonbahardan gün aldık çok şükür. Şu yazının kaleme döküldüğü sıralarda bulutlar, masmavi gökyüzü kül rengi bir atlas gibi kapamış ve yer yüzüne çarpan yıldırımların insanı...
Köyün ıssız ve dar sokaklarında gezerken yarı ahşap yarı kerpiç evlerin duvarlarına yansıyan gölgemin karartasını görüyordum. Yaşamın hüzünsüz ve ağlamaksız şiiri, babasının elinden tutmuş küçük bir çocuğun ürkek yüreğine...
Dağların, ovaların, kırların, bayırların, çalı aralarında bitiveren yaban çiçeklerinin üzerinden kanatlanarak sırtında kepeneği bakışlarını sonsuz bir boşluğa doğru uzatan çobanın iki dudağı arasından yorgun bir ezgi gibi dökülür türküler… ...
Çocukken her şey çok güzeldi…Akşamın erguvan renkli ışıkları yarı ahşap yarı beton köy evlerinin camlarına vurana kadar sessizliği parçalayan kahkahalar serpiştirirdik sokak aralarına. Masumiyetimizin akisleri bal tutmuş yanaklarımızdan döküldükçe...
Gelenekten geleceğe: www.yolcutvhaber.com 10 yıl önce yol arkadaşlarımızla konuşurken bugünlere dair fikirlerimiz arasında yerelden ulusala ve hatta uluslararasına kadar uzanan güçlü bir haber ağı oluşturmak vardı. Hayallerimizi, fikre, fikirlerimizi kelama...