Azerbaycan’ın Batı ile İmtihanı

Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yerleşen Güney Kafkasya?nın merkez ülkesi Azerbaycan, jeopolitik özelliği bakımından…

A+
A-

Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yerleşen Güney Kafkasya’nın merkez ülkesi Azerbaycan, jeopolitik özelliği bakımından güney-kuzey, doğu-batı enerji ve ulaştırma hatlarının kesiştiği bir noktada yer almakta ve Hazar havzasının enerji kaynaklarından önemli paya sahip bulunmaktadır. Bu durum Azerbaycan’ın jeopolitik durumunu güçlendirmekte bölgesel ve küresel güçlerin Azerbaycan’a ilgisini artırmaktadır. Bu ilgili ülke için avantaj kadar dezavantaja da neden olmaktadır. Azerbaycan bu jeostratejik konumu dolayısıyla çoğu zaman küresel güçler arasında sıkışmakta, yer yer ciddi bedeller ödemektedir. Mesela SSCB’nin dağılması ardında bağımsızlığını yeniden ilan eden Azerbaycan’ın Batı Dünyası ile ilişkilerini geliştirmesinden hoşlanmayan Rusya, Ermenistan kartını kullanmış, Ermenistan’a sağladığı lojistik imkanla Ermenilerin Karabağ’ı işgal etmelerine ortam sağlamıştır. BM kararlarına rağmen 30 yıl devam eden Karabağ işgali sürecinde Karabağ’ın diplomatik yollardan işgalden kurtarılması Azerbaycan’ın dış politikasının en önemli meselesi haline gelmiştir. Bu süreçte Rusya, Fransa ve ABD eş başkanlığında kurulan AGİT-Minsk Grubu Azerbaycan’ı oyalamaktan başka hiçbir somut sonuç doğuran karar almamış ve Ermenistan işgalini zamana yayarak kabulünü sağlamaya yönelik bir tavır içinde olmuştur. Aynı grubu temsil eden sözde medeni ülkeler Karabağ işgali sürecinden Ermenilerin vahşetlerine de seyirci kalmış, hata seyirci kalmakla yetinmeyerek onların daha canice vahşeti işlemeleri için silah ve mühimmat yardımında bulunmuşlardır. Ne zamanki Azerbaycan 44 günlük vatan muharebesiyle Karabağ sorunu kendi imkanlarıyla adilane bir şekilde çözerek “Karabağ Azerbaycan’dır” deyince söz konusu ülkeler birdenbire hak, hukuk ve insan hakları savunuculuğuna soyunmuş, yalan ve iftiralarla Azerbaycan’ı hak etmediği bir muameleye maruz bırakmış, birtakım yaptırımlar devreye sokmuştur.

Aslından, 44 günlük vatan muharebesi ve sonrasında Azerbaycan gerçekten çok adil bir savaş vermiş, sivil zaiyatların en aza indirilmesi için azami gayret içinde olmuştur. Kazanılan topraklarda yaşayan Ermenilerin kalmaları için bir takım hukuki garantiler sağlamış, onların eşit vatandaşlık haklarına sahip olacaklarını güvence altına almıştır. Hatta muharebe sonrasında Ermenilerin kontrolünde kalan ve teslim etmeleri konusunda mutabık kalınan bölgelere dahi ciddi insani yardımlarda bulunmuş ve bölge elektrik nakliyatı yapmıştır. Tüm bu olumlu adımlara rağmen Ermeniler, işgal döneminde Azerbaycanlılara yaptıkları insan dışı muameleleri hatırlayarak kendi iradeleriyle bölgeye terk etmişlerdir. Peki burada Azerbaycan’ın kabahati ne? Tüm bu olumlu adımlara rağmen Birinci Karabağ Savaşında Ermeni vahşetinde seyirci olmakla yetinen Batı birden insan hakları havariliğine soyunmuştur. Peki, Batı’nın bu tavrı “değer ve etik” kavramlarıyla açıklamak mümkün mü? Elbette hayır. İşin gerçeği mesele Türk ve Müslüman dünyası olunca Batı ileri sürdüğü tüm değerlerini unutarak demagoji perdesi altında düşmanlığını aşikâr eder.  Bu tavır tesadüfi ya da münferit bir tavır olmayıp, Batının geleneksel sistematik bir refleksidir. Aynı tavrı İsrail-Filistin meselesinde de görmek mümkündür.

Ermenistan’ın 30 yıllık işgali süresince Karabağ’da işediği cinayetler ötesinde tarihi eserler ve abidelere yönelik tahribatlarına karşı Batı’nın cılız da olsa ses çıkarmamış, hata bu olayları keyifle izlemiştir. Gözümüzü kapayıp bir düşünelim, Ermeniler,  Cami ve Mescitleri ahırlara çevirip, domuz barınaklarına çevirirken hiçbir Batılı kurum ne yapıyorsunuz dedi mi? Azerbaycan’ın Karabağ’da metfun muteber şahısların mezarlarından kemiklerinin çıkartıp ve bu kemikler üzerinde çirkin emellerini gerçekleştirirken kendilerine durun diyeni duydunuz mu? mezar taşlarını tahrip ederken yapmayın diyeni işittiniz mi? Tarihi eserleri yakarken yazıktır yapmayın diyen oldu mu? velhasıl kelam bunları uzatmak mümkündür. Bunların binde birini Azerbaycan yapmış olsaydı kopacak kıyameti tahmin edebilir misiniz?

Tüm bunlara rağmen Azerbaycan Batı ile dengeli bir diyalog kurmaya çalışıyor. Zaten Azerbaycan dış politikasının klasiği “denge politikası” dır. Bilindiği üzere Haydar Aliyev döneminde kurumsallaşan Azerbaycan dış politikasının temel unsurlardan biri “denge” dir. Azerbaycan, bağımsızlığını yeniden ilan ettiği dönemden itibaren yüzünü Batı’ya çevirmiş olsa da aynı zamanda başta Rusya olmak üzere komşularıyla ilişkilerini sorunsuz biçimde yürütmeye çalışmıştır. İlham Aliyev döneminde ise denge politikası daha da çok boyutlu hale getirilmiş, kurumsallaşma ve alan genişlemesi adına önemli başarılar elde edilmiştir. Bu nedenle Azerbaycan bir taraftan Rusya ile ABD arasında dengeli bir politika izlerken, diğer taraftan da Batı’nın bütün çifte standart ve iki yüzlülüğüne karşın sakin kalarak dengeli bir politika izlemektedir. Buna rağmen Batı’nın sonu gelmeyen çifte standartlarına karşı Aliyev son dönemlerde eleştiri dozunu artırmıştır.

Gelin Aliyev’in 4 Ekim 2024 tarihinde Cebrail’de yaptığı konuşmasında Batı ile ilgili eleştirilerine hep birlikte bir göz atalım:

“Ermeniler Karabağ’ın bütün yerleşim yerlerinde Azerbaycan köylerini tahrip ettiler. Camilerimizi yıktılar, ahır yaptılar, burada inek-domuz beslediler. Batıda bir kişi dedi mi ki, Azerbaycan’ın kültürel mirası yağmalanıyor, tahrip ediliyor, aşağılanıyor? Hayır. Peki, bizi neyle suçluyorlar? Güya biz bir şekilde tarihi mirası yok ediyormuşuz. Bu tamamen asılsızdır. Amerika 1992 yılında bize karşı yaptırım uyguladı, o zaman topraklarımız elden gidiyordu. Sonra yaptırımlar 2001 yılında kaldırıldı. Neden? Çünkü onların Afganistan’daki işgalcilik faaliyetleri başlamıştı, işgal savaşı başlamıştı ve bize ihtiyaçları vardı. Onlar Afganistan’da kaldıkları sürece bu yaptırım her yıl Amerikan Başkanı tarafından kaldırılıyordu. Afganistan’dan kaçtıklarında, hem de tüm dünyanın gözü önünde, bu yaptırımlar yeniden bize karşı uygulandı. Bu nankörlüğün bir sınırı var mı, yok mu?! Yani biz size lazım olduğumuzda bu yaptırımları kaldırıyorsun, biz size lazım olmadığımızda yeniden yürürlüğe koyuyorsun, neden? İşte bu yüzden, bu bina yüzünden. Bunun gibi bütün bölgelerde inşa ettiğimiz, restore ettiğimiz eski göçmenlerimizin yaşam alanları yüzünden. İşte, onların gözü bunu, bugünü çekemiyor. Bugün anti-Azerbaycan güçler için yas günü, matem günüdür. Yani, nasıl olabilir ki, bizim iznimiz olmadan Azerbaycan kendi hakkını geri aldı, hiç kimseye sormadan, hiç kimseden korkmadan, hiç kimseyi hesaba katmadan. Kendi gücüyle, kendi evlatlarının fedakarlığıyla. Bundan dolayı bizi affedemiyorlar ve bugün Azerbaycan’a Amerika’dan yaptırım uygulanıyor. Ondan sonra da diyorlar ki, gelin dostluğumuzu pekiştirelim. Hangi dostluktan bahsediyoruz? Bizim dostumuz, bugüne sevinen kişidir. Bunu birkaç gün öncede de söyledim. Bugüne üzülen ve bugünü kabul etmeyen, asla bizim dostumuz olamaz, bunu Azerbaycan halkı bilmelidir. Açık konuşmak gerekir, yani diplomatik dille, diplomatlar konuşsun. Ben Azerbaycan halkına her zaman gerçekleri söyledim, her dönemde ve bugün de gerçek budur. Ancak biz kendi gücümüze güvenmeliyiz ve hiçbir vaade, hiçbir tatlı söze, sahte ifadelere aldanmamalıyız. Özellikle genç nesli kastediyorum. Çünkü bugün anti-Azerbaycan güçlerin asıl hedefi genç neslin zihnidir. Ona etki etmeye çalışıyorlar. Bu yüzden Azerbaycan’a karşı olmadık yalanları uyduruyorlar, yayıyorlar, kendi basınlarında, kendi sözde sivil toplum kuruluşlarında. Anti-Azerbaycan pozisyonunda olan çeşitli unsurları bugüne kadar da finanse ediyorlar Azerbaycan’da, çeşitli STK’lar adı altında, bazı kamu kuruluşları adı altında. Yani genç neslin zihnine etki ederlerse, neredeyse Azerbaycan’ın geleceğine etki edecekler, gençler asla unutmasınlar.

Bu yıkıntılar elbette bir süre sonra sökülecek ve yerlerine yeni binalar inşa edilecek. Ancak bu manzara asla aklımızdan çıkmamalıdır. Çünkü bu işlerde sadece Ermenistan suçlu değil. Tabii ki, Ermenistan asıl suçludur. Ama o suçu paylaşanlar, o zaman da, bugün de onların arkasında duranlardır. Bugün Ermenistan’ı silahlandıran Batı ülkeleri acaba ne düşünüyor? Bizim buna göz yumacağımızı mı sanıyorlar? Yoksa bekleyeceğimizi mi, bu binaların da aynı hale gelmesini mi? Hayır, beklemeyeceğiz. Hiç kimse bizi durduramaz. Biz kendi gelecekteki gelişimimizi, güvenli yaşamımızı sağlamak zorundayız ve sağlayacağız! Ben Ermenistan’a, işte burada, bu yıkıntılar arasında uyarıda bulunuyorum: Bu tehlikeli oyunları durdurun! Bir yandan barıştan bahsediyorlar, yalan yanlış şeyler söylüyorlar, diğer yandan geniş çaplı silahlanma devam ediyor. Peki onlara bu silahları kim veriyor? Fransa ve onun gibi anti-Azerbaycan ülkeler. O silahlar neden onlara bedava veriliyor? Yani, dediğim gibi, şehir ve köylerimizi tekrar bu hale getirmek için. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, hiçbir şey elde edemeyecekler. Ama bugün Güney Kafkasya’yı rahat bıraksınlar, ellerini çeksinler, gidip kendi işleriyle uğraşsınlar, kendi problemleriyle ilgilensinler, kendi kanlı geçmişlerini temizlesinler, kendi suçlarını yıkamaya çalışsınlar. Bugün eziyet ettikleri yüz binlerce insanın bağımsızlığını geri versinler, sömürgecilik politikalarına son versinler, halkları ezmesinler, her yere burnunu sokmasınlar. Uyarım budur ve inanıyorum ki bunu duyan ve buna uyan hata yapmaz.”

Evet sayın Aliyev’in Batı ile ilgili tespitleri bunlar… Bence de Batı’nın gerçek yüzü bu…Batı’nın Bölgesel gerçekleri göz ardı eden Batı’nın atına binerek yola çıkanların sonu hep buhran olmuştur ve olacaktır.

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler