Şiir Girmeyen Eve Kim Girer? Niçin Şiir Ezberlemeliyiz?
Sanırsınız ki şiir dolu bir dünyada yaşıyoruz: Bozcaada?da Homeros?u anarken şiir yüklü günler yaşadık...
Bağımlılıklarla mücadele topyekûn bir şuur ile yapılmalıdır. Toplumun buna kesinlikle çok ihtiyacı var. 22-23 Şubat tarihlerinde düzenlenen “Bağımlılık ve İyileşme Sempozyumu”na katıldım. Arkasında samimiyet ve büyük bir emek olan bir organizasyondu. Yıllardır çok farklı bağımlılıkla mücadele etkinliklerine katılmış biriyim; kongreler, uluslararası toplantılar, çalışma grupları, STK projeleri gibi. Hafta sonu katıldığım sempozyum, benim bağımlıklarla mücadelede kişisel […]
Bağımlılıklarla mücadele topyekûn bir şuur ile yapılmalıdır. Toplumun buna kesinlikle çok ihtiyacı var. 22-23 Şubat tarihlerinde düzenlenen “Bağımlılık ve İyileşme Sempozyumu”na katıldım. Arkasında samimiyet ve büyük bir emek olan bir organizasyondu. Yıllardır çok farklı bağımlılıkla mücadele etkinliklerine katılmış biriyim; kongreler, uluslararası toplantılar, çalışma grupları, STK projeleri gibi. Hafta sonu katıldığım sempozyum, benim bağımlıklarla mücadelede kişisel yolculuğumu yeniden gözden geçirmeme vesile oldu. Gelin sizlerle, bağımlılıkla mücadele tarihimin kısa bir özetini paylaşayım…
1997 yılında İstanbul Narkotik Şube’ye komiser yardımcısı olarak tayin oldum. O günden itibaren İstanbul sokaklarının bana öğrettiği uyuşturucu meselesini bellemeye başlamıştım, farkında olarak ya da kulak bile asmadığım anların da olduğu bir öğrenme süreciydi o günler. Peşine düştüğüm sokak satıcıları yani torbacılar ve bu suçun hem suçlusu hem mağduru olan bağımlılar bana çok şey öğretmişti, ‘miş’ diyorum zira farkındalık çok başka bir şeydir, zaman gerekir, gelişmek şarttır. Mesela o günlerde yakaladığımız her bağımlıya nasihat veren genç komiser, “bağımlıya nasihat tesir etmeyeceğini” bağımlıları daha da tanıdıktan, doğru empatiyi kurduktan sonra öğrenmişti.
Polisliğimi narkotikçi olarak devam ettirmek mesleğime daha da âşık olmamı sağlamıştı. Sokak polisliğim yavaş yavaş salon polisliğine evrilirken, sokakların tedrisatından geçmiş olmanın nimetinin farkına varmaya başlamıştım. Hikayeler uzun, belki tamamını bir otobiyografi romanımla anlatırım, henüz buna karar vermedim. Kısasından devam ettiğimizde geldiğimiz yer şurası oluyor, zamanın müdürü o gün şubeden gitmek isteyen bana bir emir verdi, içerisinde ‘istediğin yere tayin olamazsın!’ motivasyonu barındıran, tehdit kaplamalı bir emirdi bu, kolayca itaat ettiğimi bilmem söylememe gerek var mı? “Narkotiğin web sayfasını hazırlayacaksın. Yeni görevin bu!” dedi. Ben ki daktilo ile ifade almış son nesil polislerdendim, bilgisayar o günlerde bize bilgi falan saymıyordu, pek aramız yoktu. Emir baştan aşağı saçmaydı, müdür yüzme bilmeyeni suya atarak yüzme öğretenlerdendi. Beni web tasarım şirketinin sahiline doğru fırlatıp attı, tasarımı yapan şirket benden içerikleri üretmemi talep etti ve çok sonradan anladım ki ben o gün hayatımda bambaşka bir kapıdan içeri girmiştim.
İstanbul Narkotik Şubenin ve Türkiye’de tüm benzer birimlerin o güne dek bir web sayfası yoktu, bir şeyin ilki olmanın keyfi yıllar sonra bile geçmeyen bir tat bırakıyor insanın hayatında, mesai mefhumu gözetmeksizin içerik hazırlama çalışması yaptım. Bu arada “mesai mefhumu gözetmeksizin” polislerin arasında boş bir lakırdıdır, yazıda yeri geldi diye şey ettim, icracı polis birimlerinde mesai, işin bitmesiyle ilgilidir, saatle hiçbir alakası yoktur. Gece gündüz, evde, şubede içerik hazırlarken kendimle ilgili ilk keşfim şu olmuştu; ‘sokaklar beni iyi derece ile mezun etmişti, mevzunun argosu dahil, hakimdim.’ Ancak akademik bilgiler konusunda boş bir sayfaydım, hemen sayfaları doldurmam gerekiyordu, hafta sonu gerçekleşen sempozyum 2025 yılı malumunuz üzere, şimdi size anlattığım narkotiğin ilk web sayfası hikayesi ise 2001 yılına geri götürüyor bizleri. Şimdi çıkan yayımlara bakıyorum da o gün akademik tarafımı geliştirmek için bağımlılık alanında olan eserlerin ne kadar az olduğunun farkına daha da varıyorum. Olanlarla kendimi geliştirip narkotiğin web sayfası içeriklerini satır satır hazırlamıştım.
Web sayfası ufkumu açmıştı, bir polis olarak benden önce akademik hayata geçen meslektaşlarımı örnek alarak yüksek lisans yapmaya karar verdim. İstanbul Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nün yolunu tuttum, yolun bittiği yerde beni karşılayan kişinin Prof. Dr. Sevil Atasoy olması ise hepten hayatımı değiştirmişti. Gençlerin madde farkındalık düzeyini ölçen çalışmam ile Adli Bilimler Uzmanı oldum. Sevil Hocam, odasında olduğumuz bir an, durduk yerde “bunlar kitap oldu” dedi. Ben hiçbir şey anlamadım, “neler kitap oldu hocam?” diye karşılık verdim, “web sayfası için hazırladıkların, yazdığın öyküler ve yüksek lisans tez verilerin, al sana kitap, hadi git yap” dedi, 10 yıldır biriken bilgilerim gerçekten 10 günlük bir çalışmayla Sevil Hocamın ilhamıyla kitap olmuştu o gün, ilk kitabım “Testi Kırılmadan”ın kısa öyküsü de budur. Hayatımda o kapı nasıl da açılmış ama değil mi? Devamında tam 8 referans kitabının yazarı oldum…
Yüksek Lisans sonrası, karşıma Jale Kerimol çıkmıştı, daha doğrusu peşime düşmüştü. Jale o günkü Türkiye’nin ilk ve tek ‘Bağımlılık Danışmanı’ olan kişisiydi, bir gün beni ziyarete geliyor, ben bir konferans için dışarıdayım, telefonunu bırakıyor, merakım sebebiyle de hemen arıyorum, kendimi tanıtıyorum, “Merhaba ben Başkomiser Zafer Ercan”, Jale “Neredesin oğlum sen?” diye bir giriş yapınca afallıyorum, koca başkomiseriz sonuçta. Jale hemen, “tamam başkomisersin sen ama ben de böyleyim!” diyor ve ben de onun öğrencisi olma fırsatını kaçırmıyorum. Şunu çok rahat söyleyebilirim ki ilk andan başlayan o samimiyet benim bağımlılık alanında mücadele istek ve arzumun güçlü bir harcı olmuştur. Jale benim bağımlılık danışmanlığı konusundaki Hocamdır, bunu böyle bilir, böyle söylerim. Şimdilerde her üniversitenin sürekli eğitim merkezlerinde “bağımlılık danışmanlığı” eğitimlerinin ardı sıra açılması yıllar içerisindeki değişimi gösteriyor hepimize…
Son olarak, kendime verdiğim emeklilik hediyemden bahsederek bağımlılıkla mücadele kısa tarihimizi tamamlayalım, üniversite sınavına çalıştım ve hedefim olan Sosyal Hizmet bölümünü kazandım. Geçen yaz mezun oldum, canım kızımın yaşdaşları ile okudum, elbette kolay değildi 50 yaşımda bir üniversite daha okumak. Motivasyonum, sosyal hayatını baştan inşa edeceğimiz bağımlı insanlarımızın kurtulacağına olan inancımdı. Bu inancı güçlendirmek için bilginin gücünü yanıma aldım, bu yüzden son derece umutlu ve mutluyum.
Bağımlıkla mücadele bilginin gücüyle hep birlikte yapılır. Hadi yapalım…