Mevsimleri ilk defa ilkokul birinci sınıfta duvarlardaki Mevsim Şeridi tablolarında görmüştüm.
Köyde doğmuş ve büyümüş biri olarak bana göre zamanı geldiğinde karlar yağar, yağmurlar yağar, ekinler ekilir, sonra sararır, biçilir; bazen öküzlerin, bazende (traktör) moturların çektiği düvenlerle ezilirdi. Babalarımız ikindi vakti çıkan poyrazı beklerlerdi tahta yabalarla tınaz savurmak için.
Tarlalarda neredeyse yeşil ot bile kalmazdı. Sadece gölge için büyümesine müsaade edilen tek tük meşe ve ahlat ağacından başka her şey sararır ve kururdu. Sonra havalar soğumaya başlar, karlar yağardı, çocuk boylarımızı aşan karlar.
Kuzular oğlaklar doğar, yüzlercesi akşam karanlığında karşılıklı meleşerek annelerini bulur, adeta mahşeri bir görsel tablo oluştururlardı.
İşte mevsimler neymiş, hangi ay hangi mevsimdeymiş o zaman öğrendik, ilokulun birleştirilmiş sınıflarının duvarlarındaki mevsim şeritlerinden. Kısacası bizler hayatı bütün doğallığıyla önce yaşadık sonra kitaplardan ve ilkel eğitim materyallerinden öğrendik.
İlkokul öğretmenimizin o tiz, sevgi dolu sesiyle ‘’ Çocuklar baharın geldiğini nereden anlarsınız? sorusu anlamsız gelirdi hep. Aynı ses seksenlerin sonunda Mimar Sinan Üniversitesi Türkoloji bölümünde okurken kulaklarımda çınlıyordu. Üstelik sesin berraklığı anlama, duyguya dönüşüyordu. Bu sefer Profesör Dr. Şeyma Güngör hocam ; ‘’Çocuklar, baharın güzelliklerini yaşayın, aşkı tadın’’ diye bizlere sesleniyordu.
Tahtada Nef’i nin Bahar Kasidesi:
Esdi nesîm-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem
Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun Câm-ı Cem
Yine ülkemde bahar rüzgarları essin, güllerle beraber gönlümüz açılsın. Ülkemin her köşesi bir cennet bahçesi olsun.
Şöyle ferman buyursun Cahit:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
Üstada ilaveten ben de memleket isterim; Çağa yakışan yolları olsun, Yıkılmış harabeler yerine ocağı tüten haneler olsun. Barajlarla göletlerle kıraç tarlalara can gelsin. Baharda çiçek açan kirazlar meyveye dursun. Haset, kin nefret gibi kötü duygular yerini sevgiye, merhamete, paylaşmaya bıraksın. Cemreler sadece havaya, suya toprağa değil gönüllere, kalplere zihinlere, beyinlere düşsün.
Memleket isterim; bahar; güneş gibi herkese gelsin. Fadıl’a, Beyce’ye , Bursa’ya Ülkeme, Gazzeye, gelsin.
Baharın geldiğini sadece dalların yeşermesinden değil yüzlerin gülmesinden anlayalım. Karıncalardaki telaştan değil, çalışan, üreten ve bölüşen insanlardan anlayalım.
Bir tarafımız yanarken diğer tarafımız donmasın. Sadece güller değil bebek yüzleri de solmasın.
Ve her şeye rağmen Rabbe şükürler olsun.
Yorumlar (0)