BİZ DEĞİL MİYİZ?

A+
A-

“Güç, alçak gönüllülüktür. Güç, başkalarına hizmet için kullanıldığında bir erdeme dönüşür, bir anlam ifade eder. Küstah ve kibirli davranan hiçbir politikacı uzun süre koltuğunda kalmayacaktır.”

Meksika Devlet Bşk. Andres Lopez OBRADOR

Bu yazıyı yeni yazmadım. Ama bugün yaşadığımız siyasi gündem ile örtüştüğünü görünce bir kez daha okunabileceğini düşündüm. Gündemdeki acı gerçekleri bir film geçidi gibi uzaktan izlerken; eski günleri düşündüm. Bugünleri biz mi hazırladık? Aydını, aydın olmayanı…

Atatürk itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, İlke ve Devrimleri yok sayılıyorsa, Cumhuriyet Rejimi tehlikedeyse; anayasamız siyasi nedenlerle tartışılıyorsa; hukuksuzluk hukukumuz! olmuşsa; demokrasimiz askıya alınmışsa; demokrasilerin olmazsa olmazı siyasi partiler yıpratılıyorsa; muhalefet partili belediyelerin çalışması engelleniyorsa; düşünce özgürlüğümüz kısıtlanıyor ya da yok ediliyorsa; eğitimimiz dinselleştirilip öğretim birliği delik deşik edilerek, çağ dışı kuşakların oluşumuna zemin hazırlanıyorsa; üniversite mezunları işsizlik nedeniyle yurtdışına gitmeyi umar olarak görüyorsa; ekonomi çökertilmişse; gelir dağılımındaki eşitsizlik günden güne artıyorsa; dar gelirlilerin yaşamı çekilmez hale getirilmişse; ülke kaynakları yağmalanıyor, birilerine peşkeş çekiliyorsa; kadın cinayetleri yıldan yıla artış gösteriyorsa…

Bizler değil miyiz sorumlular? Bilinçli ya da bilinçsiz…

***

24/ 05/ 2023 tarihli yazım:

“Bir haftayı geçti seçimler olup biteli. Hepimizin bir beklentisi vardı elbette. Ve oyumuzu o beklenti doğrultusunda kullandık. Seçim sonuçları gün gibi ortada. Söylentileri de… Biz seçmenlerin seçim sonucunu değiştirecek gücü olmadığı da ortada. Seçmeninin verdiği oylara tüm olanaklarını kullanarak sahip çıkmak, öncelikle siyasi partilerin görevi. Siyasi sorumluluğu da.

14 Mayıs seçimleriyle Mecliste yer alacak milletvekilleri belirlendi. Meclis oluşturuldu. Beğensek de beğenmesek de… Belirlenemeyen yalnızca cumhurbaşkanının kim olacağı?

28 Mayıs iki aday arasında olacak cumhurbaşkanlığı seçimi. Salt seçim değil bu kez yapılacak olan. Ve bu tarih çok önemli! Çünkü; SON ÇIKIŞ! Az bir süremiz kaldı son çıkışa. Aydınlık bir Türkiye mi istiyoruz? Yoksa gittikçe Orta Çağ karanlığına gömülen karanlık bir Türkiye mi?

Karar vermemiz gerekiyor! Karar verirken de sağduyulu olmak!

‘Eee ne yapmalıyız’ mı dediniz? Birlikte düşünelim:

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun 100. Yılını kutlayacağımız yılda, yeni seçimlerle oluşturulan meclise bir bakalım. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine inanmış, ülkemizi aydınlık yüzyıllara taşıyacak bir meclis olabilir mi bu meclis? Çağdaş ülkeler arasında yer almamızı sağlayacak bir meclis olabilir mi bu meclis? Bu meclis ki:

Laik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve Devrimlerine karşı olanların;

Anayasamızın “Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.” maddelerini tartışmaya açabilenlerin;

Cumhuriyet değerlerini, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü yok sayanların;

Ulus ve ulusalcılık kavramlarını değersizleştirenlerin;

Bağımsızlık, düşünce özgürlüğü, insan hakları, kadın hakları ve kadın erkek eşitliği karşıtlarının;

Tüm evrensel değerlere karşı olanların;

Eğitimi; “Milli eğitim müfredatı değişecek, eğitim sistemi ahiret öncelikli nesiller yetiştirecek.” diyebilen bir düşünce yapısının;

“Biz İslâm’ı hedef alan bir partiyiz.” diyenlerin;

“Taliban ile düşünce farkımız yok” diyebilenlerin;

IŞİD’i terör örgütü olarak görmeyenlerin;

Kadını toplumsal alanda kabul etmeyen, dahası görüntüsüne bile dayanamayan; öldürülmesine, öldürenlerin suçsuz bulunmasına göz yumanların;

“Aile yapısını bozduğu” gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırıp, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair yasaya göz diken, kadın düşmanlığında birleşenlerin;

Bekâr kadınların SAHİPLENDİRİLMESİ gerektiğine inananların;

Çocuk istismarını, çocuk tecavüzünü yargılamayan, ‘bir defacıktan bir şey olmaz’ diyebilenlerin;

Küçücük kızların tecavüzcüsüyle evlendirilmesini savunanların;

Çocuk gelinlerin, çocuk annelerin yasallaşması için çaba harcayanların;

Türk vatandaşlığını oy uğruna satışa çıkaranların;

Ülkemizin sınırlarını kevgire çevirip, sığınmacı istilasına neden olanların;

Çoğunlukta olduğu bir meclis…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşunun 100. Yılını böylesine gerici, ırkçı, radikal İslamcı bir Büyük Millet Meclisi ile kutlayacak!

Böyle bir mecliste Anayasa değişikliği söz konusu olduğunda; “Laik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve Devrimlerine” sahip çıkacak bir düzenleme yapılabileceğine inanıyor musunuz?

Ve Atatürk’ün söylediği gibi; “Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.” diyebiliyor musunuz?

“OY VER GİTSİN, BU KARANLIK BİTSİN”

Sivil toplum kuruluşlarından birisi; birinci seçimde aradığını bulamayan, kırgın, küskün, yorgun seçmene şöyle sesleniyor:

“28 Mayıs’ta sadece iki ayrı cumhurbaşkanı adayından birine değil, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize, geleceğimize karar vereceğiz.

Yıllardır TEK ADAM’ın keyfi yönetimi altında, kavga, nefret, yoksulluk, adaletsizlik, baskı, yalan talan düzeninde, insanların yatağa aç girdiği, ekonomisi çökmüş, kurumları yok edilmiş, geleceği karartılmış bir ülkede yaşıyoruz.

Şimdi eşit, özgür, huzur, refah ve adalet içinde yaşama isteğimiz, hakkımız ve umudumuz var.

Tek kişi eksilmeden, çoğalarak, büyüyerek, kazanma azmiyle sandığa gidiyoruz.

TEK ADAM’a geçit vermeyeceğiz.

Neşemizi, hayatımızı, ağacımızı, nehrimizi, geleceğimizi ve oylarımızı çaldırmayacağız.

Bütün kamu kaynaklarını, devlet imkanlarını, yalana dayalı propaganda olanaklarını zorbaca kullanmasına karşın birinci turda durdurmayı başardığımız TEK ADAM’ı bu kez göndereceğiz.

Daha önce el ele verip nasıl kazandıksa öyle kazanacağız.

28 Mayıs’ta oy ver gitsin, bu karanlık bitsin.”

***

Seçim sandığına gidip, aydınlık bir Türkiye için oy kullanmayan biz değil miydik?

Evet, evet, evet ben, sen, o! Biz değil miyiz bugünün sorumluları?

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın