Cennet Kapıları Açıldı, Cehennem Kapıları Kapatıldı

Bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır; “Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin şerli olanları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır hiçbiri kapanmaz ve bir seslenen şöyle haykırır: *Ey hayır isteyen, ibadet ve kulluğa gel, Ey şer dileyen günahlarından vazgeç Allah’ın ateşten koruduğu kimseler vardır ve Ramazan […]

A+
A-

Bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır;

“Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin şerli olanları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır hiçbiri kapanmaz ve bir seslenen şöyle haykırır:

*Ey hayır isteyen, ibadet ve kulluğa gel, Ey şer dileyen günahlarından vazgeç Allah’ın ateşten koruduğu kimseler vardır ve Ramazan boyunca bu iş her gece yapılır.”

HZ. PEYGAMBER (S.A.V.) VE RAMAZAN

 Peygamberler, Allah’ın insanlara rahmetidir. Allah’ın razı olduğu hayat, ancak peygambere itaat ile mümkündür. Son Peygamber, Beşir, Nezir, Sirac-ı Münir Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz, Mübarek Ramazan’ın sonlarında Allah tarafından peygamberlikle görevlendirilmiş, vahiy meleği Cebrail (as) ona, insanlığın dünya ve ahiret yolunu aydınlatan Kur’an’ımızın ilk ayetlerini iletmiştir.

 Cehaletin, zulmün bataklığında boğulmaya yüz tutmuş nice vicdanlar, üsve-i hasene(en güzel örnek) ve insanlığın muallimi olan Sevgili Peygamberimizin sünneti ile hayat bulmuş, dünya ve ahiret saadetine kavuşmuşlardır.

HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.V.) RAMAZAN HAYATI

 Peygamber Efendimizin hayatında Ramazan’ın ayrı bir yeri vardı. Zira ona vahiy Ramazan’da gelmeye başlamıştı. O, Vahiy Meleği ile bu ayda müşerref olmuştu. Bu ayda inmeye başlayan Kur’ân, insanlığı marifetullah bilinci demek olan takvaya erdirmek için gelmişti. İçerisine riya karışmayan ve yalnız Allah için tutulan, bu ayda farz kılınan orucun hedefi de takvalı insan yetiştirmekti.

 RAMAZAN AYI VE RAMAZAN ORUCUNUN FAZİLETİ

Peygamber Efendimiz Ramazan ayının ve Ramazan orucunun faziletiyle ilgili hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

*Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (a.s.) buyurdular ki “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.”

*Ebû Hüreyre ra.’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ, “Ama oruç başka. O benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır.” buyurmuştur.

*“Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.”

*“Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Hiç kuşkunuz olmasın ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir” “Oruçlunun uykusu ibadettir, susması tesbihtir, amelleri misliyle kabul edilir, duası makbuldür, günahı bağışlanmıştır.”

*Sehl İbnu Sa’d (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: “Şüphesiz Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oruç tutanlar Kıyamet Günü o kapıdan Cennete girecektir. Oradan onların dışında kimse girmez. “Oruçlular nerede?” diye seslenilir. Oruçlular kalkar o kapıdan girerler. Onlar girince kapı kapatılır, başka hiçkimse oradan girmez.

RAMAZAN VE SAHUR

Hz. Peygamber sahura kalkar ve başkalarına da sahura kalkmalarını tavsiye ederdi. O şöyle buyurmuştu:

Enes r.a.’den rivayet edildiğine göre Resûlullah s.a.v.şöyle buyurdu: “Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.”

Amr İbnu’l-Âs ra.’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bizim orucumuz ile ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir.”

DİLİMİZE DE ORUÇ TUTTURMAK

Hz. Peygamber, diğer ayları gibi Ramazan’ı da her türlü gafletten uzak bir şekilde geçirirdi, tuttuğu oruçların sevabını gıybet, dedikodu, yalan ve boş söz gibi günahlarla azaltmazdı. Yine O, orucu uykuya hapsetmezdi, oruçtan en yüksek sevabı alabilmek için çabalardı.

BEŞ VAKİT NAMAZ VE TERAVİH NAMAZI

Hepimiz için en güzel hayat modelleri sunan Peygamberimiz (sav) günlük olarak nafile ve farzlarıyla namazlarını kılardı, ama Ramazanda bu namazlarına teravih namazlarını da ekler ve şöyle buyururdu:

*“Yüce Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı, ben de Ramazan gecelerinde (teravih namazıyla) kıyamı sünnet eyledim…”

Yine Ebû Hüreyre r.a. şöyle dedi: Resûlullah (sav) kesin emir vermeksizin Ramazan gecelerinde ibadet etmeyi tavsiye eder ve şöyle buyururdu:

*”Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Onun için Ramazan ayı, önce teravih namazı kılınarak başlar ve bu şekilde ertesi günün orucu namaz temeli üzerine bina edilir.

O, bugün birçok insanın yaptığı gibi namazı yalnızca Ramazan’a ve teravihe hasretmezdi. Çünkü beş vakit namaz O’nun gözünün nuru idi.

TÜM ORGANLARA ORUÇ TUTTURMAK

O, diğer aylarda oruç tutardı ama Ramazan ayı tümüyle Onun oruç ayı idi.

Yani O, oruç gibi yüce ibadetten Ramazan dışında da kopmazdı. Çünkü O, oruçlu iken amellerinin Rabbine arzedilmesini çok isterdi. Onun orucu, yalnızca midenin aç susuz kalmasından ibaret değildi. O, mide başta olmak üzere tüm organlarına oruç tuttururdu. O, orucu gönlü, beyni, dili ve tüm hücreleriyle tutardı. Ve o, bu konuda şöyle uyarmıştı bizleri:

*Hz. Ebu Hureyre r.a. anlatıyor: “Resûlullah a.s. buyurdular ki: “Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kâr kalır. Nice gece namazı kılanlar vardır ki onların da kârı gece uykusuz kalmaktan ibarettir.”

*Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:”Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: “Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.”

*Bir rivayette de şöyle buyrulmuştur: “Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).”

BEREKET VESİLESİ SAHURU YAPMAK , GECİKTİRMEDEN İFTAR YAPMAK

O, oruç için sahur yapmayı bereket görür ve iftarda acele ederdi.

*Enes r.a.’den rivayet edildiğine göre Resûlullah s.a.v.şöyle buyurdu: “Sahur yapınız, zira sahurda bereket vardır.”

*”Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bolluk-bereket vardır.”

*Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Oruç açmakta acele ettikleri sürece müslümanlar hayır üzere yaşarlar.”

Bugün bazılarının yaptığı gibi, iftarı ve sahuru terk etmez ve geçiştirmezdi. Onları vaktinde ve özenle yapardı.

İFTAR SAATİNİ GAFLETLE DEĞİL DUA İLE GEÇİRMEK

*Peygamber Efendimiz iftar anlarında da zamanı dua ile geçirirdi ve şöyle dua ederdi:

“Allahım, yalız senin için oruç tuttum, sadece sana güvenip inandım ve senin rızkınla iftarımı açtım.” “Allah’a hamdolsun. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşallah sevap kesinleşti.”

Bu yüzden oruçlu iken de oruçsuz iken de O’nun ağzından hayır ve haktan başka bir şey sadır olmazdı.

ORUÇLUYA İFTAR ETTİRMEK

Oruçluya iftar ettirmek O’nun Ramazan güzellikleri arasındaydı.

Bu konuda şöyle derdi:

*Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî ra.’den rivayet edildiğine göre Nebî s.a.v. şöyle buyurdu: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse ) bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse(, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”

İFTAR SOFRALARI İSRAF SOFRALARI OLMASIN

O, iftar sofralarında aşırılığa kaçarak israf sofralarına dönüştürmez ve yalnızca zenginlerin birbirlerine ödünç yaparcasına ağırlandığı sofralara çevirmezdi. O’nun mütevazı sofralarında zengin fakir herkese yer vardı.

RAMAZAN DAHA ÇOK YEME, DİYET, EĞLENCE,FESTİVAL AYI DEĞİLDİR

O’nun hayatında Ramazan, beslenme ayı da değildi, diyet ayı da, eğlence ayı da, festival ayı da değildi.

O, oruç tutuyorum diye hayattan kopmaz, yapması gereken işleri hakkıyla yapmaktan geri kalmazdı.

CİHAD AYI RAMAZAN

 Nitekim Bedir savaşına o, bir Ramazan ayında çıkmıştı.

UYKUYA ORUÇ TUTTURMAK,İŞİNİ SAVSAKLAMAK!

Ne orucu uykuya tutturur ve ne de orucu işini savsaklama aracı yaparak istismar ederdi.

Oruçla ilgili kendisine yöneltilen sorularda, her zamanki gibi kolaylaştırıcı bir yöntem izler ve alternatif çözümler sunardı.

ESEN RÜZGARLAR GİBİ CÖMERT OLMAK

O, her zaman cömertti, Ramazan’da daha cömert olurdu. O, Vahiy meleği ile karşılaştığında hayır ve infakta, esen yellerden daha cömert olurdu.

MUKABELE

O, sürekli Kuran okur ve Kur’ân’lı bir hayat yaşardı, ama Ramazanda daha çok Kur’ân okurdu. Onun mukabelelerine Vahiy meleği ve ashabın seçkinleri eşlik ederdi. Onun vahiy meleği ile karşılıklı Kur’ân okuyup ezberini mukabele ettikleri ay da Ramazan’dı.

İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Resûllullah s.a.v. insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil a.s., ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.”

İTİKAF

Onun, zahidane bir hayatı vardı; ama o, Ramazanda daha bir zahiddi. Çünkü bu ay Onun i’tikaf ayı, mescidin bir köşesinde on gün, kendini Yüce Allah’a verme ayı idi.

Hz. Peygamber, kendisine peygamberlik gelmeden önce Hira mağarasında münzevi bir hayat yaşardı. Ama Kur’ân ayetlerinin inmeye başlamasıyla O, Hiradan toplum içerisine indi ve tebliğ görevini sürdürdü. Fakat O, insanlardan ve dünya nimetlerinin cazibesinden geçici bir süre de olsa uzak kalmayı tamamen ihmal etmedi. Bu sefer halkın içinde, mescidinde O, Ramazan’ın son on gününü itikafla geçirirdi.

İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazanın son on gününde i’tikâfa çekilirdi.

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem her ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin ramazanında yirmi gün itikâfa girdi.

Resûl-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, itikâfa çekilmek isteyince odalarından çıkar, sabah namazını kıldırdıktan sonra mescidde kendisi için hazırlanmış olan yere çekilirdi.

Hz. Peygamber’in hanımları kendi hücrelerinde itikâfa çekilmişlerdir.

Zira Efendimiz’in, eşleri adına mescide kurulmuş itikâf çadırlarını söktürdüğü, kendisinin o yıl ramazanda değil, şevvâl ayında itikâfa girdiği, rivayetlerin bize naklettiği bilgiler arasındadır. Bu sebeple de müslüman kadınların mescidlerde değil, evlerinde mescid olarak kullandıkları özel köşelerinde itikâfa çekilmeleri uygun bulunmuştur.

Efendimiz son ramazan ayında yirmi gün itikâfa girmiştir. Vefatından önceki ramazân-ı şerîfte Peygamber Efendimiz, Cebrâil ile Kur’an’ı iki defa mukabele ettiği gibi itikâfı da iki katına çıkarmış olmaktadır.

Rabbimiz ; zaten Mübarek olan Ramazanımızı kendi hayatımızı Mübarek kılacak şekilde ve cehennemden azad olacak şekilde değerlendirmeyi cümlemize nasip eylesin. Bizlere ağız tadıyla ramazan Bayramını idrak edenlerden eylesin.AMİN

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler