Yolumuz Tevhid Yolu
Hazret-i İsa, Hazret-i Musa ve diğer peygamberler sıfat peygamberleridir. İbn-i Arabi ifadesiyle...
Türk eğitim sisteminin binlerce yıllık tarihine baktığımızda; eğitim, sağlık, ticaret, esnaflık ve zanaatkârlık konularının devletin gözetimindeki vakıflar eliyle gerçekleştirildiğini görürüz.
Özellikle eğitim alanında; Büyük Selçuklu Devleti’nde Nizamiye Medreseleri, Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan Sahn-ı Semân Medreseleri, Kanuni döneminde kurulan Süleymaniye Külliyesi en önemli örneklerdir. Sıbyan mektepleri (ilkokul düzeyi), medreseler (orta ve yükseköğretim), kütüphaneler, darülhadis ve darülkurra gibi kurumlar hep vakıflarla desteklenmiştir. Ayrıca İstanbul dışında da hemen her şehirde medreselerin bulunduğunu, bu medreselerin bütün finansmanının, öğrenci barınma ve eğitim giderlerinin vakıflarca karşılandığını; bu vakıflara bağışlanan çarşı, dükkân, tarım arazisi, kira geliri ve benzeri kaynaklarla giderlerin karşılandığını biliyoruz.
Vakıflar sadece medreseleri kurmamış, öğrencilerin barınması için yurtlar yapmış, giyimden eğitim araç-gereçlerine kadar bütün ihtiyaçlarını karşılamıştır. Ayrıca vakıflar kız öğrencilerin eğitimine de büyük katkı sağlamıştır.
1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler ve diğer vakıf eğitim sistemleri kapatılmış, eğitim devlet eliyle yürütülmeye başlanmıştır. Buna rağmen vakıf kültürünün eğitime katkısı devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde de birçok vakıf okulu, yurdu, vakıf üniversitesi ve Darüşşafaka gibi eğitim kurumları kurulmuştur. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde birçok ilde Vakıf Öğrenci Yurtları açılmıştır. Bu yurtlar, 28 Şubat sürecinde Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. Özellikle Bursa’daki Atatürk Vakıflar Öğrenci Yurdu, benim ve benim gibi binlerce fakir aile çocuğuna eğitim süreci boyunca barınma imkânı sağlamıştır.
Günümüzde gelir dağılımındaki uçurumlar, eğitimde vakıf müessesesinin önemini bir kez daha göstermiştir. Birçok eğitim vakfı kurulmasına rağmen bu vakıflar sadece belli kesimlere hitap etmiş, eğitim sistemindeki ihtiyaç sahibi öğrencileri kapsamaktan uzak kalmıştır. Bu noktada özellikle ailesinden uzak kentlerde eğitim gören üniversite öğrencilerine verilecek cüz’î miktardaki burslar büyük önem taşımaktadır. Hemşehri dernekleri veya yerel yardımlaşma derneklerinin bu konuda sorumluluk alması zaruret arz etmektedir. Bursa özelinde Dekav (Dağ Yöresi Eğitim ve Kalkınma Vakfı) ve Dağder gibi sivil toplum örgütlerinin çalışmaları takdire şayandır. Ancak burs ihtiyacının fazlalığı karşısında bu kuruluşların da finansmanda zorlandıkları görülmektedir.
Bu görevi daha küçük çaplı köy derneklerinin de üstlendiğini görmek gelecek adına umut vericidir. Ancak bazı dernek yönetimlerinin burs konusunda adeta ayak sürümesi sivil toplum adına anlaşılır bir durum değildir. Adında “yardımlaşma derneği” bulunan her derneğin öncelikle eğitim konusunda elini taşın altına koyması, yardımlaşmaya özellikle üniversite öğrencilerinden başlaması gerekmektedir. Daha sonra lise ve ilkokula kadar yardımlar ve burslar devam etmelidir.
Bu dernek ve sivil toplum kuruluşları, adları vakıf olmasa bile işlevsel olarak vakıf mahiyetindedir. Eski vakfiyelerde, vakıf mülklerini ve gelirlerini amacı dışında kullananlara çok ağır beddualar vardır. Günümüzde de bazı sivil toplum kuruluşları ve yöneticileri eğitim konusunu faaliyetleri arasına almıyorsa aynı beddualara muhatap olacaklarını hatırlamaları gerekir. Ayrıca eğitim konusunda duyarsız kalan sivil toplum kuruluşlarının varlık sebepleri ortadan kalkmış demektir.
Sonuç olarak; “İlim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alsın.” diyen; “Ya okuyan ol, ya okutan ya da bunları seven ol.” buyuran bir Resûl’ün ümmeti olarak; ülkemizin uygar medeniyetlerin üzerine çıkmasını sağlayacak nesilleri yetiştirmek ve desteklemek boynumuzun borcudur. Ayrıca eğitime yapılan destek, kıyamete kadar sevap kazandıracak en değerli salih ameldir. Üyesi bulunduğumuz Dağder, Dekav gibi yardımlaşma derneklerine mümkünse her üye bir burs veya küçük bir meblağı düzenli olarak aktarmalıdır. Ailesinden uzak bir gence her ay bir çay, çorba parası katkıda bulunmak kimsenin bütçesini sarsmaz; ama bu yardımlar bir havuzda toplanırsa binlerce öğrenciye burs imkânı haline gelebilir.
Unutmayalım ki eğitime yapılan, insana yapılan yatırım; faydası yıllar sonra ortaya çıkacak ve asırlar boyu devam edecek bir yatırımdır. Bir Çin atasözünde denildiği gibi:
“Eğer bir yıl sonrasını düşünüyorsanız pirinç ekiniz. On yıl sonrasını düşünüyorsanız ağaç dikiniz. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsanız insan yetiştiriniz.”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)