ERMENİSTAN BAŞBAKANI NİKOL PAŞİNYAN’IN TÜRKİYE ZİYARETİ

A+
A-

 

Önceki yazımızda belirttiğimiz üzere 20 Haziran’da Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinya ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme gerçekleşti. Ancak başta İran-İsrail savaşı olmak üzere gündemin yoğunluğu dolayısıyla bu görüşme pek kamuoyuna yansımadı. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kesin barış anlaşmasının imzalanması ve Zengezur Koridorunun açılması gibi önemli konuların ele alındığı bu konjonktürde bu ziyaret çok önemli sonuçlar doğurabilir.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde 2. Karabağ Savaşı özel bir yer almaktadır. Bu savaşta Türkiye’nin doğrudan Azerbaycan yanında yer alması ve savaşın Azerbaycan zaferiyle sonuçlanması Güney Kafkasya’da yeni jeopolitik dengeler kurulmasına neden olmuştur. Ermenistan’ın savaş sonrası bölgesel tecritten kurtulma isteği, Türkiye’nin “3+3 Platformu” önerisiyle bölgesel işbirliği çağrısı ve Azerbaycan’ın barış sürecinde dış politikanı çok boyutlu hale getirmesi ve Ermenistan ile ilişkilerinde yumuşamaya gitmesi gibi değişimler Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirme yönünde yeni bir fırsat doğurmuştur.

Karabağ zaferi sonrasında Güney Kafkasya’da oluşan yeni jeopolitik denge beraberinde Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkileri normalleştirme yönünde fırsatı oluşturdu. 44 günlük Vatan Muharebesinin (2. Karabağ Savaşı) Azerbaycan’ın mutlak galebesiyle sonuçlanması üzerine hem Türkiye hem de Azerbaycan Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirmesi konusunda ciddi adım attılar. Bu çerçevede bir taraftan Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış müzakereleri devam ederken, diğer taraftan Türkiye ile Ermenistan arasında ön şartsız doğrudan görüşmeler için süreç başlatıldı. Bilindiği üzere 1993’te Türkiye, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal eden Ermenistan ile sınırlarını kapatmış ve diplomatik ilişkiler askıya almıştır. Her ne kadar iki ülke arasında 2009’da Zürih Protokolleri ile bir yakınlaşma yaşanmışsa da bu protokol onay sürecinde önü tıkanmış ve uygulamaya geçeme imkânı bulmamıştır. Bu süreçte iki ülke arasında futbol diplomasisi benzeri küçük yakınlaşmalar olduysa da kurumsal anlamda bir ilişki tesis edilmemiştir. Zira, Türkiye, 6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında Ermenistan’ın yardım gönderme teklifini kabul etmesi de diplomatik anlamda da olumlu bir sinyal olarak algılanmıştır.

Karabağ Zaferinden sonra 2021 yılının Aralık ayında Türkiye ve Ermenistan, doğrudan diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve kara sınırının açılmasına yönelik normalleşme süreci başlatmıştır. Bu süreçte karşılıklı özel temsilciler (Türkiye adına eski Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç; Ermenistan adına, Parlamento Başkan Yardımcısı ve eski kültür bakanı Ruben Rubinyan) atanmış ve birkaç görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler sonucunda 2022 yılında Ermenistan vatandaşlarının Türkiye’ye uçuşları yeniden başlamış, İstanbul-Erivan direkt uçuşları yeniden aktif hale gelmiş, Türkiye – Ermenistan arasında karşılıklı charter uçuşları ve bazı küçük ölçekli ekonomik işbirliklerine yönelik adımları atılmıştır. Ancak Ermeni diasporasının olumsuz tutumu, Ermenistan iç siyasetindeki muhalefetin tavrı ve Azerbaycan’la barış müzakerelerinde yeterince yol alınamaması nedeniyle yeniden normalleşme süreci de istenen sonucu verememiştir. Bununla birlikte normalleşme süreci, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde umut verici bir başlangıç olarak yorumlansa da Türkiye-Ermenistan ilişkileri karmaşık tarihi ve bölgesel faktörler nedeniyle hassas bir dengede ilerlemektedir. Ancak özel temsilciler düzeyinde diyalog kanallarının açık tutulması, sürecin devam etmesi adına önem arz etmektedir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yaşanacak olumlu gelişme Türkiye’den çok bölgede tecrit olan, ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan Ermenistan için daha faydalı sonuçlar doğuracaktır.

İran-İsrail savaşının kızıştığı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanının Türkiye ziyareti ardından Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 20 Haziran 2025’te Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret, hem sembolik hem de stratejik açıdan dikkat çekici ve çok katmanlı bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir. Öncellikle ziyaretin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile doğrudan görüşmeyi içermesi, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde siyasi iradenin güçlendiğini anlamına da gelmektedir. Burada Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kilit taşı niteliğinde olan iki hususa değinmekte fayda bulunmaktadır. Birincisi Zengezur Koridoru, ikincisi ise Azerbaycan’la yürütülen barış müzakereleridir. Bilindiği üzere Türkiye’nin Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a ve oradan Orta Asya’daki Türk devletlerine (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan) doğrudan kara ve demiryolu bağlantısı kurmasına imkân tanıyan Zengezur Koridoru, Türk Devletleri Teşkilatı vizyonu çerçevesinde “Türk Dünyası Entegrasyonu” için stratejik bir adım olarak kabul edilmektedir. Türkiye’nin çok önem verdiği ve aynı zamanda Orta Koridorun önemli bileşenlerinden biri olan bu projenin hayata geçmesini engellemeye çalışan ülkelerin başında ise İran yer almaktadır. O nedenle İran bu sürecin işlememesi için doğrudan Ermenistan’ın yanında yer almıştır. Aynı şekilde İran Türkiye’nin bölgesel istikrar için önerdiği diğer önerilere karşı da soğuk bir yaklaşım sergilemektedir. İran’ın en zayıf olduğu bir dönemde Paşinyan’ın Türkiye ziyareti aynı zamanda Türkiye’nin önerdiği ve Azerbaycan’ın da desteklediği bölgesel istikrar, başta Zengezur Koridoru olmak üzere ulaşım koridorları ve ekonomik entegrasyon açısından yeni bir safhaya geçildiğinin işareti şeklinde algılanabilir. Dolayısıyla yakın bir gelecekte Ermenistan ile Azerbaycan arasından barış anlaşmasının imzalanması ve Rusya’nın denetimi dışında Zengezur Koridorunun açılması ihtimali oldukça yüksek olduğunu söylemek mümkündür.

Bölgede ve dünyada gelişen konjontürel durum ve Ermenistan iç siyaseti de Paşinyan’ı Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmeye zorlamaktadır. Türkiye’nin bir taraftan İkinci Karabağ Savaşıyla Azerbaycan’la geliştirdiği çok yönlü diyalogu derinleştirerek savaş sonrasında Şuşa Beyannamesiyle müttefiklik düzeyine yükseltmesi bölgede yeni bir jeopolitik durum oluştururken, diğer taraftan Türkiye’nin küresel yükselişi ve dünya siyasetinde yükselen güç haline gelmesi de bölgede tecrit konumuna düşen Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesini zorunlu hale getirmiştir. Ayrıca Karabağ zaferi sonrası Azerbaycan’ın izlediği çok boyutlu dış politika, Türk Devletler Teşkilatında üstlendiği aktif rol, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan birlikteliğine karşın Ermenistan’ın bölgedeki iki müttefiki olan İran ve Hindistan’ın güç kaybı ve Rusya – Ukrayna savaşı sonucu yıpranan AB’nın bölgede cılız kalması sonucu Güney Kafkasya’da yaşanan güç boşluğunun Türkiye ile Azarbaycan’ın tarafından doldurulmasıyla neticelenmiş ve bu durum Ermenistan’ı Türkiye ile işbirliği yapmaya zorlamıştır. Nitekim Türkiye’deki Ermeni toplumu ile bir araya gelen Paşinyan’ın, Türkiye’nin “Büyük Turan” hedefiyle ilgili iddialara, “Gelsinler, geçsinler – bunda ne kötülük var. Zaten biz bunu teklif ediyoruz. Doğudan batıya, kuzeyden güneye gitmek istiyorlar. Biz de diyoruz ki: Gidin – sorun ne? Neden gitmesinler?” şeklindeki cevabı Ermenistan’ın İran’ın bölgeye yönelik politikasından uzaklaşarak bölgeden oluşan yeni gerçekleri kabul etmeye yaklaştığı çerçevesinde okumak gerekir.

Tüm bunlarla birlikte Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin seyrinde en önemli faktör kuşkusuz Azerbaycan’dır. Türkiye, Ermenistan ile olan ilişkilerini Azerbaycan ile uyum içinde yürüttüğü gerçeği ortadadır. Ziyaretten kısa süre önce Azerbaycan-Ermenistan arasında barış anlaşmasına yaklaşıldığına dair sinyaller alınmış olması, Türkiye-Ermenistan normalleşmesine imkân yaratmaktadır. Paşinyan’ın Türkiye’ye gelmeden önce Azerbaycan ile doğrudan temaslarda bulunmuş olması da bu uyumun somut bir göstergesidir. Nitekim Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın ifade ettiği üzere “Azerbaycan’ın onayı olmadan Ermenistan’la normalleşme olmaz.”

Paşinyan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerini sabote eden ve Ermeni halkı Türklere karşı kışkırtan, Karabağ işgali mimari ve Ermeni Terör örgütlerinin banisi Ermeni Apostolik Kilisesini ihtar ederek kontrol altına alması ilişkilerin normalleşmesinde önemli bir adım olduğunu söylemek mümkündür. Bilindiği üzere Ermeni Apostolik Kilisesi (özellikle Etchmiadzin Ruhani Merkezi ve ruhani lider Karekin II), Ermenistan’ın Karabağ yenilgisini bir ulusal aşağılanma ve kutsal toprakların kaybı olarak değerlendirerek, Paşinyan’ı “vatana ihanetle” suçlayan açıklamalarda bulunmaktadır. Ermeni kamu oyunda önemli bir desteğe sahip Kilisenin bu tavrı da birçok konuda Paşinyan’ı sınırlandırmaktadır. Kilise, Paşinyan’ı Azerbaycan’a taviz vermekle suçlarken Paşinyan ise kiliseyi “devlet işlerine karışmak” ve “iktidarı ele geçirmeye çalışmakla” itham etmektedir. Paşinyan, “kriminal oligarşik ruhban sınıfının iktidarı gasp planı yaptığını” açıklamış, bu kapsamda Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi çok sayıda gözaltı işlemi gerçekleştirmişti.nHükümeti yasa dışı yollarla devirmeyi planlamakla suçlanan, aralarında Başpiskopos Bagrat Galstanyan’ın da bulunduğu 15 kişi, mahkemece tutuklanmıştı. Paşinyan’ın Kiliseyi kontrol altına alması halinde Azerbaycan’la barış görüşmeleri ve Türkiye ile ilişkilerde normalleşme sürecinde daha cesur adım atma imkanı bulabilecektir.

 

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın