ERMENİSTAN’DAKİ İÇ İSTİKRARSIZLIK VE PAŞİNYAN’IN GELECEĞİ

A+
A-

İkinci Karabağ Savaşı’nda alınan ağır yenilgi ve sonraki gelişmeler, Ermenistan’da kalıcı bir iç istikrar krizinin zemini oldu. Öncellikle savaş ve sonrası süreç, güvenlik algısını kökten sarsarak devlet otoritesine yönelik meşruiyet sorunları yarattı. Rusya arabuluculuğunda gerçekleşen ateşkesinin gerektirdiği toprak kayıpları, 2022–2023’te tırmanan sınır çatışmaları ve özellikle Eylül 2023’te Azerbaycan’ın Karabağ’da ayrılıkçılara karşı gerçekleştirdiği 23 saatlik Lokal-Antiterör terör operasyonu ile Karabağ’ı tamamen işgalden kurtararak egemenliğini tesis etmesi ve toprak bütünlüğünü sağlaması sonrası Karabağ üzerindeki kontrolün tamamen Azerbaycan’a geçmesi ve Karabağ’da gayrimeşru sözde Artsakh yönetiminin fiilen sona ermesi, Ermenistan’da toplumsal travma ve büyük hayal kırıklığı doğurdu.

Bununla birlikte Rusya’nın arabuluculuğuyla getirilen 2020 ateşkesi kapsamında konuşlandırılan barış gücü ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ/CSTO) bağlamındaki garantiler, Ermenistan kamuoyunun beklentilerini karşılayamadı. Özellikle CSTO’nun ve Rus barış gücünün müdahaleye veya etkin korumaya hazır olmadığı algısı yayıldı. Bu durum, Ermenistan’da “dış garantör iflası” hissini güçlendirerek hükümete yönelik güvensizliği derinleştirdi. Rus barış gücü misyonunun giderek etkisizleşmesi ve çekilme süreci de buna katkı yaptı. Bununla birlikte Karabağ’ın geri verilmesi, sınırların belirlenmesi ve savaş sonrası güvenlik politikalarına ilişkin anlaşmalar, milliyetçi kesimler, kilise liderleri ve eski siyaset aktörleri tarafından “ihanet” veya “teslimiyet” olarak algılanarak kitlesel sokak mobilizasyonlarını tetikledi. 2024’teki büyük gösteriler, iktidara karşı istifa çağrılarına dönüştü. Bu protestolar, Paşinyan yönetiminin meşruiyetini zorladı ve siyasal kutuplaşmayı artırdı. Yaşanan iç gerilimler, karar alma süreçlerini sekteye uğratarak hükümetin hem güvenlik hem de ekonomik müdahalelerde elini zayıflattı.

Dolayısıyla Ermenistan’ın mevcut politika ve istikrar dinamikleri, iç ve dış gelişmelerin yarattığı çok boyutlu baskılarla şekillenmektedir. İç siyasette, Başbakan Nikol Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında derinleşen çatışma, toplumsal kutuplaşmayı artırarak hem sokak hareketliliğini hem de elitler arasındaki bölünmeyi beslemektedir. Güvenlik alanında, 2020 sonrası Azerbaycan karşısında yaşanan askeri ve stratejik kayıplar, hükümete yönelik güveni sarsmış ve Paşinyan’ın tercihlerini hem iç kamuoyunun hem de dış aktörlerin sorgulamasına yol açmıştır. Dış politikada ise Batı ve Türkiye ile ilişkileri geliştirme girişimleri, Rusya ile gerilimi tırmandırırken; bu çeşitlenme, Ermenistan’a ekonomik fırsatlar kadar yeni riskler de getirmektedir. Ekonomik düzlemde 2024’te kaydedilen yüksek büyüme dikkat çekse de, orta vadede yavaşlama, bütçe açığı ve istihdam sorunları belirginleşmekte; dış finansman ve diaspora kaynaklı transferler ülkenin likiditesi için kritik önem taşımaktadır.

Paşinyan’ın siyasi geleceği açısından en kritik parametrelerden biri, Ermenistan’ın Rusya ile olan güvenlik bağlarının zayıflaması ve bu boşluğun hangi aktörlerce doldurulacağıdır. Moskova’nın hem barış gücü misyonunu çekmesi hem de CSTO üzerinden Ermenistan’a güvenlik garantisi vermekte isteksiz davranması, Erivan’ın Batı’ya yönelimini hızlandırmıştır. Ancak bu yönelim, bir yandan Avrupa Birliği ve ABD’den sınırlı siyasi-diplomatik destek sağlarken, diğer yandan ülkeyi Moskova ile daha derin bir gerilim hattına sokmaktadır. Türkiye ile normalleşme arayışları ve sınırların açılmasına dönük temaslar da aynı şekilde, Ermenistan’ın mevcut jeopolitik yöneliminin bazı belirsizlik doğurmaktadır. Bu yönlü dış politika çizgisi, hem Erivan’ın güvenlik stratejisinde netlik kaybına yol açmakta hem de toplum içinde “kimliksel yönelim” tartışmalarını körüklemektedir.

Ekonomik planda ise yüksek büyümenin sürdürülebilirliği, dış finansman akışlarına ve diaspora kaynaklı transferlere olan bağımlılıkla doğrudan bağlantılıdır. 2022–2024 döneminde Rusya’dan gelen sermaye ve göçmen işgücü transferleri, Ermenistan ekonomisine geçici bir canlılık kazandırmış olsa da, bu kaynakların kalıcılığı konusunda tereddütler bulunmaktadır. Orta vadede üretim kapasitesinin sınırlılığı, işsizlik oranlarının yüksekliği ve bütçe açığının artması, hükümetin manevra alanını daraltmaktadır. Özellikle jeopolitik gerilimler yatırımcı güvenini zedelediğinden, ekonomik reformların hayata geçirilebilmesi için hem iç siyasi istikrarın sağlanması hem de dış politikada daha tutarlı bir yönelimin geliştirilmesi zorunlu hale gelmektedir. Aksi halde, Ermenistan’ın yapısal kırılganlıkları Paşinyan yönetiminin sürdürülebilirliğini ciddi şekilde tehdit edecektir. Buna ek olarak, ABD destekli Trump Köprüsü projesinin gündeme gelmesi, Ermenistan’ın bölgesel ulaştırma ve ticaret ağlarına entegrasyonunu kolaylaştırabilecek potansiyel bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu proje aynı zamanda Rusya ve İran’ın tepkisini çekerek jeopolitik riskleri de artıracağı göz ardı edilmemesi gerekir.

Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan’la normalleşme adımları, Paşinyan’ın siyasi geleceğini doğrudan etkileyebilecek en kritik gelişmelerden biridir. Öncelikle bu süreç, Ermenistan’ın jeopolitik izolasyonunu kırma potansiyeli taşımaktadır. Türkiye ile sınırların açılması ve Azerbaycan’la barış anlaşmasının imzalanması, ülkenin hem ulaştırma koridorlarına entegre olmasını hem de dış ticaret kapasitesini artırmasını sağlayabilir. Bu durum, ABD destekli Trump Köprüsü projesi gibi girişimlerin de daha işlevsel hale gelmesine imkân tanıyacaktır. Ancak normalleşme süreci, Ermenistan iç siyasetinde ciddi bir kutuplaşmayı tetikleyebilir. Zira milliyetçi kesimler ve kilise çevreleri, bu adımları “teslimiyet” ya da “tarihsel haklardan vazgeçiş” olarak yorumlayacağı muhtemeldir.

Bölgesel düzlemde ise, Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerin iyileştirilmesi Ermenistan’ın Batı ile entegrasyon kapasitesini artırırken, Rusya’nın etkisini azaltabilir. Bu durum, Paşinyan için hem fırsat hem de risk yaratmaktadır. Bu durum bir yandan dış finansman, yatırım ve ticaret ağlarına erişim kolaylaşırken, diğer yandan Moskova’nın siyasi ve ekonomik baskı araçları devreye girebilir. Ayrıca, sınırların açılması Ermenistan iç pazarını büyütse de, rekabet baskısını artırarak yerli üreticiler üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Dolayısıyla normalleşme süreci, Paşinyan’ın iktidarını güçlendirecek bir ekonomik kaldıraç olabileceği gibi, yanlış yönetilmesi halinde muhalefetin ve sokak hareketlerinin ana argümanı haline gelerek siyasi kırılganlığı daha da derinleştirebilir. İşin özü Ermenistan açısından her bir senaryo kendine özgü fayda ve maliyetleri içermektedir. Ülkede hangi senaryonun devreye gireceği ise Paşinyan’ın duruşu gösterecektir.

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın