Günümüz hatta çağımızın kronik hastalığı nedir diye düşünecek olursak tansiyon gelmez herhalde aklımıza ne gelmeli peki tabii ki enflasyon alım gücü liyakat rüşvet adam kayırma vesaire gibi hastalıklar gelmeli değil mi?
Benim fikrim bu yönde. Tabibe gitsek ağrı kesici, antibiyotik kan sulandırıcı yazdırsak geçer mi?
O kir, bu pislik, içimizden aranır mı dedim ya tansiyon değil ki boşuna benimle uğraşma doktor.
Bu kronik hastalıkların tedavisi ne ola o vakit dürüstlük ahlak ve maneviyat olabilir mi?
Din ticaret değil dedik. Din dürüstlük , önce ahlak ve maneviyat dedik. Sesimizi yeri geldi sağır sultan duydu da bizim İslam alemine duyuramadık. Riyakarlık vıcık vıcık paçalardan akıyor.
Oysa Atatürk, Gençliğe Hitabesi”nde dahili ve harici bedbahtlar diyordu..Asil kan vurgusu yapıyordu.
O halde neyi bekliyoruz bir yerden başlayalım. O zaman Türkler olarak asil kana ihanet etmeyelim. Sahip çıkalım.
Hz. İbrahim ile Karınca menkibesindeki, belki taşıdığımız su damlası ateşi söndürmez lakin safımız belli eder.
Lafı daha fazla dolandırmadan başlığımıza geri dönelim. Fakir zenginliğe ulaşamaz elbet..Çünkü biat etmekten, boş yere ulufe beklemekten kafayı kaldıramıyor ki. Kaldır başını, dik dur…
Önce ahlak de, çalma de, müslüman çalar mı de..Sesin gür çıksın. Lokma derdini bırak. Rızkı veren firavun mudur ki hala peşindesin. Bilmez misin yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, ‘rızka yüce yaradan Allah kefildir’ demiyor mu?
İşte bu maneviyata eriştiğimiz zaman memlekette kefeni yırtacağız inşallah. Bu kuyunun dibi nerede diye baktıkça batıyoruz. Kuyunun dibindeki pislik her yanımızı sarmaya başladı. Ne yapacaksak yapalım da çıkalım kuyudan. Güneşe dönelim yüzümüzü.
Aydınlık günlerde birlikte yaşamak yaşayabilmek ümidiyle…
Kendinize iyi bakın..
Unutmayın mazlumun ahı kalmaz yerde. Kuduz köpek gibi değil insanca bir hayat için insanlığınızı unutmayın . RIzk Allah’tandır.
Ne demişti rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu?
Firavuna karşı olmak yetmez Musa’nın yanında olmak gerekir…
