“Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Resimdeki kuşlar gibi
dizilip üstüne kumsalın,
mendil sallamayın bana istemez…
Gene görüşürüz dostlarım benim, gene görüşürüz
Birlikte güneşe güler, birlikte dövüşürüz
A dostlar1 Kavga dostu iş arkadaşı
A yoldaşlar!
Tek hecesiz elveda!
Kendi sesiyle yaptığı paylaşımında Nâzım’dan okuduğu bu dizelerle veda etti bizlere büyük usta oyuncu. Sahnede, oyundaki bir karakteri canlandırıyor, onu yaşatıyormuşçasına bir veda konuşmasıyla… Sonsuzluğa yolculuğunun duyarlılığıyla söylediği sözlerle ayrıldı sahneden. Ve kısa bir süre sonra da dünyamızdan… Sonsuzluğa doğru yürüdü gitti! 31/07/2024
Bizleri canının içinde götüren sanatın dev adamı Genco ERKAL kimdir? Neler sığdırmış bu 86 yılına? Anımsayalım mı?
İstanbul’da doğar. 28 Mart 1938
İlkokulu Galatasaray Lisesi’nde, ortaöğrenimini Robert Kolej’de, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamlar.
Küçük yaşlarda gönül verdiği tiyatroyla, kolej yıllarında da yüksek öğrenim yıllarında da yoğun biçimde ilgilenir… Nefes aldığı, yaşam sevinci bulduğu dünya tiyatrodur.
Oysa tiyatro yapmasını onaylamaz ailesi kesin olarak. O nedenle psikoloji eğitimi alır. Alır ama tiyatrosuz yaşayamayacağını bilir. Tiyatroda en iyilerden olacağına da inanır. Öyleyse inancı doğrultusunda ilerleyecek, yaşamını tiyatroyla şekillendirecektir.
Ve sonunda; dönemin önde gelen amatör tiyatrolarından biri olarak anılacak Genç Oyuncular topluluğunun kurucuları arasında yer alır. 1957
Amatör olarak oynadığı rolleriyle tiyatro dünyasının ünlü rejisör ve oyuncularının dikkatini çeker. Ve Muhsin Ertuğrul’un önerisiyle profesyonel olarak oyunculuğa başlar.
İlk oyunu Muhsin Ertuğrul, Yıldız ve Müşfik Kenter’in sahneye koyduğu Çöl Faresi’dir.
Kenter Tiyatrosu’ndan sonra profesyonel oyunculuk yaşamını Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosu ve sonra da askerlik nedeniyle bulunduğu Ankara’da Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sürdürür.
Askerliğinin ardından İstanbul’a döner. Arena Tiyatrosu’nda sahnelenen Jaroslav Hasek‘in başyapıtı Aslan Asker Şvayk oyununda başrolü canlandırır. Oyundaki başarısıyla, dönemin tek tiyatro ödülü olan İlhan İskender Armağanı’nı alır. 1963
Haldun Taner’in yazdığı, Türk tiyatrosunda bir dönüm noktası sayılan ilk yerli ve müzikli oyun Keşanlı Ali Destanı’nda hem rejisör hem oyuncudur. İzmarit Nuri ve Politikacı rolleriyle belleklerden silinmeyecek bir oyunculuk sergiler. Ve bu oyun; Elhamra Tiyatrosu’nda aylarca kapalı gişe oynar. 1964
Türkiye’de sahnelenen ilk tek kişilik oyun olma özelliğine sahip Gogol’un, Bir Delinin Hatıra Defteri’nde oynar. Güçlü oyunuyla toplumu eleştirirken düşündüren, eğlendiren, duygulandıran bu yapıtı ölümsüzleştirir. Oyunculuğu da Sanat Severler Derneği tarafından En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle onurlandırılır. 1965
Ülkede siyasi gerilimin, işçi hareketlerinin, öğrenci olaylarının tırmanışta olduğu yıllarda, Mehmet Akan, Şevket Altuğ, Ferit Erkal, Arif Erkin ve Nurten Tunç ile birlikte devrimci bir tiyatro topluluğu olan Dostlar Tiyatrosu’nu kurar. 1969
“Gerçek uygarlık, edebiyat ve sanattan doğar. Tarih, tiyatrosuz yükselmiş bir ulus gösteremez.” diyen ustası Muhsin Ertuğrul’un büyük düşü Bölge Tiyatroları’nı yaşama geçirmektir amaçları. Ve Anadolu kentlerinden birinde bölge tiyatrosu oluşturmak; Adana’ya yerleşmek… Ancak ne para ne oyunlarını sahneleyebilecekleri yer bulabilir ne de bölge tiyatrosu düşlerini yaşama geçirebilirler. Aydının, emekçinin, öğrencinin dostu olarak, etik ve estetik değerlerden ödün vermeyecek oyunlar oynamak üzere İstanbul’da karar kılarlar.
Selçuk Metin’in yönettiği belgeselde; sanatçının sahne aldığı tüm tiyatrolardaki çekimlerle geçmişe bir yolculuğa çıkılıyor. Muammer Karaca Tiyatrosu, Arena Tiyatrosu, Küçük Sahne, Elhamra Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu ve de Dostlar Tiyatrosu yaşamı belgelerle anlatılıyor. “Genco: Tiyatroya Adanmış Bir Yaşam” adlı bu belgeselde, Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluş amacını şu sözlerle açıklıyor Genco:
“Tiyatronun toplum içinde bir görevi, bir amacı, bir sorumluluğu olduğu bilincine vardım. Özellikle bizim gibi Aydınlanma Devrimi’ni tamamlamamış toplumlarda tiyatro yön gösteren sanatsal bir ışık olmalıydı.”
Tiyatrosuyla; yön gösteren bir aydın, sanatsal ışık olmanın sorumluluğuyla, yaşamımıza direnme gücü verecektir. Kuracakları tiyatroda sahneleyecekleri oyunların seçimi de bu doğrultuda olmalıdır. Kararlıdır:
Eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı, demokrasinin, insan haklarının, emeğin, insan onurunun yüceliğini savunan;
Haksızlıklara baş kaldıran, eleştiren, sorgulayan, tepki gösteren;
Baskıya, sömürüye karşı duran;
Direnci çoğaltan, umudu yeşerten oyunların, korkusuz duruşlu bir tiyatrosu olacaklardır.
Ha Me Ka Ha Ha Pe; Dostlar Tiyatrosu’nun ilk oyunudur. 1969
İlk oyunlarını, Durdurun Dünyayı İnecek Var izler.1970
Rosenbergler Ölmemeli oyununda; ABD’nin egemen güçlerince işlenmiş yüz kızartan suçlarından birini dile getirir yazar Alain Decaux. McCarthy döneminde sürdürülen insan avı kurbanlarından iki onurlu insanın elektrikli sandalyede noktalanan yaşanmışlıklarının anlatıldığı bir oyundur. Genco Erkal ve Ayla Algan’ın belleklere kazınan yorumlarıyla çıkış yaptığı bu oyun Dostlar’ın unutulmazları arasındaki yerini alır. En İyi Yönetmen olarak da İlhan İskender Armağanı’nı. 1970
Demokrasimizin kesintiye uğradığı 12 Mart döneminde baskı görür. Ama hiçbir şey yıldıramaz onu oyunlarıyla halka ışık olmaktan, aydınlatmaktan.
Ve bu dönemin oyunları:
Havana Duruşması adlı belgesel oyun, Soruşturma, Aslan Asker Şvayk, Şili’de Av, Asiye Nasıl Kurtulur, Kafkas Tebeşir Dairesi, Analık Davası vb… 1971
Aziz Nesin’in, toplumcu duyarlılığıyla kaleme aldığı, yaşadığımız toplumun çelişkilerini vurguladığı öykü, masal, şiir ve taşlamalarından örneklerin sahneye uyarlandığı oyundur Azizname. Günümüzde de Türk klasik oyunları arasında gösterebileceğimiz, görsel ve işitsel sahnelemesiyle de çarpıcı olan bu oyun, müzikli çağdaş ortaoyunu-meddah-kabare gösterisidir. Dostlar Tiyatrosu’nun da unutulmazlarındandır. 1973
Abdülcanbaz; Turhan Selçuk’un yıllarca gazetede yayımlanan ünlü çizgi romanının sahneye uyarlanmasıdır. İyi insan-çıkarcı insan tiplemelerindeki çelişkilerin canlandırıldığı müzikli oyun, Dostlar Tiyatrosu’nun en tutulan, unutulmaz oyunlarından biridir. 1973
Alpagut Olayı oyunuyla; 1969’da Çorum-Alpagut kömür ocaklarında çalışan işçilerin direnişini anlatır yazar Haşmet Zeybek. Bu oyun Dostlar Tiyatrosu’nun ilk yerli belgesel oyunudur. 1974
Kerem Gibi oyunu ise; Nâzım Hikmet’in dünyasına açılan yalın bir şiir-tiyatro denemesidir. Nâzım’ı sesiyle, ruhuyla, ateşli yüreğiyle günümüze taşır bu tek kişilik oyunda Genco Erkal. Ozanın; memleketi, memleketinin insanına olan sevgisi, yaşamaya-ölüme dair söylediklerini usta yorumcu duyarlılığı ile yaşattığı müzikli bir dinletidir. Ve yıllarca Dostların en beğenilen yapıtları arasında yer alır. 1974
Sabotaj Oyunu; Macit Koper’in 12 Mart döneminde yaşanan, Atatürk Kültür Merkezi yangınının da aralarında olduğu sabotaj davalarından yola çıkılarak yazdığı bir oyundur. Türkiye’nin yaşadığı tarihsel süreçte, toplumsal gerçekleri gözler önüne sermek adına üretilen bu oyun, ilginç sahne düzenlemesiyle de çok ilgi toplar. Uzun süre sahnelenir. 1975
Dostlar’ın en başarılı, en ses getiren yapıtlarından biri de John Steinbeck’in yazdığı Bitmeyen Kavga’dır. Genco Erkal’ın uyarladığı, yönettiği ve rol aldığı oyunda; emekçi kesimin, egemen güçlerin sömürüsüne karşı bilinçlenmesi, örgütlenmesi anlatılmaktadır. Türk sahneleri için özgün- çağdaş bir oyundur. 1976
Türkiye’de yaşanılan 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri; gözetimlerin, tutuklamaların, yargılamaların arttığı, kişisel özgürlüklerin kısıtlandığı, yasaklamaların getirildiği dönemlerdir. Sanat, hele de devrimci sanat yapmak çok güçtür bu süreçte.
O dönemlerde yaşadıkları güçlükleri, Özlem Özdemir ile yaptığı söyleşide şu sözlerle dile getirir Genco Erkal:
“Yargılandık, oyunlarımız yasaklandı, turne yolları tamamen kapandı. Sansür yaşadık. Ama her dönemde söylemek istediklerimizi, belki dolambaçlı, daha ılımlı bir biçimde ama mutlaka söyledik…”
Hapis yatmaz, ama sekiz yıl pasaportu elinden alınır. Burs aldığı halde “sakıncalı” olduğu için yurtdışına da çıkamaz. Ve çağrı almasına karşın yurtdışında oynayamaz.
Bu engellemelerin tek nedeni vardır; “politik tiyatro” yapmak!
Aynı söyleşide, politik tiyatronun amacını da şöyle açıklıyor usta oyuncu:
“Politik tiyatronun amacı; birikim yaratmak! Seyircinin seyrettikleri içine oturacak ve ‘ben bunu nasıl değiştirebilirim’ diye düşünecek, dert edecek. Haksızlıkları, eşitsizlikleri koyuyoruz ortaya. Devrimci sanatın amacı birikime ve değişime yönelik olmalı…”
Politik tiyatronun toplumsal yararına inanır ve ödün vermeden seçer oyunlarını. Toplumun itici gücü olur. İnsan onuru, insan haklarına çağrıdır oyunları. Çağdaş, evrensel değerlere erişilmesine katkı sağlamak için çabalar özel Dostlar Tiyatrosu ile.
Simge Çerkezoğlu ile yaptığı bir söyleşide; neden özel tiyatro dışında çalışmadığını şu sözlerle açıklar Genco Erkal:
“Hiçbir zaman ne Şehir Tiyatrosu ne de Devlet Tiyatrosu düşünmedim. Ben sanatı bağımsız olarak yapmak istedim, memur olarak değil. Çünkü politik tiyatro yapıyorduk. Tiyatro ve sanat bir mücadeledir. Kurulu düzene bir başkaldırıdır.”
Başkaldırısı ise sanatın gücüne inanarak; yüreğini, elini, ülkenin sorunlarının altına koymaktır. Cumhuriyet değerlerinin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün yok sayılmasına, aydınların tutuklanmasına, emeğin sömürülmesine, eğitimin dinselleştirilmesine, ülkenin tarikatların ellerine teslim edilmesine oyunlarıyla başkaldırıdır.
Atatürk Devrimleri’nin yılmaz savunucusudur. Ülkesine, yaşadığı topluma, ilkeli duruşuyla ödün vermeden sahip çıkar. Her koşulda tiyatro yaparak aydınlatmak için korkusuzca çaba gösterir. “Neden bu çaba? Bitmeyen bir borcu ödercesine!” diye soranlara zarif kişiliğiyle verdiği yanıtı yol göstericidir, unutulmaz bir derstir:
“Aklım, fikrim, vicdanım, dünya görüşüm, bağımsızlık, özgürlük, barış tutkum, laikliğe, insan haklarına, kadın-erkek eşitliğine inancım, insan emeğini en yüce değer kabul edişim, sanatın gücüne yürekten bağlılığım, hepsini ve daha fazlasını Cumhuriyete ve Mustafa Kemal ATATÜRK’e borçluyum.”
Borcunu ödemesinin en iyi yolu da hangi koşulda olursa olsun tiyatro yapmaktır: “Atacağımız adımlar küçük bile olsa sonucun aydınlık bir yerde olacağını düşünüyorum” diyerek.
Genco Erkal; birçok yazarın yapıtını çevirir, uyarlar, yönetir ve oynar. Ama onun için yeri bir başkadır Nâzım ve Brecht’in. Aklıyla, yüreğiyle bir gibidirler.
“Sanat, dünyayı yansıtan bir ayna değil, dünyanın onunla şekillendirildiği bir çekiçtir.” Bertolt Brecht
Brecht Kabare; Genco Erkal’ın Brecht’in şiir ve oyunlarından derlediği iki kişilik müzikli gösteridir. Zeliha Berksoy ve Genco Erkal’ın olağanüstü oyunculuklarıyla Dostlar’ın en başarılı oyunlarından biri olur. Başarıları da Sanat Sevenler Derneği tarafından ödüllendirilir. 1979
Veeee Dostlar Tiyatrosu salonsuzluk, ekonomik sorunlar nedeniyle kapanır.1980
Tiyatro kapanır ama perde inmez. Prodüksiyon tiyatrosu olarak oyunlar sahnelemeyi sürdürür. Sahneden inmez yaşamı boyunca!..
Yalınayak Sokrates; Maxwel Anderson’un yazdığı oyun ile izleyiciye bu kez Sokrates tanıtılır. “Ben söylemedim dersem düşüncelerimin insanlar için hiçbir önemi kalmaz. Beni idam edin.” diyerek; düşünce özgürlüğünü, inandığı doğruları ödünsüz savunması uğruna canını veren Yunan filozofu Sokrates… Genco’nun unutulmaz yorumuyla çok tutulur ve Dostlar’ın unutulmaz oyunlarından biri olarak belleklere kazınır. Ve Avni Dilligil Tiyatro Ödülü ile Sanat Kurumu Ödülü alır En İyi Erkek Oyuncu dalında. 1986
Brecht’in toplumcu-eleştirel dünya görüşünün bir ürünü olan Bay Puntila ve Uşağı Matti; Dostlar Tiyatrosu’nun yine en unutulmaz oyunlarından biri olur. 1987
1993-1998 yılları arasında, Paris’te ve Avignon Festivali’nde Fransızca oynar. Fransız yapımları arasında; Nâzım Hikmet’in tiyatroya uyarlanan yapıtı, Kültür Bakanlığı’nın, Genco Erkal’ı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ile onurlandırdığı Sevdalı Bulut da vardır.
Sivas’93; Genco Erkal’ın yazıp yönettiği belgesel oyunlardandır. Sönmeyen ateş Madımak’ta yaşanan, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan şiddet olaylarının unutulmaması, aksine sorgulanması gerektiği belgelerle anlatılır. Yürekleri dağlar okuduğu şiirler. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri kapsamında Yılın En İyi Yapımının Yönetmeni olarak da ödüllendirilir. 2008
Yaşamaya Dair; Nâzım’ın ölümünün 50. Yıldönümü anısına, onun şiirlerini uyarlayıp yönettiği müzikli bir oyundur. Nâzım’ın Bursa Cezaevi yaşamı, eşi Piraye Hanım’a olan tutkulu aşkı ve sürgündeki vatan hasretini anlatır; şiir ve müzikle. 2013
Nâzım Oratoryosu; Nâzım’ın memleket aşkı, yaşam öyküsü, sanatsallığının müzikle anlatıldığı bu oratoryoyu Fazıl Say besteler. “Kerem Gibi”, “Memleket Üzre”, “Vatan Haini”, “Yaşamaya Dair” vb. şiirleri anlatıcı tarafından okunur. Şiir-klasik müzik sarmalındaki bu yapıt ve Genco Erkal izleyiciyi derinden etkiler. Büyük ilgi görür. 2016
Güneşin Sofrasında-Nazım ile Brecht; Genco Erkal’ın uyarladığı, yönettiği ve oyuncu olduğu bu oyun, iki büyük ozanı bir araya getirir. Dünyadaki baskı, zulüm, adalet, savaş, barış, vatan hasretinin tartışıldığı ve daha adil bir dünyanın özleminin dile getirildiği keyifli bir müzikal. 2016
İmparator; Ryszard Kapuscınskı’nin yazdığı oyunda Etiyopya İmparatoru Haile Selasiye’nin 44 yıl süren saltanatı ve sonu anlatılır. Tüm diktatöre göndermelerin yapıldığı oyunun; çevirmeni, yönetmeni, dramaturgu, oyuncusudur Genco Erkal. Dostlar Tiyatrosu’nun unutulmayacak, belleklerden silinmeyecek oyunlarından biridir. 2023
Bu kadar mı? Değil elbette! Daha niceleri…
Galileo Galilei, Fay Hattı, Aymazoğlu ve Kundakçılar, Nereye Gidiyoruz, Nafile Dünya, “Ezenler, Ezilenler, Başkaldıranlar”, Zilli Zarife, İkili Oyun vb. Türk tiyatrosunun unutulmazları arasında yer alan oyunlarıdır.
Genco Erkal tiyatrocu olmakla birlikte unutulmaz filmlere de imza atan bir oyuncudur.
At, (982); Faize Hücum (1983) filmleri ile “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal; Hakkâri’de Bir Mevsim (1983) filmiyle de Berlin Film Festivali Gümüş Ayı Ödülü alır.
Sanat yaşamı; “Güneşin Sofrasında- Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni” adıyla Ayşegül Yüksel tarafından kitaplaştırılır.
Usta, yaptıklarını ne güzel özetliyor kendi sesiyle:
“İşte böyle geçti şu yeryüzünde bana tanınmış olan süre…”
“İşim insanları mutlu etmek, onlara ümit aşılamak. Bir de insanlar tiyatroya geldiklerinde düşünmenin, eleştirmenin, sorgulamanın tadını alsınlar. Yalnız olmadıklarını, birlikte daha güçlü olduğumuzu görsünler.”
“Hayata teşekkür ediyorum, bana bütün verdikleri için.”
Benim bitimsiz teşekkürüm de sizin için ustam!
Aydınlatan oyuncu kimliğinizle;
İlkeli durduğunuz, insanı insan yapan değerleri erdem saydığınız için;
İnsanı, toplumu iyiye, güzele, doğruya götürecek tiyatro yaptığınız için,
Ölümü şiirle karşılayacak denli yürekliliğinizle örnek olduğunuz için…
Saçtığınız ışıkla aydınlanmanın, birçok oyununuzu nefes almadan izlemenin, aynı havayı solumanın mutlu gururuyla, onuruyla alkışlarım sizin için.
Seni unutmadık tiyatronun dev adamı…
Saygı, sevgi, özlemle…
Yorumlar (0)