Görünür Olmak ya da Hiç Olmamak

A+
A-

Yeni Çağın Sessiz Salgını: Kimlik Yerine Yansıma

Gölgeler Değil, Işıklar Kovalayan İnsan

Geçmiş zamanlarda insanlar tanrılardan saklanır, sırlarını toprağa fısıldardı.

Bugün ise sır saklamak değil, görünmek esas. Herkes sahnede; alkışsızlıktan korkan oyuncular gibi.

Görünürlük artık yalnızca sosyal bir pozisyon değil, bir varoluş biçimi. Hatta kimileri için tek varoluş biçimi. Kişi ne yaptığıyla değil, nasıl göründüğüyle tanımlanıyor. Psikolojide bu durum tek bir teşhisle açıklanmasa da birçok kavram bu yeni görünürlük sapmasını kuşatmaya çalışıyor.

Klinik Çerçeve: Bozukluk mu, Bağımlılık mı?

Modern psikiyatri bu görünür olma takıntısını birkaç ana başlık altında yorumlamaya çalışıyor:

  • Narsistik Kişilik Bozukluğu: Sürekli beğenilme, övülme ve görülme arzusu.
  • Histrionik Davranış Örüntüleri: Dramatize etme, dikkat odağı olma çabası.
  • Spotlight Effect (Sahne Işığı Etkisi): Herkesin bizi izlediğine dair yanılgı.
  • Onaylanma Bağımlılığı: Sosyal medya çağında teşhis dışı ama yaygın.

Bu bireyler için görünmemek, yok sayılmakla eşdeğer. O nedenle “görünmek”, artık sadece bir davranış değil; bir tür yaşama biçimi, bir psikolojik savunma mekanizması hatta bir kimlik inşası hâline gelmiş durumda.

Kültürel Tezahürler: Gösteri Çağının Gölgeleri

Fransız düşünür Guy Debord, “Gösteri Toplumu” adlı yapıtında, çağımız insanının hakikati değil, onun sahnelenmiş halini arzuladığını yazmıştı. Gösteri, gerçekliğin yerini alır; birey ise bu gösterinin parçası olarak kendini var kılmaya çalışır.

Jean Baudrillard ise bir adım öteye giderek, gerçekliğin simülasyon tarafından yutulduğunu öne sürer. Artık insanlar gerçeği değil, gerçeğin “gibi görünen” versiyonunu tüketmektedir. İşte sosyal medya, tam da bu simülasyonun çağdaş mabedidir.

Bugün Instagram’da yayımlanan bir kahve fincanı fotoğrafı, içilen kahveden daha fazla gerçeklik iddiasındadır.

Çünkü görünür olan, yaşanandan daha kıymetlidir.

Sosyolojik Açıdan: Varlığın Pazarlaması

Toplumsal düzlemde görünürlük, bir sosyal sermaye biçimine dönüşmüştür.

Pierre Bourdieu’nün kültürel sermaye kavramına görünürlük de eklenmiştir:

Ne bildiğinizden çok, kaç kişiyle paylaştığınız değerlidir.

Bu nedenle birey, artık kendini değil, markasını inşa eder.

Yüz değil, yüzey önemlidir. Derinlik değil, etkileşim.

Sonuç: Görünürlük Zehirlenmesi ve İçe Bakışın Kayıpları

Her çağın bir hastalığı vardır.

Bu çağın hastalığı belki de görünürlük zehirlenmesidir.

İnsanlar artık kendi iç sesini değil, dışarıdan gelen beğeni seslerini dinlemeye meyilli.

Kendisine görünmeyen, başkasına gösterilmekle yetiniyor.

Ancak bu gösteri dünyası sahici bir hayat vadetmiyor.

Belki de en çok görünür olmak isteyenler, en derin görünmemişliğin çocuklarıdır.

Çünkü çocuklukta duyulmamış bir “bakış”, ilerleyen yaşlarda herkesin bakmasına duyulan açlığa dönüşebilir.

Kendine Görünmek

Görünürlük bir ihtiyaç olabilir, evet. Ama önce kendine görünmek gerek.

Aynada yalnızca yüzünü değil, yüzünün ardındaki hikâyeyi görebilmek…

İnsan, en çok da kimse izlemezken var olabildiğinde tamamlanır.

Çünkü bazen görünmek değil, görmek iyileştirir.

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın