Doç. Dr. Dursun Boz: "Uzaya çıkıyoruz ama karşı komşuya gitmiyoruz"

Dijital çağ, insanları bir yandan bir araya getirirken, diğer yandan da büyük bir yalnızlığa sürüklüyor.

25 Eki 2025 - 10:35 YAYINLANMA
Doç. Dr. Dursun Boz: "Uzaya çıkıyoruz ama karşı komşuya gitmiyoruz"
Dijital çağ, insanları bir yandan bir araya getirirken, diğer yandan da büyük bir yalnızlığa sürüklüyor. "Kalabalık yalnızlık" teriminin 2024 yılında Türk Dil Kurumu tarafından yılın kelimesi olarak belirlenmesinden yola çıkan 4 akademisyenin yaptığı araştırmada çok çarpıcı sonuçlar ortaya kondu.
Artvin Çoruh Üniversitesi Arhavi Meslek Yüksekokulu Dr. Öğr. Üyesi Saffet Karayaman, Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dursun Boz, Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Murat Şener ve Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kahraman Güler’in kolayda örneklem yöntemiyle belirlenen 514 üniversite öğrencisi ile yaptığı araştırmanın makalesi yayınlandı.
Makalenin yazarlarından Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dursun Boz, araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi. Kalabalık yalnızlığın yalnızca günümüzü değil, geleceğimizi de etkilemeye devam ettiğini vurgulayan Boz, "Modern zamanın sağladığı haz, hız ve yeni iletişim şekilleri bizi gerçekten birleştiriyor mu yoksa daha da uzaklaştırıyor mu? Dijital çağ, insanların daha önce hiç olmadığı kadar fazla kişiye erişebilmesine imkan tanıdığı gerçeği yaygın olarak kabul görmektedir. Sosyal medya platformları bireylere binlerce insanla etkileşim kurma şansı sunmaktadır. Fakat bu bağlantılar, duygusal tatmin sağlamakta oldukça yetersiz kalmaktadır. Bu ilişkiler genellikle yüzeysel olup, derin duygusal bağlardan yoksun ve bireylerin gerçek ihtiyaçlarına karşılık vermekten oldukça uzak kalmaktadır. Tıpkı, uzaya çıkıyoruz ama karşı komşumuza çıkamıyoruz. Günümüzde insanlar fiziksel olarak bir arada bulunsalar bile zihinsel ve duygusal olarak yalnızlaşmaktadırlar. Bu durum modern yaşamın insanı hem sosyal hem de bireysel olarak yalnızlaştıran en dikkate değer özelliklerindendir. Modernite, bireyleri sürekli uyarıcıların izinde koşmaya yönlendirerek onları yalnızca birer tüketici haline getirmektedir" diye konuştu.
"Derin bir yalnızlık hissi"
Doç. Dr. Dursun Boz, sosyal medya platformlarının algoritmalarla düzenlenmiş içerik dağılımlarının kişileri bir "tatmin yanılsaması" içine çektiğini dile getirerek, "Bu yanılsama, bireylerin gerçek dünyadaki ilişkilerini zayıflatırken derin bir yalnızlık hissi doğurmaktadır. İnsanlar dijital mesajlar, beğeniler ve yorumlar aracılığıyla bağlantı kurduklarını düşünseler de bu ilişkiler yüz yüze iletişimin yerini asla tutmamaktadır. Kalabalık içinde yalnızlık, tam olarak bu noktada, modern zamanların insana sunduğu en büyük çelişkiyi simgelemektedir. Kalabalık içinde yalnızlıkla başa çıkmak, kişisel bilinçle başlayan ve toplumsal dayanışmayı yeniden inşa etmeyi gerektiren bir süreçtir. İlk aşama, insanların yalnızlık durumunun insan olmanın doğal bir yönü olduğunu kabullenmesiyle gerçekleşmektedir. Örneğin, yalnızlık, bireyin kendini tanıması ve anlam arayışını derinleştirmesi için bir şans olarak değerlendirilebilir. Ancak bu yalnızlık, kalabalık bir dünyada yabancılaşmaya dönüşmemesi için herkesin aktif bir şekilde çaba göstermesinden geçmektedir. Bireysel olarak uygulanabilecek yollardan biri ‘dijital detoks’ programlarıdır. Dijital dünyanın ve sosyal medyanın kullanım süresini kısıtlamaktan geçmektedir. Bireylerin yüz yüze iletişim kurma imkânını artırarak gerçek bağlar geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Gerçek yaşamda kurulan ilişkiler, insanların yalnızlık duygusunu hafifletip toplumsal bir bağ hissetmelerini sağlamaktadır. Toplumsal düzeyde ise dayanışma araçlarının yeniden inşası gerekmektedir. Geleneksel toplulukların dayanışma yöntemlerinden ilham alarak bireyler arasındaki bağları kuvvetlendirecek projeler geliştirilebilir. Bu tür girişimler, yalnızca bireylerin değil aynı zamanda toplulukların da kendilerini yeniden değerlendirmelerine yardımcı olur. Cinsiyet farklılıkları dikkate alındığında, özellikle kadın öğrencilerin kalabalık ortamlarda kendilerini ifade edebilme becerilerini geliştirmeye yönelik bireysel gelişim kursları ve atölyeler düzenlenmelidir. Bu programlar üniversite yönetimleri ve öğrenci toplulukları tarafından planlanabilir. Yalnız yaşayan veya evli olmayan öğrenciler için sosyalleşme fırsatlarını artıracak kampüs içi ve kampüs dışı etkinlikler organize edilmelidir. Etkinlikler belediyeler, gençlik merkezleri ve üniversite kulüpleri iş birliği ile gerçekleştirilebilir. Özellikle genç yetişkinlerin teknolojik cihaz kullanımı nedeniyle yalnızlık riskinin arttığı görülmektedir. Bu grupların toplumsal iletişimini güçlendirmek için, kamu spotları ve sosyal medya kampanyaları ile yüz yüze iletişimin önemi vurgulanmalıdır. Üniversite ortamlarında ve iş yerlerinde, dijital cihaz kullanımını sınırlandıran ve gerçek etkileşimi teşvik eden sosyal alanlar oluşturulmalıdır. Bu düzenlemeler kurum yönetimleri ve insan kaynakları birimleri tarafından desteklenebilir. Dijitalleşmenin yalnızlaşma üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik olarak, teknolojik okuryazarlık ve dijital bağımlılık farkındalığını artıran seminerler, eğitimler ve rehberlik programları uygulanmalıdır. Bu eğitimler psikolojik danışmanlar ve bilişim uzmanlarının iş birliği ile yürütülebilir" dedi.
"Ekran süremizin ne kadar farkındayız?"
İlk adım olarak kendimizi sınırlandırmayla başlamamız gerektiğini vurgulayan Mudanya Üniversitesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Murat Şener, "Mudanya Üniversitesi akademisyenleri olarak yapmış olduğumuz bu çalışma sonucunda toplumsal olarak birçok durumu tespit etme durumunda olduk. Kendi öğrencilerimiz de katılımcı oldular. Onları gözlemleyerek de durumu fark edebiliyoruz. ‘Dijital detoks’ dediğimiz bir kavram ortaya çıktı. Daha öncesinde de olan bir kavramdı. Bu konu ile alakalı bir farkındalığımızın olması lazım. Biz sosyal medyayı veya ekran kullanma süremizin ne kadar farkındayız. Kendimiz ölçmemiz lazım. Bunların ne kadar zamanımızı çaldığını ilk etapta tespit etmemiz lazım. Daha sonra belirli sınırlar koyarak uygulamaya başlamamız lazım. Günün belirli saatlerinde kullanmayacağınıza kendinizi inandırabilirsiniz. Bildirimler bizleri çok teşvik ediyor, bunları sınırlandırabiliriz. Genelde bu konu çocuklar üzerinden vurgulanır fakat öncelikle kendimizden başlamalıyız. Tabi ki sosyalleşebileceğimiz, insanlarla bir araya gelebileceğimiz spor, kültür sanat gibi faaliyetlerin muhakkak hayatımızda olması gerekiyor. Bunlar birçok noktada bizleri o kadar çok ele geçirmiş ki normalde diyalog kuracağımız kişilerle iletişim kuramıyoruz. Komşuya gidemiyoruz dedik, aynı evin içerisinde yan odaya gidemiyoruz. Birbirimiz anlamak için video gönderiyoruz. Vereceği tepkiye göre duygularını anlıyoruz. Bunlar çok tehlikeli şeyler, bir dokunma, sarılmanın ne kadar önemli olduğunu bunları yapmamaya başladığımızda anlayacağız" ifadelerini kullandı.
Kaynak :
İHA

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: