Yazarımız Mustafa Tatcı'nın abidevi eseri Yunus Emre Külliyatı yeniden raflarda...

Değerli yazarımız Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Tatcı’nın edebiyat tarihine malolmuş abidevî eseri yepyeni bilgi ve belgelerle 40. senesinde yeniden raflarda.

09 Ara 2025 - 00:47 YAYINLANMA
0 GÖSTERİM

Değerli yazarımız Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Tatcı’nın edebiyat tarihine malolmuş abidevî eseri yepyeni bilgi ve belgelerle 40. senesinde yeniden raflarda.

1960 Senesinde Denizli’nin Kızılcabölük Beldesi’nde dünyaya gelen ve Denizli Lisesi’nden mezun olduktan sonra Türkoloji tahsil eden Dr. Mustafa Tatcı, tam kırk senedir Yunus Emre Külliyatı üzerinde çalışıyor. Çoktan Türk klasikleri arasına giren bu külliyat, bu sefer yepyeni bilgi ve belgelerle H Yayınları (İstanbul) tarafından yeniden neşredildi.

Yunus Emre okurlarını sevindirecek olan bu eser, esasen üzerinde pek çok çalışmanın yapılabileceği nitelikler taşıyor.

Yûnus Emre’nin izini süren 40 yıllık emeğin meyvesi:

Mustafa Tatcı’dan iki ciltlik “Yûnus Emre Kitabı”

Mutasavvıf şair Yûnus Emre’nin hayatı, düşüncesi ve şiir mirası, Dr. Mustafa Tatcı’nın hazırladığı iki ciltlik kapsamlı çalışma ile yeniden ve daha sağlam metinlerle okura ulaşıyor.

1240/1–1320/1 yılları arasında yaşadığı kabul edilen Yûnus Emre, asırlardır Türkçe’nin, İslam tasavvufunun ve Anadolu irfanının ilk ve en güçlü seslerinden biri olarak anılıyor. Yüzyıllardır dilden dile dolaşan ilâhileri, son dönemde çok sayıda baskı görse de, yazma nüshalara dayalı, bütünlüklü ve tenkitli bir neşir hâlâ eksik kalıyordu.

Mustafa Tatcı’nın hazırladığı ve iki cilt hâlinde yayımlanacak yeni eser, tam da bu boşluğu doldurmayı hedefliyor. Tatcı, 1986’da tamamlayıp 1990’larda ilk baskıları yapılan çalışmalarını, aradan geçen 40 yıl boyunca ulaştığı yeni belgeler, yazma dîvânlar ve mecmûalar ışığında baştan sona gözden geçirerek genişletti. Bugünkü çalışmayı “önceki neşirlerimin hükmü yoktur” sözleriyle niteleyen Tatcı, hem metinleri yeniliyor hem de kavramları yeniden yorumluyor.

Tatcı eserinde Yûnus Emre’nin büyüklüğünü “Yûnus ana dilimiz Türkçenin bir virtüözüydü. Dilimize mânâ elbisesini o giydirdi. O bizim aşk ve gönül dilimiz oldu. Kelimeler mâverâya onun mısralarıyla kanatlandı. İçi boş sözler onun şiirlerinde anlam kazandı. O İslâm tasavvuf tarihinde sadece bir tecrübe olmanın ötesinde evde, çarşıda ve sokakta konuştuğumuz kuru ve sıradan kelimelere ses, ahenk ve mânâ vererek mücerret “aşk dili”mizin de kurucusu oldu. Yûnus'un büyüklüğünün sırrı buradadır.” diyerek vurguluyo

Birinci cilt: Yûnus’un hayatı, dili, kavram dünyası ve şerhler

Eserin birinci cildi iki ana kitaptan oluşuyor.

İlk kitapta Yûnus Emre’nin hayatı, şahsiyeti, dili ve sanatı tarihî ve menkıbevî kaynaklar ışığında yeniden ele alınıyor; ilâhilerinde geçen dinî ve tasavvufî kavramlar sistematik bir tahlile tâbi tutuluyor. “İtikad, ibadet, ahlâk, vahdet-i vücûd, manevî mertebeler” gibi başlıklar altında beş yüzü aşkın kavramın izleri sürülüyor. Böylece Yûnus’un sadece bir “şiir ustası” değil, varlık, bilgi, aşk, ahlâk ve tevhid üzerine düşünen büyük bir sûfî olduğuna işaret ediliyor.

Tatcı, klasik edebiyatın sadece metin neşriyle anlaşılamayacağını; bu nedenle Dîvân’ın kavramlar üzerinden tahlilinin hem edebiyat hem kültür tarihi için temel bir başvuru kaynağı olacağını vurguluyor. Cildin sonunda araştırmacılar için kapsamlı bir kavram dizini de yer alıyor.

Birinci cildin ikinci kitabı ise Yûnus’un şiirlerine yazılmış klasik şerhleri bir araya getiriyor.

Bu bölüm, Türk şerh geleneğinin zenginliğini göstermesi bakımından eserin en dikkat çekici kısımlarından biri.

Mustafa Tatcı’nın çalışması bu noktada yalnızca Yûnus’un şiirlerini sunmakla kalmıyor; “Yûnus Emre Şerhleri” başlığı altında bugüne kadar tam anlamıyla incelenmemiş geniş bir şerh mirasını ilk kez bütünlüklü hâlde ortaya çıkarıyor.

13. yüzyıldan itibaren okunan ve yorumlanan Yûnus’un özellikle “Çıktım erik dalına anda yedim üzümü” matla’lı meşhur şathiyyesi, yıllar boyunca pek çok sûfî tarafından şerh edilmiş; bilinen şerh sayısı Tatcı’nın son tespitleriyle birlikte dört taneden ona yükselmiş durumda. Şeyhzâde, Niyâzî-i Mısrî, Bursalı İsmail Hakkı ve Şeyh Alî Nevrekânî gibi büyük sûfîlerin yanı sıra, İbrahim Hâs, Bektaşî dervişi Ağazâde, Bekir Sıdkî Efendi, Şevket Turgut Çulpan ve şârihi bilinmeyen iki farklı metin de bu geleneğin parçaları arasında.

Ayrıca yakın dönem araştırmalarıyla ortaya çıkarılan yeni şerhler de ilk kez bu külliyata dahil ediliyor. Örneğin İzmirli Selâmî Mustafa Efendi’nin, Âşık Yûnus mahlasıyla yazılmış “Gâh deli gönlüm coşar…” matla’lı şiire yaptığı ayrıntılı şerh, Tatcı’nın çalışmasıyla gün yüzüne çıkmış durumda. Çorum Hasan Paşa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan ve “Söylememek harcısı söylemeğin hâsıdır” mısraıyla başlayan, şârihi bilinmeyen bir başka metin ise ilk defa bilim dünyasına tanıtılıyor.

Tatcı, kütüphanelerin raflarında hâlen keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda şerh olduğunu belirterek, Yûnus’un tesir alanının ne kadar geniş olduğunu ve klasik şerh edebiyatının büyük ölçüde bakir bir saha olarak durduğunu vurguluyor. Bu veriler, Yûnus Emre’nin yalnızca bir “şair” değil, asırlardır yorumlanan, tartışılan ve her dönemde yeniden anlam kazanan bir “hakikat rehberi” olduğunu gösteriyor.

İkinci cilt: Tenkitli Dîvân Metni, Risâletü’n-Nushiyye ve diğer Yûnuslar

Eserin ikinci cildi üç kitaptan meydana geliyor.

İlk kitap, “Dîvân-ı İlâhiyât-ı Yûnus Emre”nin tenkitli metni. Türkiye içi ve dışındaki kütüphanelerde bulunan dîvân yazmaları ve şiir mecmûaları taranarak elliden fazla nüsha değerlendirilmiş; özellikle Karaman ve Fatih nüshaları yanında, Vatikan’dan Avusturya’ya, Koç Üniversitesi’nden Hacı Bektaş Kütüphanesi’ne kadar yayılmış eski yazmalar karşılaştırılmış.

Bu titiz çalışma sonucu, Yûnus’a ait 420 şiir ve 3470 beyit tespit edilip en sağlam şekliyle ortaya konmuş, nüshalar arası farklılıklar dipnotlarda gösterilmiş durumda.

İkinci kitabı oluşturan “Risâletü’n-Nushiyye – Tenkitli Metin” ise mesnevî nazım şekliyle kaleme alınmış tasavvufî-öğretici eserin altı eski yazma üzerinden yeniden kurulmuş hâli. Çalışma, istinsah hataları, beyit atlamaları ve konu kopukluklarını gidermeyi, metnin aslî 600 beyitlik yapısını ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Risâle’nin girişinde geniş bir tahlil ve kısa bir bibliyografya da yer alıyor.

Üçüncü kitapta ise Yûnus Emre’den ayrı olarak “Âşık Yûnus” ve başka Yûnus mahlaslı sûfî şairlerin şiirleri toplanıyor. Bursalı bir Kübrevî dervişi olduğu düşünülen Âşık Yûnus’un ve diğer Yûnusların ilâhileri, mecmûa ve cönklerdeki dağınık hâllerinden çıkarılarak bir araya getirilmiş; aynı şiirin farklı nüshaları karşılaştırılarak tenkitli biçimde sunulmuş.

“Yûnus bitmez; biz sadece sevdalı bir tâlip ve öğrenciyiz”

Tatcı, eserin “Sözbaşı” bölümünde Yûnus Emre’yi, “Türkçenin mânâsını semâdan arza indiren, anadilimize mânâ elbisesi giydiren” bir kâmil sûfî olarak niteliyor ve Yûnus’un aslında mezarlarda değil, gönüllerde yaşadığını hatırlatıyor.

Yıllar içinde Yûnus Emre üzerine “uzman”lık iddiasıyla yazılmış, fakat yazma nüshalarla doğrudan temas etmeyen çalışmalara da üstü kapalı bir eleştiri getirerek, kendisinin konumunu şöyle özetliyor: Yûnus’un ne hayatını ne de ilâhîlerini mevcut belgelerle “tamamıyla” ortaya koymanın mümkün olmadığını, ancak “sevdalı bir tâlibi, meraklısı, yolcusu” olunabileceğini söylüyor.

Bu iki ciltlik çalışma, hem Yûnus’un dili ve düşüncesi etrafında geliştirilmiş sistematik tahlilleri, hem de dîvân ve mesnevî metinlerinin sağlam nüshalara dayalı neşriyle, Türk tasavvuf tarihi ve klasik edebiyat araştırmaları için uzun yıllar başvurulacak bir kaynak olma iddiasını taşıyor.

Yûnus’un “dilden dile, gönülden gönüle” dolaşan ilâhîleri bugün yeniden okunurken, Tatcı’nın yeni neşri, hem akademi hem de geniş okur kitlesi için şu çağrıyı tazeliyor:

Yûnus’u anlamak, Türkçe’nin ve bu coğrafyanın ruhunu yeniden duymaktır; şimdi söz, bu iki ciltlik eseri açıp o sesi içerden duymaya niyet edenlerde…

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: