HAZAN MEVSİMİ

A+
A-

Hazan mevsimi deyince aklıma ilkokul yıllarında sınıf duvarlarını süsleyen mevsim görselleri gelir. On iki ay, belirli tarih aralıklarına ayrılır, ilkbahar-yaz-sonbahar- kış diye sıralanırdı. Hafızam beni yanıltmıyorsa yirmi bir Martta ilkbahar başlar, yirmi bir Haziranda yaz mevsimi, yirmi bir Eylülde sonbahar, yine yirmi bir Aralıkta da kış mevsimi başlardı. Daha sonra öğrendik ki bu mevsim döngüsü Dünyanın Güneş etrafında dönüşü ve Dünya ekseninin yirmi üç derece eğik olmasıyla yani Güneş ışınlarının dünyaya geliş açılarıyla ilgiliymiş.

Bizim ilgilendiğimiz yönü ise mevsimlerin insan üzerindeki biyolojik ve psikolojik etkileridir. Her mevsimin çok farklı etkileri olsa da özellikle ilkbahar ve son baharın etkilerinin çok daha fazla olduğunu görürüz. Bu halk kültüründe ve atasözlerinde daha fazla dile getirilmiştir. Bu durumun böyle olmasının sebebi de doğadaki canlı hayatın yaz sıcağına ve kış soğuğuna hazırlanmasıdır. Merhum babam şöyle derdi: ‘’İhtiyarların iki geçiş dönemi olur, biri yaprak dökümü diğeri de su ılıyımı.’’ Yani sonbahar ve ilk bahar mevsimleri yaşlı ve hastalarda ölümlerin de arttığı zamanlardır. İstatistikler tersini söylese de babamın irfanına daha çok güvenesim var nedense.

İlkbahar, tabiatın canlandığı, ağaçlara suyun yürüdüğü, dalların yeşerdiği ve rengarenk çiçeklerle bezendiği bir mevsim olarak insanda da daha çok güzel duygu ve düşüncelerin adeta coştuğu bir mevsimdir. Çoğu zaman duyguların aklın önüne geçtiği ve adeta kontrolden çıktığı zamanlardır ilkbahar.

Ancak son bahar başka… Bakmayın adında bahar olduğuna. Aslında baharın gelişinin bir filmin geriye sarılışı gibidir sonbahar. Yemyeşil yapraklar dallarda sararır. Sanki yaprak daldan sıkılmış bir an önce düşmek ister, Ya da hayata tutunmak için son bir gayretle dallardan düşmemeye çalışır. Ve sonunda kendini sonbahar rüzgarının kollarında bir ölüm uykusuna bırakır. Dal da bu durumdan memnundur sanki. Yeşil sürgünler artık başka renklere bürünmüş, daha sert, çıplak dallar daha dayanıklı bir hal almış, çetin kış şartlarına hazırdır sanki.

Sonbaharın bir adı da hazan mevsimidir. Düşen her yaprak bir ayrılığı, bir ölümü anlatır. Sonbaharda açan çiçeklerin ömrü kısa olur. Şairin dediği gibi;

Güz gülleri gibiydik, hiç bahar yaşamadık.
Ya sevmeyi bilmedik yıllarca, ya sevince geç kaldık.

Başka bir şarkıda ;

‘’Bahara ermedi mevsim, hazan olup gidiyor.’’ Artık sonbaharın sonunda kış vardır, sanki bir daha bahar gelmeyecekmiş gibi. Yahya Kemal;

‘’Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.’’

Sanki ömrün sonudur son bahar. Her şeyin darmadağın olduğu bir ölüm, küçük bir kıyamet sanki.

Ömür de mevsimler gibidir.

‘’Ömrümüzün son demi sonbaharıdır artık’’ Ölüm öncesi mevsim, duyguların inceldiği, dokunsan ağlayacak solgun yüzümüz ve nemli gözlerimiz.

Toprakta karıncalar, kurumaya yüz tutmuş son çiçekten son polenlerini almaya çalışan arılar sanki ‘’Yarın ölecekmişçesine’’ yarıştalar. Bu yarışın bir benzeri de kadınlarımızın kış hazırlığı için verdiği savaşta kendini gösteriyor…

Köylülerin; arıların, kuşların ve diğer yaban hayvanlarının önünden son üzüm salkımlarını kurtarmaya çalıştığı bağ bozumu… Pekmez ocaklarında üzüm buğusu yerini kaynayan şıranın buharıyla karışan dumanlara bırakmıştır. Belki de hazan mevsiminin en tatlı sonudur ocakta kaynayan pekmez.

Yaprak dökümünü atlatabilen yaşlı ve hastalara şifa olacaktır son hazırlıklar. Sonbaharın ölüm korkusu ve bütün hüznüne rağmen bir umuttur bu hazırlıklar. Bir Zeki Müren şarkısıdır dilimde pelesenk:

Yine mevsimler dönecek
Yine yapraklar düşecek
Giden gençliğim hiç
Geri gelmeyecek

Elveda
Ah, elveda.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın