HAZRETİ HAVVA’NIN KIZLARI

A+
A-

Semavi dinlerin tamamında insanın yaratılış hikayesi hemen hemen aynıdır. Önce Hz. Adem, ilk insan, ilk peygamber olarak yaratıldı. Hz. Adem su ve toprağın karışımından, Allah’ın emriyle melekler tarafından şekillendirildi. Adem’in boynundan yukarısını Bizzat Allah teala kendisi şekillendirdi. Sonra ateşte pişirilip soğutuldu. Allah cc. ona kendi nefesinden üfleyerek can verdi. Sonra Adem’in onüçüncü sol kaburgasından ve kalbinin kasından Hz. Havva annemiz yaratıldı.

Rivayetlere göre, cennetten yeryüzüne -bilinen olaydan sonra, insanlık ailesini kurmak ve halifelik göreviyle- tayin edildikleri zaman, Hz. Âdem Hindistan’ın Serendib adasına, Hz. Havva da Cidde’ye yerleştirilmişti. Hz Adem iki yüzyıl ağlayıp yalvardıktan sonra Hz Havva ile buluştu ve kendisine hac emredildi.

Adem ile Havva’nın gerçek memleketleri Cennet’tir. Merhum Barış Manço’nun :

‘’ hemşerim memleket nere… Hayır anlamadın hemşerim esas memleket’’ diye tekrar sorduğu o esas memleket tüm insanlık için cennettir aslında. Yani bizler Adem oğulları ve Havva kızları, kadını erkeğiyle tüm insanlığın esas memleketi Cennettir. Dünya’da nereli olduğumuzun, hangi ırktan, hangi renkten olduğumuzun hiçbir önemi yoktur. Kadın mı erkek mi olduğumuzun bir anlamı yoktur. Sadece dünyada Adem’in oğulları, yani Allah’ın temsilcisi olan bir peygamberin çocukları olduğumuzu; kadınlarımız Hz. HAVVA’NIN KIZLARI olduğunu unutmamalı.

Şöyle dediğinizi duyar gibiyim: ‘’Hocam Hz. Adem’den beri yüz yirmi dört bin peygamber gelmiş geçmiş Ademin oğulları ve Havva’nın kızları uslanmamış da şimdi mi uslanacak?’’ Niyetimiz kimseyi uslandırmak değil. Ancak kadınlarımız, kızlarımız başta olmak üzere hiç birimiz bu kirli dünyaya ait değiliz. Bizler Cennette yaratılan ve hücrelerinde cennete olan sonsuz arzuyu barındıran, Yaratan’ın her şeyden üstün olarak yarattığı bir canlı türüyüz. Sadece ne olduğumuzu, kim olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor.

Dünyada nereye gidersek gidelim doğduğumuz yeri özlüyoruz ya esas özlediğimiz yer yaratıldığımız yer olan cennettir. Evimizi köyümüzü özlediğimiz kadar Cenneti de özlemeli, arzu duymalıyız. Fakat esas memlekete varış kapısı olan dünyayı biz gerçek cennet sandık. Esas memleketi unuttuk.

Yine insanlık tarihi boyunca binlerce din geldi geçti her biri bir yaşam tarzı, bir giyim tarzını kendi inananlarına emretti veya tavsiye etti. Bazen kavimlerin coğrafi şartlara ve iklimsel şartlara göre giyindikleri oldu. Ancak semavi dinlerin neredeyse tamamında hemen hemen değişmeyen tek şey kadınların da erkeklerin de giyinmesinin hep ölçülü olmasıdır. Hatta kadın kıyafetleri erkek kıyafetlerine göre daha kapalı olmuştur. Bunu tarihi dönemleri anlatan eski filmlere baktığımızda bile görebiliriz. Hatta yirminci yüzyılın başlarında HZ. HAVVA’NIN KIZLARINI VE ADEM’İN OĞULLARINI’ kıyafetlerinden hangi dine mensup olduklarını anlayabilirdiniz.

Ne olduysa son yüzyılda oldu. Küreselleşme insani değerlerde, refahın homojen bir şekilde dağılmasında, teknoloji ve bilimde olacağı yerde çok hızlı bir biçimde giyim tarzlarımızda, modamızda oldu. İletişim sistemlerinin, basın yayın, tv ve internetin girdiği her toplumda önce giyim tarzımız değişti. Artık insanları dinlerinin emrine göre giyinmeye çağırmak yobazlık hatta suç sayılmaya başlandı. Giyimine bakarak insanların cinsiyetini, milliyetini, dinini ve kültürünü ayırt etmek mümkün değil

Özellikle ülkemizde son günlerde bazılarının sanatçı kisvesi altında yaptıkları sahne şovlarının tamamen bir kışkırtma ve provakasyon olduğunu düşünüyorum. Toplumsal yaşamda herşeyin bir ölçüsü olduğu gibi giyinmenin de toplum normlarını zorlayacak biçimde olmaması gerekir. Ülkede bazı olumsuzlukların sıradanlaşması gibi giyimdeki aşırılık da sıradan bir hal alıyor.
Sonuç olarak, birileri insanlığın atası olarak Hz Adem ve Hz Havvayı kabul etmeyebilir. Hatta hiçbir kutsalı tanımayabilir. Bizim sözümüz de zaten kendini soyunu unutanlara değil

‘HZ.HAVVA’NIN KIZLARINA…

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın