İdamlıksın Padişahım

A+
A-

Fıkralar, gerçeğin nükteli ve herkesin anlayacağı bir şekilde anlatıldığı sözlü anlatım türleridir. Yine bir ata sözümüz ‘’ Sözün ağırı şakayla söylenir.’’ der.

Gerçekten millet olarak çok zekiyiz. Sıkıştığımızda, zorda kaldığımızda en pratik çözümleri ve en kestirme cevapları bulma konusunda üstümüze yoktur.

Bazen sorumlu olduğumuz konulardaki eksiğimizi biliriz ama tecahül i arif yaparız, bilip bilmezden geliriz. Eksik ve kusurlarımızı başkaları söylediğinde ise teflon gibi üzerimize toz kondurmayız.

Bazen bizden beklenen en kötü cevabı muhatabımıza söyletir, ‘’ben demedim sen dedin’’ deyip en ağır cezalardan yırtmaya çalışırız.

Bazen ‘’yavuz hırsız’’ olup sanki ‘’hırsızın hiç suçu yokmuş’’ gibi davranır, muhatabımızın hiçbir suçu yokken onu suçlu çıkarır, ev sahibini bastırmaya çalşırız.

Kültürel genetiğimizde hep doğruluk, dürüstlük, yalan söylememe, misafir perverlik, ahde vefa, kadir şinaslık, vatan ve millet sevgisi, ytiğitlik, cihangirlik, kahramanlık gibi yüzlerce güzel hasletimiz olmasına rağmen, yalana beyaz ve pembe masumiyetler kazandırırız.

Kuran bize ‘’Niçin yapmadığınız şeyleri konuşuyorsunuz’’ diye sorar; biz ‘’Ele veririz talkını kendimiz yutarız salkımı’’.

‘’Andımız’’da ; Türküm, doğruyum , çalışkanım der; bu üç değere hiç uygun olmayan davranışlar sergileriz.

Bir taraftan ‘’Kem söz sahibine aittir.’’ Veya ‘’Kişi kendinden bilir işi.’’ Ata sözleriyle kötü söz sahibine aittir.’’ Diyerek hiç üstümüze alınmayız ama küfür etmenin kitabını yazan tek milletiz. Merak edenler (ALKIŞLAR- KARGIŞLAR) kitabını araştırabilir.

Bütün bu çelişkiler, aslında gayet normaldir. Yukarıda örneklerini verdiğimiz olumsuz durum ve davranışların en aza inmesi için yine bu durum ve davranışların panzehiri olan ata sözleri, deyimler, fıkralar ve benzeri anonim sözlü edebiyat ürünleri ortaya çıkmıştır. Bu kültürel zenginliklerimiz yüzyıllar içinde millet olarak ve insan olarak bizim olgunlaşma sürecimizin anonim belgeleridir aslında.

Hatalarımızı bilmek ve onları düzeltmeye çalışmak bir erdemdir. İnsanoğlunun tarih boyunca her gün daha iyiye olan tekamülünü gerçekleştirebilmek için hatalarımızla yüzleşip bir daha yapmamaya çalışmak gerekir. Her hatanın bir öğrenme fırsatı olduğunu bilerek hata yapmaktan korkmadan, hatalarımızı en aza indirmeye çalışmalıyız.

Bazen zarar göreceğimizi bilsek de doğru söylemekten vaz geçmemeliyiz. Belki de sırf doğru söylediğimiz için muhatabımız bizi af edebilir veya cezamızı en aza indirebilir.

Velhasıl tıpkı kainatın yaratılma süreci gibi insanlığın olgunlaşma süreci de devam etmektedir. Türk milleti olarak bizim olgunlaşma sürecimiz de devam etmektedir. Ancak bu sürecin olumlu yönde devam edebilmesi için tarihi köklerimizden kopmadan, yeni çağların imkan ve şartlarıyla manevi olgunlaşmamızı da devam ettirmeli, nesillerimizi zararlı akımların yozlaştırıcı etkisinden korumaya çalışmalıyız.

Ve bir fıkra:

Bir gün padişaha başka bir ülkenin kralından iyi cins, soylu bir at hediye edilir. Padişah atı sarayın at bakıcısına teslim eder. Teslim ederken de;

Bak der. Bu at çok değerli bir at . Bu ata gözün gibi bakacaksın. Eğer ata bir şey olursa, hani ölür filan; seni idam ederim haberin olsun diye sıkı sıkı tembih eder. Seyis gerçekten de atı özel bir ahıra çeker, yemini, suyunu zamanında verir. Onu koşuya çıkarır, tımarını, temizliğini aksatmadan çok iyi yapar. Ancak bir sabah ahıra geldiğinde atın öldüğünü görür. Dünya başına yıkılır. İdamdan nasıl kurtulacağını kara kara düşünmeye başlar. Aklına bir cinlik gelir, ‘’ at öldü’’ demeden atın öldüğünü padişaha anlatması gerekir, hatta atın öldüğünü padişaha söyletmek daha garanti olur diye düşünür. Seyis, bütün cesaretini toplar ve huzura çıkar:

-Hünkarım hani bana emanet ettiğniz at var ya…

– Eeeee!

– Yem veririm yemez,

– Eeee!

– Su veririm içmez

-Eee!

– Yattı, kalkmaz! !

– Öldü desene! ! !

Tam seyisin istediği tepkidir, hemen son cevabı yapıştırır;

– İdamlıksın padişahım!

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın