CoÄŸrafya bir bilim dalı olarak, evrende gezegenlerin yeri ve birbirleriyle olan münasebetlerini, Dünyamızı ve onun yüzey ÅŸekilleri, özellikleri, ölçüm vb birçok özellikleri ile uÄŸraÅŸan bir bilimdir.    Â
Bu anlamıyla baktığımızda, Ülkemizin üzerinde bulunduÄŸu bölgeye de özel anlamda coÄŸrafya diyoruz. Dünya haritasını veya harita uygulamalarını Google earth vb. açıp ülkemizin içinde bulunduÄŸu bölgeye bir baktığımızda Üç kıtayı (Asya-Afrika-Avrupa) birbirine baÄŸlayan bütün denizlerin ve karaların düğüm noktasında bulunduÄŸumuzu görürüz. Yani bu üç kıta arasında kara yolları da deniz yolları da ve hatta hava yolları da bizim mavi vatanımızı, gök vatanımızı ve topraklarımızı kullanarak geçmek zorundadır. Hiç abartısız Dünyanın  jeostratejik olarak en büyük öneme sahip coÄŸrafyasında yaşıyoruz. İnsanlık tarihindeki en kadim ve büyük medeniyetler bu topraklarda kurulmuÅŸ ve yok olmuÅŸtur. En uç uygarlıklar burada karşılaÅŸmış ve buralara sahip olma mücadelesi içinde birbirlerini yok etmiÅŸlerdir.  Yani medeniyetlerin beÅŸiÄŸi olan bu topraklar aynı zamanda ‘’ Medeniyetler Mezarlığı’’dır. Ayrıca teknoloji ne kadar geliÅŸmiÅŸ olursa olsun bu toprakların stratejik deÄŸeri hiç eksilmemiÅŸ aksine daha da artmıştır.      Â
Her kavim üzerinde yaşadıkları coğrafyayı kendi yaşam tarzı ve kültürüyle şekillendirmiş, adeta kendine benzetmiştir. O topraklara kendi mimari eserlerini inşa etmiş, barınma yerlerini , evlerini inşa etmişler, kültürlerini geleneklerini adeta o topraklara nakış nakış işlemişlerdir. Bu şekilde coğrafya artık yurt olmuş vatan olmuştur. Aynı zamanda bu coğrafya yurt olurken kendini yurt edinen insanları değiştirmiş, bu coğrafyanın havası, suyu, bu topraklarda yetişen hayvanat ve nebatat da insanları etkilemiş ve üzerinde yaşayan insanları biyolojik ve fizyolojik olarak değiştirmiştir. Hatta geleneksel ve modern tıp her insanın yaşadığı coğrafyada yetişen ürünlerin onun için şifa olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca yüzlerce yıl üzerinde yaşadığımız bu topraklarla duygusal bağlar oluşmuş, dünyanın neresine gidersek gidelim aklımız hep ata topraklarında, doğup büyüdüğümüz topraklarda olmuştur. Belki de ‘’ Bülbülü altın kafese koymuşlar yine de ah vatan demiş’’ ata sözü bu yüzden ortaya çıkmıştır. Böylece coğrafya vatanlaşırken bizim de uluslaşma, millet olma sürecimiz devam etmiştir.
Bizim inancımıza göre toprak anasır ı erbaadandır (Toprak-su-ateÅŸ-hava). Yani insanoÄŸlu yaratılırken toprak su ile karılmış, ateÅŸte piÅŸirilmiÅŸ ve Allah Cc. Kendi nefesinden üfleyerek Adem’i yaratmıştır. Rivayet olunur ki insan yine kendi yaratılışında kullanılan toprak hangi coÄŸrafyadan alındıysa o coÄŸrafyada ölür ve oraya defn edilirmiÅŸ.      Â
Toprak, Dünya gezegenimizin yüzey kısmındaki  en ince tabakayı oluÅŸturmaktadır. Yani sınırsız deÄŸildir. Bir diÄŸer ifadeyle tekrar oluÅŸmayan, eksilen, çoÄŸalmayan kıt kaynaklardandır. Bazı iktisat teorilerine göre parayla alınıp satılması, kiÅŸisel mülk olması bile yanlıştır.      Â
Yine bizim yazılı ve sözlü edebiyatımızda toprak konusu önemli bir yer tutar. Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana romanı gibi. Ne diyordu Aşık Veysel  Kara toprak türküsünde ?
“Dost, dost” diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim gara topraktır
Beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yârim gara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım,
Ne bir vefa gordüm ne faydalandım
Her türlü isteÄŸim’, ey yâr, topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır.
Goyun verdi, guzu  verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Gazma ile döğme döğmeyince gıt verdi
Benim sadık yârim gara topraktır.
Karnın’ yardım gazmayınan, belinen,
Yüzün’ yırttım tırnağınan, elinen
Yine beni garşı garşıladı gülünen
Benim sadık yârim gara topraktır.
Veysel’e göre faydalı, vefalı sadık yârdir toprak. Her türlü isteÄŸimizi karşılayan, bütün gıda maddelerini bize veren, ancak severek iÅŸlendiÄŸinde bizi gül ile karşılayan sadık yârdir toprak.      Â
Dünyadaki en büyük savaşlar toprak için yapılmaktadır. Misyonerlik ve benzeri faaliyetlerin en önemli sebebi topraklara sahip olup toprak sahiplerini köleleştirmek olmuştur. Bir Afrika ata sözü der ki:
‘’Avrupalı beyaz adamlar geldiğinde ellerimize incil verip gözlerimizi kapayıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde incil vardı. Ancak topraklarımız onların eline geçmişti.’’
Bütün bu önemine ve deÄŸerine raÄŸmen maalesef dünyada, ülkemizde ve Bursa’mızda da toprak alınıp satılan, parayla el deÄŸiÅŸtiren bir metaya indirgenmiÅŸtir. Kırsaldan ÅŸehire göçlerle birlikte insanlar ÅŸehirdeki ihtiyaçlarını karşılayabilmek, tutunabilmek veya modernitenin dayattığı yaÅŸam formuna ve konforuna ulaÅŸabilmek için atıl durumdaki arazilerini satmaya baÅŸlamıştır.      Â
Ülkemizin doÄŸusunda ve güneyinde Feodal yapının bir sonucu olarak, topraklar bölünmemiÅŸ, yüzlerce, binlerce dönüm araziler tek veya birkaç tapu halinde ÅŸahıslardadır. Ancak batıda ve özellikle Bursa’mızda araziler miras yoluyla bölünmüş ve 3-5 dönümlük tapular haline gelmiÅŸtir. Artık bu kadar küçük arazilerde tarım yapmanın da ekonomik olmaması bu toprakların satılmasını adeta zorunlu hale getirmiÅŸtir.    Â
Ancak sebep ne olursa olsun topraklarımız kesinlikle satılmamalıdır. Sattığımız toprakların parası belki bize biraz rahatlık saÄŸlayabilir ama bizim çocuklarımız saÄŸlıklı bir nefes almaya muhtaç kalır. Bazen gözümüzde deÄŸersizleÅŸen topraklarımızın altında ne cevherlerin olduÄŸunu, hangi doÄŸal kaynakların olduÄŸunu bilemeyiz. Bugün ÅŸehre uzak gördüğümüz ve bir otomobil bile etmeyecek paralara sattığımız arazilerimizin 50 yıl sonra ÅŸehirlerin en güzel yerleri olup olmayacağını bilemeyiz.      Â
Åžimdiki bir çok ÅŸehrin 50-100 yıl önce tarım arazileri veya orman olduÄŸunu unutmayalım. Teknoloji ilerledikçe ulaşım hızlı, ekonomik ve kolay hale geldikçe artık mesafelerin bir önemi kalmıyor.       Â
Atalarımızın mezarları bizim esas tapularımızdır. Åžehirde mezar yeri bile bulamazken ne olur köylerdeki arazilerimizi satmayalım.      Â
BilmediÄŸimiz, tanımadığımız insanlara hiç satmayalım. Åžu anda Dünyanın farklı ülkelerinden yatırımcılar özellikle yüzölçümü fazla olan arazilerin tapularını alarak belki hiç araziye uÄŸramıyor bile. Bu tapular özellikle yurt dışından bazı ÅŸirket ve ÅŸahıslara satılıyor. Batılılar savaÅŸarak alamadıkları vatan topraklarımızı parayla alıyor. Bugün Filistinlileri ‘’Topraklarını sattılar’’ diye –ki yalandır- eleÅŸtirirken kendimiz aynı duruma düşmeyelim.       Â
Hani bir söz var: ‘’Bu topraklarımız bize atalarımızdan miras değil , çocuklarımızdan emanettir.’’ Hem atalarımızın mirasına, hem de çocuklarımızın emanetine sahip çıkalım.
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!  (Arif Nihat Asya)