ÜŞÜTTÜM GALİBA… GRİP Mİ? NEZLE Mİ?
Grip ve nezle (soğuk algınlığı) birbirinden farklı hastalıklardır. Halk arasında ve hatta sağlık personeli arasında bile yanlış olarak birbirlerinin yerine kullanılabilirler.
Nezle (soğuk algınlığı) sık görülmesi, iş gücü kaybına ve uygunsuz antibiyotik kullanımına yol açması nedeni ile doğru anlaşılması gereken bir hastalıktır.
Grip ise salgınlar yapan, ölümcül olabilen, aşı ile korunması mümkün olan bir hastalıktır.
Benzer belirti ve bulguları olması nedeni ile birbirinden ayırmak her zaman kolay olmayabilir. Havaların soğumasıyla ve özellikle kış aylarında sıkça karşılaşılan bu durumlara gelin hep birlikte yakından bakalım.
Nezle (Soğuk Algınlığı)
Nezle birden çok virüsün yol açtığı, kişiden kişiye bulaşan, üst solunum yollarını tutan hafif seyirli bölgesel olarak tutan akut bir hastalıktır. Üşütme, soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonu, akut nazofarenjit, common cold, akut rinofarenjit ve coryza şeklinde de adlandırılır.
Soğuk algınlığı, “üst solunum yollarının burun, boğaz, gözler ve östaki borusunun önce sulu, ardından iltihaplı akıntıyla kendini belli eden yüzlerce virüsten herhangi birinin neden olduğu, akut bir hastalıktır. En sık rastlanan belirtiler burun tıkanıklığı ,burun akıntısı, öksürük ve ateştir. Kulak tıkanıklığı da olabilir. En sık etkenler sırasıyla rinovirüs, koronavirüs ve influenza virüs, parainfluenza virüsleri, insan solunum sinsityal virüsü (RSV), adenovirüsler, enterovirüsler ve metapnömovirüstür.
Bu virüs bolluğu içinde insanların tekrar tekrar soğuk algınlığına yakalanmasına şaşmamak gerekir; çünkü her seferinde hastalığa neden olan farklı bir cins, tür ya da karma varyant suşlardır. Rinovirüsler, adenovirüsler, influenza virüsleri ve enterovirüsler uzun süren bir bağışıklık yanıtı bırakırken; RSV, parainfluenza virüsleri ve koronavirüslerin meydana getirdiği bağışıklık uzun sürmez. Bu yüzden soğuk algınlığı son derece yaygındır ve bir insan ömrü boyunca yaklaşık olarak 300 defa nezle olur. Kuluçka süresi ortalama 12-72 saattir. Temel belirtiler; burun akıntısı, burun tıkanıklığı, aksırık, öksürük, boğazda yanmadır. Ateş genelde normaldir.
Özellikle bebekler ve küçük çocuklarda çok yüksek olmayan ateş görülebilir. Bazı hastalarda koku ve tat duyusunda kaybolma, kulaklarda dolgunluk, basınç hissi ve ses kısıklığı olabilir. Komplikasyon gelişmezse hastalık kendini sınırlar ve ortalama bir hafta sürer.
Altı yaşından küçük çocuklar, yılda ortalama altı-sekiz kez soğuk algınlığı geçirirler.
Bunların her biri iki hafta kadar sürer. Bu hastalıkların çoğunun soğuk mevsimlerde geçirildiğini göz önünde bulundurursak kış aylarında bir çocuğun her iki gününden biri “hasta” geçecektir ve bu gerçekten normaldir.
Damlacık yolu ile veya virüs bulaşmış yüzeylere temas sonrası ellerin yıkanmadan mukozalara sürülmesi ile bulaşır.
Soğuk mevsimlerde ve özellikle kış aylarında daha sıktır. Bunun nedeni, kişilerin kapalı ortamlarda daha uzun süre kalmalarıdır. Çocuklar, yaz tatilinin açık hava ortamından okulların kapalı ortamına dönerler. Yine çocuklar, okuldan edindikleri soğuk algınlığı mikroplarını aile ortamına yayarlar. Ebeveynlerin bu mikropları işyerlerine taşımasıyla yayılım daha da geniş kişilere ulaşır. Yazın da soğuk algınlığına yakalanmak olasıdır. Temmuzun ortasında nezle olduysanız bunun nedeni muhtemelen bir enterovirüstür. Kışın nezle olduysanız, etken muhtemelen bir rinovirüstür.
Soğuk algınlığı virüslerinin damlacık yoluyla bulaşmasını, hapşırırken ağzımızı mendille veya kolumuzla kapatarak azaltabiliriz.
Soğuk algınlığı kendini iyi sınırlayan bir hastalık olması nedeniyle tedavide esas önerilen destek tedavidir. Yeterli sıvı gıda alımı (su, sıcak içecekler) ve burunun tuzlu su ile ile çocuğun yaşına uygun olarak damla, sprey, irrigasyon şeklinde temizlenmesi tedavide esastır.
Soğuk algınlığında önerilen tedavi destek tedavisidir. Yeterli sıvı alımının sağlanması sekresyonların kıvamını azaltır, solunum mukozasını rahatlatır. Tuzlu su ve serum fizyolojikli burun damla ve spreyleri kullanımı semptomları ve diğer tedavilere olan gereksinimi azaltır. Burun mukozanın rahatlamasına, burun ve genizin temizlenerek açılmasına yardımcı olur. Küçük çocuklarda burun damlası, daha büyük çocuklarda burun spreyleri kullanılabilir.
Soğuk algınlığında çok yüksek ateş beklenmezken, ateşi olan çocuklarda parasetamol (3 haftadan büyük çocuklarda) ve ibuprofen (6 haftadan büyük çocuklarda) kullanılabilir. Birinci kuşak antihistaminiklerin antikolinerjik etki göstererek burun akıntısını %25-30 azaltabildiği bilinmekledir.
Boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrısı varlığında ağrı kesiciler kullanılabilir.
Reye sendromuna sebep olabileceği için aspirin KULLANILMAMALIDIR.
Öksürük, soğuk algınlığında mukoza iritasyonuna ve geniz akıntısına bağlıdır, özellikle burun akıntısının da belirgin olduğu durumlarda antihistaminikler etkili olabilir.
Bir yaşın üzerindeki çocuklara üst solunum yolu enfeksiyonlarında bal verilmesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilmektedir. Özellikle gece öksürüğü olan 1 yaş üzeri çocuklarda yatmadan önce 5-10 mL bal verilmesi öksürüğü azaltabilir.
Bebeklerde nazal aspirasyon yapılır. İzotonik tuzlu suyla burun yıkaması, yararlı olabilir. Buhar uygulanabilir ve ortam havası nemlendirilebilir. Çocuğa boğaz ağrısının azalması için ılık-sıcak içecekler içirilmesi özendirilebilir. Mümkün olduğunca dengeli beslenmeye devam edilir.
Antibiyotiklerin soğuk algınlığında hiçbir yeri yoktur.
Grip
Grip, influenza virüsünün neden olduğu ani olarak 39°C üzerinde ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtiler ile başlayan bir enfeksiyon hastalığıdır. Etkeni İnfluenza virüsüdür.
İnfluenza virüsü, Orthomyxoviridae ailesindendir. A, B ve C. olmak üzere üç farklı antijenik tipi vardır.
İnsanda salgınlara neden olan tipi İnfluenza A ve B’dir. İnfluenza A virüsü, taşıdığı Hemaglutinin (H) ve Neuroaminidase (N) yüzey antijenleri temelinde farklı alt tiplere ayrılır. Influenza B virüsü ise alt tiplere ayrılmaz. H, solunum epitel hücresine bağlanarak virüsün hücreye tutunmasını sağlar. N, solunum epitelindeki müsin tabakasını uzaklaştırarak H’lerin hücreye bağlanmasını kolaylaştırır. H ve N’lere karşı gelişen antikorlar koruyucu özelliktedir. İnfluenza A virüsünün önemli bir özelliği de farklı türlere özgü alt grupların, birbirinden genetik materyal alışverişine açık ve farklı bir virüsün oluşmasına son derece elverişli olmasıdır. Oluşan yeni virüs, insana özgü bir influenza virüsünden gen alırsa, insandan insana bulaşma özelliği de kazanabilir.
Gripte kuluçka süresi 1-4 (ortalama 2) gündür. Bulaştırıcılık, şikayetlerin başlamasından hemen önce başlar ve 5-10 gün sürer Bir-iki günlük kuluçka döneminden sonra tablonun birdenbire ortaya çıkışı tipiktir. Hasta genellikle hastalığın başladığı saati ifade edebilir. Titremeyle yükselen ateş, frontal/retroorbital baş ağrısı, daha çok bacaklarda/kollarda ve sırtta olan kas ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, gözlerde yanma, ışığa karşı hassasiyet ve göz hareketleriyle ağrı, kuru öksürük en sık görülen belirtileridir. Başlangıçta hafif, hastalık ilerledikçe ağırlaşan kuru öksürük, öksürüğe bağlı göğüs ağrısı ve nefes darlığı ortaya çıkar. Komplikasyon gelişmediği taktirde klinik tablo 3-4 gün sürer. İnfluenza atak oranı erişkinlere göre çocuklarda daha fazladır. Salgınlarda erişkinlerin yaklaşık 10’da 1’i çocukların 3’te 1’i etkilenir.
Yüksek ateş, boyun bölgesindeki lenf bezlerinin şişmesi, bulantı ve kusma çocuklardaki influenzanın en sık saptanan bulgularıdır.
Grip ve nezlenin klinik ayrımını yapmak gereklidir.
Genel olarak nezle daha lokal bulgular verirken grip daha sistematik bulgulara sahiptir.
Nezlede ateş nadir izlenir, baş ağrısı, genel ağrı ve sızı, yorgunluk nadir izlenirken, gripte 38-39° ateş mevcuttur, baş ve vücut ağrısı süreklidir, yorgunluk haftalarca devam edebilir.
Nezlede tıkalı burun, hapşırma ve boğaz ağrısı genelde eşlik ederken bu bulgular gripte az sıklıkla bulunur.
Nezle sinüzit, kulakta dolgunluk, kulak ağrısı gibi lokal komplikasyonlara yol açarken, grip daha sıklıkla bronşit, zatürre gibi daha ağır komplikasyonlara yol açar.
Gribi engellemek için aşılar ve antiviral ilaçlar kullanılabilir.
Grip, toplumsal ve sosyal hayatın olumsuz etkilenmesine, gereksiz antibiyotik kullanımına ve dirençli suşların oluşmasına, dolayısıyla ciddi maddi ve manevi kayıplara neden olduğu için önemlidir. Ayrıca komplikasyonları, bazı durumlarda hastaneye yatış gerektirebilmesi ve ölüme sebep olabilmesi nedeni ile de önemlidir.
50 yaş üzeri olanlar, şeker, astım, kronik akciğer, kalp-damar hastalığı olanlar, kanser hastaları, organ nakli yapılanlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar gribe bağlı yaşamsal riski yüksek olan gruplardır.
Gripte aşılama çok önemlidir.
İnfluenza aşı tipleri inaktif ve canlı olabilir. İnaktif aşılar 6 aylık ve büyük tüm çocuklar ile erişkinlerde uygulanabilirken; canlı aşılar 5 yaş altı ve 50 yaş üzerinde yapılmaz.
Virüste sürekli antijenik değişimler yaşandığı için her yıl yeni aşı üretilmektedir ve her BByıl Eylül-Aralık ayları arasında aşı yapılması gerekir.
Boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrısı varlığında ağrı kesiciler ve kas gevşetiler kullanılabilir.
Antibiyotiklerin gripte yeri yoktur. Komplikasyon ve süper enfeksiyon durumlarında doktor muayenesi ve önerisi ile ancak kullanılabilir.
Sonuç Olarak
Grip ve nezle her ikisi de viral hastalık olup, keskin sınırlarla birbirinden tam olarak ayırmak zor olup farklı klinik tablolara sahiptirler. Bu nedenle ortak özellikleri viral nedenli olmaları nedeniyle aynı belirti ve şikayetlere yönelik tedavinin verilebilecek olmasıdır.
Tedavide antibiyotiklerin yeri yoktur.
Gripte daha ciddi olmak üzere, her iki hastalığın da komplikasyonlara neden olabileceği hatırda tutulmalı ve bu nedenle iyi takip edilmelidir.
Her iki durumda da bakteriyel süper enfeksiyonların eklenmesi klinik tabloyu daha karmaşık hale getirebilmektedir. Bu durumlarda alınan viral ve bakteriyal kültür ya da serolojik testlerle kesin tanı konulabilmektedir.
Nezlenin profilaksisinde kullanılabilecek bir tedavi yöntemi yok iken, grip için aşılar kullanılabileceği bilinmelidir.
Nezle ve grip hastalıklarının iyi bilinmesi; sebep-sonuç ilişkisinden dolayı doğru tedavi edilmesini, profilaksi ile grip sıklığının azaltılmasını, yanlış antibiyotik kullanımının önlenmesini ve daha az istenmeyen durum yaşanmasını ve ölümlerin engellenmesini sağlayacaktır.
YORUMLAR
Teşekkürler bilgilendirme için
Bilgilerinizle kamuoyunu aydınlatmanız için çok teşekkür ederiz kıymetli hocam