Kızılelma: Türk Milletinin Ulvi Ülküsü
Kızılelma, Türk milletinin derin tarihinden bugüne taşıdığı, sembolik ve kutsal bir ülküdür...
Çalınıp tabl-ı beşâret geldi şâh-ı enbiyâ
Gulgule doldu cihâna kondu ol sâhib-‘alem
“(İlâhî dellâller, yer ve gök ehli tarafından) muştu davulu çalındı: Halka Nebîlerin şâhı Muhammed (a.s)’ın zuhura geldiği müjdelendi. Cihâna dalga dalga bir uğultu kapladı. O ‘alem /sancak, livâül-hamd/ sahibi peygamber makamına oturdu.”
‘Alem yani livâül-Hamd sahibi olan “Resûlullah Efendimiz”dir. Diğer Peygamberlerin zât sırrına ait bir ‘alemleri yoktur.
Livâül-Hamd, ehl-i İslâm indindeki kabule göre “Hz. Peygamber’in kıyamet gününde sahip olup müminleri himayesi altına alacağı mânevî nitelikli sancak” anlamındadır.
Şöyle ki kıyamet gününde hesabın başlamasından önce herkesin sıkıntıda bulunduğu bir sırada Hz. Muhammed’in müminlerin altında toplanacağı sancağını ifade eder Bu terkip Kur’ân-ı Kerîm’de yer almaz. Ancak “Gecenin bir kısmında uykudan kalkıp sana mahsus ihtiyarî bir ibadet olarak namaz kıl! Böylece rabbinin seni övgüye lâyık bir makama yükselteceğini umabilirsin.” (17/79).
Ayetinde övgüye layık bir makam yani “makâm-ı mahmûd” olarak ima edilir. Bu makam, âlemlere rahmet olan Hz. İnsan’ın sırrıdır. Onun en büyük özelliği insanı alıp süluk yoluyla hakikatine yükseltmektir. Bundan daha büyük bir müjde, daha mühim bir şefaat olmaz.
Doğum hadisesi, hele Muhammedî velâdet tamamen manevî bir olaydır. İnsan ezelde ruhlar âleminde iken varlığa zuhur etti. Geldiği yere döndüğünde yeniden doğmuş olacaktır. Bu ikinci doğum Muhammedî bir doğumdur. Bu doğuma vesile olan makam makam-ı Mahmûd’dur.
*
“‘Alem”, bir fikir etrafında anlayış birliğine sahip olan bir topluluğun içine bir anlam yükledikleri işarettir. Davul, sancak, ‘alem, kılıç, tuğ vs. gibi unsurlar yetki makamının tasarruf alâmetleridir. Konunun maddî alemdeki uygulaması neyse manâ alemindeki yansımaları da öyledir. Mısrî Efendi’nin işaret ettiği beşâret davulu, cihana dolan gulgule-i Hû, ‘alem vs. tamamen manevî hâdiseler olup bunların tamamı Muhammedî nübüvvetin ve velâyet-i tammenin gönüldeki alâmetleridir.
Resûlullah Efendimizle birlikte anılan Livâül-Hamd, esasen hal-i hayatında bir kamil mürşidin eline yapışıp da Muhammedî olan kişinin remzidir.
İşin gerçeği şudur ki, burada Hak ile olmayan kişinin varlığın öte yüzüne geçince altına sığınacağı bir sancak yoktur. Burada neysen gittiğin yerde de ondan ibaret olacaksın.
Beşaret davulunun çalınması, fenafi’r-Resûlden önce yaşanan makam ve hallerdir. Fenafi’r-Resûl velayetten önceki bir mertebedir. Bu mertebe mürşid-i hakiki olan zat yüzünden yaşanır. Bu nükte, aynası sağlam olanların bileceği bir nüktedir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)