Mustafa Muharrem Yazdı: Şamanın Aydınlaşması…Düş Siyaseti
Cumhuriyet bir anlamda ‘aydın’ portresinin ‘şaman’ ile yaldızlanmış bir çerçeve içine alınması ve zihniyet odasının baş köşesine saygıyla asılması oldu...
Modern dünyanın bütün birikimini sunan kentte biz hangi zamanı yaşıyoruz?
Â
Mustafa Muharrem / Åžair-Yazar                                             Â
Modern dünyanın bütün birikimini sunan kentte biz hangi zamanı yaşıyoruz ?
Takvimin gösterdiÄŸi tarih ile ne kadar uyumluyuz acaba? Acaba bir kent içinde birbirinden farklı algıları, farklı düşünüş biçimlerini, farklı tutum ve duruÅŸları fiÅŸekleyen kaç zaman kıvılcımı geziyor kol kola; ya da biri birlerini hiç tanımadan?Â
Bir kent, akranı olduÄŸu takvimin emrine girebilirse, tarihle birlikte yan yana yürümeyi baÅŸarabilirse yaÅŸanılanın, ÅŸimdiyi ortaya koyan itilimin kanlı canlı, nefes alıp veren gövdesi haline gelir. Hayat bu gövdenin o zengin serüvenlerine, deneyim imkanlarına göre kendini taşır herkese. Herkes ve her ÅŸey bu omurgaya bitiÅŸiktir çünkü.      Â
Kent, zamanın çok arkasında ve hayli uzağındaysa, orada bulunanlar ayrı tarih koridorlarında yürüyor, ayrı çaÄŸ bloklarında parçalanarak yaşıyor demektir bu. Akışını bir an bile durdurmayan zamanın acaba hangi kıyısına takılmış; hangi kayalarına rastlayarak karaya oturmuÅŸ ve tarih dışılığa saplanmıştır bu insanlar; tahlil etmek hayli zor.      Â
Öyle ya; kentin bir yakasında geçerliÄŸini hissettiren, egemenliÄŸine kimsenin itaat kusuru iÅŸlemediÄŸi zaman, öncenin ya da sonranın karşı tezi ise, buradan bir tarih ortaklığı yakalanabilir mi? Elbette hayır. Merkezi hakim çaÄŸ ile senkron sancısı çekmez ve eriÅŸilmiÅŸ sürecin bütün imkan serileriyle hayat eÅŸiklerini yukarılara çıkarmışken çevresi çok arkalara düşmüş bir zaman diliminin grafiklerine kelepçelenmiÅŸ bir kentte, tarih müşterek kod olma vasfını yitirmiÅŸtir. Zamanlararası örneklemeleri fiili bir durum olarak içselleÅŸtiren ve aynı göğü paylaÅŸmasına raÄŸmen ulaşılmış tarih aÅŸamasını bölüşümde cimri davranan kentler için takvimin hükmü yoktur.     Â
Batı’nın endüstrileşme akabinde tutturduğu insan normalleri düzeyi, toplum kesimlerini sadece yasalar önünde eşitlemekle kalmayıp bunun ötesine de geçebildiği için sınıfsal çatışma doktrini çürümeye yüz tuttu. Post-modern açılımla bürokratik sanayi toplumunun ürettiği tıkanmayı aşma çabasındaki Batı, kentlerde ‘zaman’ bilincini somut bir hayat ritüeline dönüştürebildiği, bütün iç çelişkilerini aynı ‘tarih’ hizasına sokarak denk seviyelerde üleştirilmiş çağ payları ile besleyebildiği ölçüde demokrasiyi bir mümkünlükler vaadi halinde bırakmadı. Benzemezlikleri ve ötekileşme potansiyellerini katılım tabanına oturtarak demokrasi kültüründen modern kenti ve modern hayatı üretti.
Evrensel kronolojiyle yan yana yürüme hakkı verilmemiÅŸ bir kentte, insanların birlikteliÄŸinin kolektif teyidini hangi ilke, hangi baÄŸ, hangi paradigma yapabilir; gerçeklik kıvamına getirebilir? İnsanları tarih ÅŸeridinin birbiriyle düşünüşte,duyuÅŸta ve perspektifte kavgalı herhangi ayrı bir kesitine, bir dönemine kilitlenmiÅŸ bir kentte serbest dolaşımı engelleyen kalın ve sarp duvar, zamanın ta kendisi deÄŸil midir? Çoktan müzedeki yerini alması gereken alışkanlıklar, ölçütler, refleksler hala kentte kol gezerken, hatta nöbet tutar ve nüfuz bölgelerini pençesinde kıvrandırırken herkesin ve her kesimin aynı zamanın sularında yüzdüğünü kim, nasıl söyleyebilir?      Â
Bir kentin saati ve takviminin aynı rakamsallığı ilan etmesi, aynı sayılarla bir zaman tanımlamasına gitmesi evrak düzenini kolaylaÅŸtırabilir ama hayatın da, insanların da aralarına konmuÅŸ çaÄŸ sınırlarından serbestçe geçebilmeleri anlamı taşımaz. Yüzyılla akranlık, çaÄŸ ile yaşıtlık saÄŸlanmamışsa, insanlar, hayatlar ve alanlar ayrı tarihlerin ipoteÄŸinden kurtarılamamışsa, o kentte zaman karmaÅŸası giderek akıl kamaÅŸmasına evrilir. Oysa kent, bütün kutuplarıyla aynı ‘zaman’ bloku içinde bir vakit iliÅŸkileri algı müşterekliÄŸi örgütlenmesidir. Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
             Â
Cumhuriyet bir anlamda ‘aydın’ portresinin ‘şaman’ ile yaldızlanmış bir çerçeve içine alınması ve zihniyet odasının baş köşesine saygıyla asılması oldu...
İnsan, dünyada var olanları keşfeder, bir de var olanları birbiriyle birleştirerek bir şeyleri icat eder...
Dilde, fikirde, işte birlik şiarıyla hareket eden Türk dünyasının birlik ve beraberliği için adımlar atan Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluşunun 15. yılını kutluyoruz...
Bir ülkedeki gelişmişlik düzeyini görebilmek için bir pazaryerine, bir peynir dükkânına girmeniz yeterlidir. Buradaki gözlemleriniz ülkenin sınıfsal yapısıyla üretim biçimlerini size anlatabilecek düzeydedir...