Â
                   Â
Mustafa Muharrem / Åžair-Yazar              Â
Biz karpuz kabuklarının ihanet yeteneÄŸinden medet bekleriz. Sonra da geçen yaz günleri için hayıflanıp ömrümüzün bize daha kaç kışı rüşvet vereceÄŸinin hesabını yaparız hayatın hep bizim amigomuz olmasını isteyerek.     Â
Kaydırak oynamayı sevmemiz bundan: Ayakları yerden kesme hobisi, hepimizin içimizde yaÅŸattığı yok etme yaratığıdır çünkü ve dünyayı açıklamak, biraz da bu imha uykumuzu besleyen rüyaların hayatın yakasına yapışmasıdır.     Â
Mevsimlerle iliÅŸkimizin matematiÄŸi dengelere göre makyajı gerektirirken zaman bize uyum emirleri yaÄŸdırır. Biz bu talimatlara, günün hakimiyeti karşısındaki kulluk performansı ve puanına gerçek adı koyarız. Arkamızda mevsimler dimdik korur bizi.     Â
Çok basit mazeretlerin dizi dibinde kıvrılır; saçlarımızın okÅŸanmasını ise nedenlerin ÅŸefkatine bırakırız: Devam fikri. Bu, insanlığımızın somutlaÅŸması; ruhumuzun bize özgü ekstralardan canlılığın şımartılması uÄŸruna feragat etmesi; hatta, yaÅŸamın o zorba tafralarına ilkeleri bedava verecek denli ucuza gitmesidir.  Â
Satılık ilanımız, mevsimlere gösterdiÄŸimiz ilginin afiÅŸi olarak gezer elden ele. Ne kadar çok kiÅŸiye fiyatımızı söyleyebilirsek pazardaki dolaşım sarmalımız o ölçüde organize olacak; o ölçüde kudret bayraklarıyla donanacak ve o ölçüde inandırıcı kamçıları akıl küheylanına tattıracaktır. Pazara çıkmak, hayata kendini ispiyonlamaktır. Ve pazarın burnu, geleceÄŸin kokusunu çabuk alır her yerde. Ve pazarın görme organı, gerçeklerdir. Ve Pazar için doÄŸru yoktur. Ve pazarı olan, mevsimleri eÄŸlendirme ustasıdır dünyanın bütün noktalarında .    Â
Turfanda yalan yetiÅŸtirmek mahareti oranında güzü de oyalarız ilkyazı da: Kış bizim uzun namlulu hırsımızdır; yaz düşüklüklerimizin ÅŸarjörü. Bu yüzden parmaklarımızı dünyaya zavallılığımızı geçiren iletken kablolar olarak döşeriz varlıkların ve anlamın o tuhaf trafosundan aldığımız akımla.     Â
Åžebekeler çeker ve yüceltir bizi. Toplumsallığımız, dilselliÄŸimiz ÅŸebekeleÅŸme seyrinde yolumuzu bekleyen haydutlardır: Haraçlarını öderiz aksatmadan. Alkışlanmak da anlaşılmak da bu korsanların zimmet defteri kayıtlarıdır. BeÄŸeniliyorsak, dünya gardiyanı bizden razıdır.     Â
Biz mevsimlerin ahlakını ahlak edinir; gökkuÅŸağının vaadlerini binilecek tren belleriz. Son istasyon hep ertelendiÄŸi için rayları uzatmakla, bilet kontrollerinden arsalar açmakla ve esirgenmiÅŸ dertlerin derman ihtimallerini lüks vagon yapmakla geçiniriz.Â
Mevsimlerin rengi bizim çıkarlarımızın boyasındandır ya, bu evrensel yasayı kandilimize yakıt, göğsümüzde arma, cebimizde adres biliriz. Bütün telefonlarda yalnızlığımızın vahÅŸeti öter dostane muhabbetin cılız forvetini çalımlayarak.Bütün lambalarda bizim lütfumuz ışıldar karanlık kardeÅŸlerimize.   Â
Haziranı kaldırırız ortadan aleyhimizde tanıklık yapmaması için, temmuzu korkuturuz böylelikle. Çünkü aÄŸustos bizim kölemiz olacaksa mevsimlerin başına açtığımız iÅŸler yankılanmalıdır. Çünkü pervasızlığımız, zamanın bizden baÅŸka bir efendiye tapınmamasının tek teminatıdır. Ne viÅŸnenin söyledikleri umurumuzdadır, ne mehtaplı bir yaz gecesinde yakamozların yüreklerimize fısıldadıkları. Ne çuval içinde dudaklardan kaçırdığımız bir ÅŸarkı kadar dramatik neÅŸeleri eksiltiriz adımlarımızdan; ne omuzlarımızın gökleri taşıma hakkına saygı duyarız. Yanılgılarımız, intikam peygamberinin kitabı; kelimelerimiz  hinliÄŸimizin baltalarıdır. Mevsimin buyrukları, gemimizin omurgasıdır çünkü. Çünkü daÄŸların bilge heybeti bile bizim tüccarlığımızdan kurtulamaz. Â
Biz insan isimli karton kaygılar! Biz kardeşlik ünvanlı fitne festivalleri! Biz hayat amblemli sinsi geometriler! Biz mevsim leşlerini kabzesine çentik atan ucuz silahşörler!
        Â
                                    Â
                         Â