Yaklaşma! Yaklaşırsan kullanma! Kullandıysan hemen bırak! Bırakınca Yaklaşma!
Bağımlılığı görmezden gelmek veya inkâr etmek, iyileşmenin önündeki en büyük engeldir...
Rusya ile ABD arasındaki ilişkiler, Soğuk Savaş’tan bu yana dalgalı bir seyir izlemiştir. İki ülke, zaman zaman yakınlaşmalar yaşasa da çoğunlukla rekabet, yaptırımlar ve jeopolitik gerilimler ön planda olmuştur. Ancak, uluslararası sistemdeki değişimler, küresel ekonomik dengeler ve bölgesel krizler, tarafları zaman zaman diyaloğa ve iş birliğine zorlamaktadır. Bu bağlamda, Rusya-ABD ilişkilerinin normalleşme sürecini tarihsel, siyasi, […]
Rusya ile ABD arasındaki ilişkiler, Soğuk Savaş’tan bu yana dalgalı bir seyir izlemiştir. İki ülke, zaman zaman yakınlaşmalar yaşasa da çoğunlukla rekabet, yaptırımlar ve jeopolitik gerilimler ön planda olmuştur. Ancak, uluslararası sistemdeki değişimler, küresel ekonomik dengeler ve bölgesel krizler, tarafları zaman zaman diyaloğa ve iş birliğine zorlamaktadır. Bu bağlamda, Rusya-ABD ilişkilerinin normalleşme sürecini tarihsel, siyasi, ekonomik ve askeri açılardan ele almak gerekiyor.
Rusya ve ABD Arasındaki Soğuk Savaş
ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasındaki rekabet, Soğuk Savaş boyunca dünya siyasetini şekillendirdi. Bu süreçte taraflar arasında nükleer silahlanma yarışı, casusluk faaliyetleri ve ideolojik mücadeleler ön plandaydı. 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla birlikte, ABD küresel sistemde tek süper güç haline gelmiştir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde, Rusya ve ABD arasındaki ilişkiler kısmen iyileşti. Rusya, Batı’ya daha fazla entegre olmayı amaçlarken, ABD de Rusya’yı ekonomik ve siyasi reformlara teşvik etti. Boris Yeltsin dönemi (1991-1999), iki ülke arasındaki en ılımlı dönemlerden biri olarak değerlendirilebilir.
2000 yılında Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte, Rusya dış politikasında daha bağımsız bir çizgi izlemeye başladı. 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesi ve 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi, ABD ve Batı ile ilişkileri ciddi şekilde gerdi. NATO’nun genişleme politikaları ve ABD’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar, ilişkileri daha da kötüleştirmiştir.
Ukrayna Savaşı: Kırılma Noktası
2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi, Batı dünyası tarafından büyük tepkiyle karşılandı. ABD ve müttefikleri, Rusya’ya geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar uygulayarak Moskova’yı izole etmeye çalıştı. Ancak bu durum, Rusya’nın Çin ve diğer Asya ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmesine yol açmıştır. Ukrayna savaşının uzun vadeli seyri, ABD ve Rusya arasındaki olası normalleşmenin en kritik faktörlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Rusya, Avrupa ve ABD için önemli bir enerji tedarikçisi konumundaydı. Ancak Ukrayna savaşı sonrası Batı’nın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltma çabaları, enerji piyasalarını değiştirdi. Buna karşın, Rusya yeni pazarlar bularak ekonomik olarak ayakta kalmayı başarmıştır. ABD ve Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler, karşılıklı bağımlılığın azalmasıyla birlikte daha sınırlı hale gelmiştir.
ABD’nin en büyük rakibi olarak gördüğü Çin, Rusya ile stratejik ortaklık ilişkisini güçlendirdi. ABD’nin Çin’e yönelik politikaları, Moskova ile Washington arasındaki normalleşme sürecinde belirleyici olabilir. Eğer ABD, Rusya’nın Çin’e fazla yakınlaşmasını engellemek isterse, Moskova ile diplomatik temaslarını artırabilir.
ABD ve Rusya, dünyanın en büyük nükleer güçleridir. Soğuk Savaş sonrası imzalanan silah kontrol anlaşmaları (Örneğin, Yeni START Anlaşması), iki ülkenin askeri alandaki rekabetini sınırlamayı amaçlamıştır. Ancak son yıllarda, bu tür anlaşmaların geleceği belirsiz hale gelmiştir. ABD ve Rusya’nın stratejik güvenlik konularında iş birliği yapması, normalleşme sürecinde kritik bir rol oynayabilir.
Normalleşme Dönemi
ABD ve Rusya, belirli konularda diyalog yollarını açık tutarak, yaptırımların kısmen gevşetilmesi ve karşılıklı diplomatik adımların atılması yoluyla ilişkileri iyileştirmesine yol açıyor. Özellikle ABD Başkanı seçilen Donald Trump Rusya ile diplomatik temaslarını sürdürmeye devam ediyor. Ukrayna krizinde bir ateşkes ya da barış anlaşması da bu süreci hızlandırabilir.
Washington’daki yönetim değişiklikleri, Rusya politikalarında esneklik yaratmıştır. Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ile Moskova’ya yönelik politikaları yumuşamıştır. Donald Trump’ın ikinci dönemine kadar iki ülke doğrudan askeri bir çatışmadan kaçınmış uzun vadeli rekabet ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar devam etmiştir. ABD, NATO aracılığıyla Avrupa’daki askeri varlığını güçlendirirken, Rusya da Çin ve diğer müttefikleriyle ilişkilerini derinleştirmişti. Bu durumda ilişkilerde keskin bir dönüş olmasa da, sınırlı iş birliği alanları oluşturuyordu. Trump’ın son dönem Avrupa’ya yönelik politikalarını keskinleştirmesi ve Rusya ile ilişkilerini normalleştirme aşamasına getirmesi ABD ve Rusya arasındaki iş birliğin artacağını göstermektedir.
Ukrayna savaşı büyürse veya Baltık ülkeleri, Moldova gibi bölgelerde yeni krizler ortaya çıkarsa, ABD ve Rusya arasındaki gerilim daha da yükselebilir şeklinde yorumlar yapılmasına rağmen Trump’ın savaşı bitirmek için Rusya ile temaslarını sürdürmesi normalleşme sürecinin hızlı şekilde devam ettiğini gösteriyor. Rusya ve Ukrayna ile arasında kalıcı bir barış anlaşması sağlanması, ABD ve Rusya arasında diplomatik ilişkilerin seyri açısından da önemlidir.
Sonuç
Rusya ve ABD arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, küresel sistemde kural temelli uluslararası sistemin değiştiğini ve yeni dünya düzeninin kurulduğunu dair söylemleri ortaya çıkarmıştır. Ukrayna’daki savaşın sona ermesi, ekonomik yaptırımların gevşetilmesi ve tarafların diplomatik kanalları yeniden açmak adına görüşmeye başlaması iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin önünü açmıştır. ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde Rusya ile ilişkilerini nasıl şekillendireceği, büyük ölçüde küresel dengelere ve Washington’un uzun vadeli stratejik önceliklerine bağlı olacaktır.