SABIR MI KABULLENME Mİ?

A+
A-

Halkın ağzına sürülen sabır, adaletin geciktirilmesinden başka bir şey değildir.

Bu ülkede insanların kulağına en çok fısıldanan kelime “sabır”dır. İşsiz kalana da söylenir, maaşını aylarca alamayana da… Hastane kapısında çaresizce bekleyene de, adalet arayışında sürünen vatandaşa da aynı öğüt verilir: “Sabret.” Sanki sabretmek, bütün yaraları iyileştirecek bir ilaçmış gibi…

Oysa bu sabır, bizim kültürümüzdeki asıl manasından çoktan koparıldı. Çünkü sabır, tasavvufta ve gelenekte zulme boyun eğmek değil, nefse hâkim olmak ve mücadele ederken öfkesine yenilmemektir. Bugünse siyaset, bu kavramı tersyüz ederek vatandaşı susturmanın en kolay yolunu bulmuştur. Artık sabır, işçiye düşük ücreti sineye çektirmek, gence işsizliği kader gibi göstermek, kadına şiddeti görmezden gelmek, yoksula yoksulluğu kanıksatmak için kullanılan bir susturucuya dönüştü.

Toplumsal hayatımızda sabır, neredeyse kabullenmenin kibar adı haline geldi. Enflasyon karşısında eriyen vatandaşa “sabret, düzelecek” deniliyor. Geleceği çalınan gençlere “sabredin, zamanla her şey yoluna girecek” masalı anlatılıyor. Hukuk arayışında kapı kapı dolaşan yurttaşa ise “sabır” diye öğüt veriliyor. Ama o sabır dediğimiz şey aslında bir teselli değil, bir uyuşturucu; insanı susturan, toplumu kabullenişe alıştıran bir siyasi manivela…

Bugün bize dayatılan sabır, aslında irademizi eriten bir kabullenmeden ibaret. Çünkü siyaset, sabır kelimesi üzerinden vatandaşı oyalıyor, talepleri erteliyor, sesi yükselenleri ise hemen “fitneci” ya da “provokatör” damgasıyla susturuyor. Böylece “sabır”, halkın ağzına sürülen acı bir şeker gibi sadece oyalanmasını sağlıyor.

Ama biz biliyoruz ki gerçek sabır, haksızlığa sessiz kalmak değil; haksızlıkla mücadele ederken insan kalabilmektir. Gerçek sabır, zalime boyun eğmek değil; adalet arayışında sebat edebilmektir. Eğer sabır adı altında bize dayatılan şey kabullenmekse, bunun adı sabır değil, suskunluktur; bunun adı sabır değil, teslimiyettir.

Bugün toplumun ihtiyacı olan şey, kabullenme değil; adalet adına direnci büyütmektir. Çünkü sabır, boyun eğmek değildir. Sabır, doğruluktan vazgeçmeden yürüyebilmektir. Ve halk, “sabır” maskesiyle dayatılan bu kabullenişi reddetmedikçe, adaletin sesi değil, sessizliği büyüyecektir.

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın