Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Hakim olurdum..
Yine kendim gibi sahte diplomalı avukatı, savcısı ve polisi ile bir örgüt kurar; mafyası, kara paracısı, kaçakçısı, yasa dışı bahisçisinden aldığım rüşvetlerle dosya kapatır köşeyi dönerdim…
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Mühendis olurdum,
Hazırladığım uyduruk projelerle ülkenin altyapı ve üst yapısının altını üstüne getirerek devleti milleti zarara uğratırırdım belki ama cebim dolar, namım yürürdü…
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Doktor olurdum;
Ne kadar hasta varsa umutlarına kanat takar sonu hayal kırıklığı ve ölüm ile biten bir yolculuğa çıkarırdım…
Minnacık çocukları üç kuruş para için ölüme yollar, organ mafyalarıyla iş tutardım. Tutuklanmaktan korkmaz, hatırı sayılır siyasetçilerle birkaç kere samimi pozlar verip geleceğimi garanti altına alırdım.
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Savcı olurdum,
Tekerime çomak sokan ne kadar namuslu adam varsa kumpas kurar, yine diplomam gibi sahte delillerle kodese tıkardım…Ankara’da katım, İstanbul’da yattım, Bodrum’da yazlığım olurdu.
İnsanın namı şerefinden önce gelir neticede…Hem şeref dediğiniz bizim gibiler için fukara tesellisi…Zenginsen, varlıklıysan güçlüsün; gerekirse en pahalısından şeref de satın alırsın..
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Akademisyen olurdum..
Yazmadığım tezimle önce Dr. sonra Doçent ve nihayetinde Profesörlüğe kadar uzanan kariyer basamaklarını hızlıca çıkardım…
Memleketin pırıl pırıl çocukları bir gün atanırım umuduyla ömür çürütürken bendeniz eşime, çoluk çocuğuma da birer sahte diploma çıkarır muhtelif üniversitelerde öğretim üyesi yapardım…Hem gelecekleri kurtulur, hem de ülkenin aydınlık geleceğiyiz diye yediden yetmişe bütün bir ahaliye yuttururdum…
Bilim bu coğrafya da beş para etmez belki ama bizler ailecek bilim insanı kimliğiyle salım salım salınırdık.
İşimiz gücümüz rast giderse başta YÖK olmak üzere ülkenin önemli kurumlarına danışman, başkan yardımcısı, müdür olarak kapak atar yolumu bulurdum.
Huylanan mı oldu kem gözleri çıksın diyerek ajandamda sakladığım en ağır iftiralarla canına ot tıkardım…Sürünsün namussuz (!)
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Gazeteci olurdum.
Yandaş bir medyaya kapak atar, televizyonda masayı gazetede köşeyi kapardım…
Temiz iş bakarsan.
Memleket batarken bile bu dış güçler yok mu dış güçler ülkedeki bütün olumsuzluklar hep onların başının altından çıkıyor…Yoksa bizi bize bıraksalar nurlu ufuklara koşacağız derdim de paraya para demezdim…
Siyaset velinimetim, siyasetçi padişahım efendim olurdu. Önüme konulan basın bültenlerini, tek elden yazdırılan objektif ve tarafsız (!) haberleri okumadan yayınlar, velinimetimden her gelen tebliğe hoştur bana senden gelen diyerek boyun eğerdim.
Ha unutmadan halkı vatandaş yapan tüm değerlere de bir güzel sövüp sayar, önüme geleni şucu bucu diye fişlerdim. Kalemimi öyle keskinleştirirdim ki gazabıma uğramayan bir tane namuslu adam kalmazdı.
Hem canım işverenim patronum da sayemde aldığı reklamlarla ensesini kalınlaştırır, hem de padişahım efendim tahtını sağlamlaştırırdı.
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Kara paracı, kaçakçı, yasa dışı bahisçi, mafya falan olurdum… Hakimine denk gelirsem akşamına yatar sabahına çıkardım…
Diyelim ki nemrut bir savcı ve hakime denk geldim de birkaç yıl hapis yedim…
Hiç ümidi kesmez ve gizli tanık kartımı kullanırdım…Birkaç işe yaramaz ismi ihbar eder akşamına sabahına pırıl pırıl bir sicilim olurdu…
Türkiye’nin balık hafızalı olmasından istifade eder, en şatafatlı iftar programlarında, vakıf açılışlarında, derneklerin kurdele kesme törenlerinde, hamaset mitinglerinde boy göstererek bu ülke için ne kadar faydalı bir eleman olduğumu dosta düşmana gösterirdim.
Karanlık yollarda kirli ilişkilerle kazanılmış servetime servet katmak için bütün orostopollukları yapmaktan geri durmazdım…
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Memur olurdum…
Afiyetle yediğim rüşvetlerle işkembemi şişirir, hazmetmek için de bir şişe sodayı bana mısın demeden bir dikişte içerdim. Sorunu çözülsün diye kapıma kadar gelen herkese ya ajandamın altını ya da mensubu olduğum partinin il ve ilçe teşkilatlarını adres gösterirdim.
…
Sahte bir diplomam olsaydı eğer;
Siyasetçi olurdum…
Gerçek diploması olanlar yıllarca iş bulma hayaliyle sürünürken ben ülkenin geleceğini ilgilendiren bütün kararların altına imzamı atardım…
Hem öyle bir atardım ki devletin milletin geleceği kararırken başta şahsım olmak üzere sülalecek ihya olurduk.
Ülkeye çağ atlatamazdım belki ama ailecek çağ üstüne çağ atlardık.
Şansım yaver giderse ve liderimi iyi yağlayıp ardından güzelce bir cilalayarak bakan bile olurdum…
Velev ki, ipliğimi pazara çıkaran servet düşmanı gazeteci, hakim, savcı ve polis oldu hemen bir hamaset nutku atar; ya gericilik, komünistlik ya da teröristlik kartımı çıkararak sahanın dışına yollardım.
Sağda solda milletin çıkarları için takiyyesi yapar kapalı kapılar ardında satmadığım bir tane devlet kurumu bırakmazdım.
Eh küresel sermayeye bu kadar çok hizmet edince komisyonumu alır, eşe dosta avantadan ihaleler dağıtmaya devam ederdim.
Malum komisyonculuk siyasetçiliğin şanındandır.
Vicdan mı dediniz? Geçiniz efendim geçiniz bu vicdan masalını…Onu çocuklar ve saftirikler dinlesin de kendilerini avutsunlar…Ben vicdanımı çoktaan kuyuya atıp üzerine taş döktüm…
Şu namuslu hikaye yazmaya çalışanlar yok mu onlara geviş getire getire gülüyorum ki demeyin gitsim. Onlar ki; pazarda limoncu, markette kasiyer, tamircide çırak, kargocu da kurye olarak üç kuruş para için analarından emdikleri süt burunlarından geliyor…
Sahte diplomalılar öyle mi ya! Paraya para demiyorsun…Hak edip etmediğine kimse bakmıyor hemen makam sahibi dolayısıyla para pul sahibi oluyorsun..
Gerçek diplomalılar iki göz odalı ev bile alamazken memleketin en nadide yerlerinde apartmanlar, villalar alıyorsun…
En lüks otomobiller, ultra lüks yatlara biniyorsun…
Namuslu hikayesi olanlar köye bile zor tatile giderken sen ülke ülke gezip tatilin tadını çıkarıyorsun…
Çoluk çocuğumun yüzüne nasıl bakarım diye düşünmüyorum bile…En iyi marka telefonlar, en pahalı giysiler, en lüks otomobilleriyle oradan oraya gezerken değirmenin suyunun nerden geldiğini sormak akıllarının ucundan dahi geçmiyor neticede…
İlahi adalet tecelli ederse diye mi soruyorsun…
Aman diyeyim orasını karıştırma…