Sanatın işlevi

Milenyum çağı denilen yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren her türlü sanat kavramı sorgulanır oldu. Özellikle sanat kendi işlevini tam olarak yerine getirmemekte…

A+
A-

Milenyum çağı denilen yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren her türlü sanat kavramı sorgulanır oldu. Özellikle sanat kendi işlevini tam olarak yerine getirmemekte, sanattın iyileştirici gücü göz ardı edilerek içi boşaltılmaya çalışılıyor. Oysa sanat her dönem kendini var etmek için kendine alan açan bir yapıdadır. Günümüz sanat anlayışı postmodern olarak nitelenmektedir. 
 
Fakat son dönemlerde dünya miras listesinde olan sanat eserlerine yapılan sözde sanatsal protestolar herhangi bir kavramın içinde değerlendirilemez. İklim aktivistlerinin ekolojik dengeyi gözeterek yaptıkları bu protestolar doğaya ve yaşadığımız dünyaya herhangi bir fayda sağlamamaktadır. Düşünün ki Orta Çağ’da bir grup insan çıkıyor ve Antik Yunan’dan kalma eserlere çamur veya boya atılıyor ve eser günümüze ulaşmadan yok olup gidiyor. Tarih boyunca Homeros’un “İlyada” eseriyle hiçbir zaman tanışamıyoruz. Sanatsal bellek yok olup gidiyor ve geçmişle ilgili hiçbir bilgi ve eser günümüze kalmadan yok oluyor. İşte tam olarak sanat eserlerine yapılan protestolar bu boyutta doğru ilerliyor. Bizim geleceğimize bırakmakla yükümlü olduğumuz bir miras var ortada, üstelik bu mirasın ilk sahibi de biz değiliz! Emanet olarak korumakla yükümlü olduğumuz bir miras bu. 

“Geçmişini bilmeyen geleceğini inşa edemez” sözünü pek benimsemesem de, şunu dememiz gerek, bu gün yazıp çizdiğimiz her şey yüzyıllar sonra yaşayan insanların bizim benimsediğimiz yaşam şeklini, dönem olarak yapılan sanat eserlerine bakarak yorumlayacaklar. İşte bu yüzden sanatın işlevi üzerine bakıldığında sanatın etki alanının genişliği yadsınamayacak kadar büyüktür. Sanat insanı iyileştiren tek doğrudur ve yaşadığımız bu dönemde sanat saraylardan, zengin şaşalı salonlardan sokaklara tam anlamıyla inmiştir. Üstelik öyle sadece komedi unsuru olarak değil trajedi, dramda artık sokakta yapılmakta. 
 
Her gün geçtiğimiz sokakların yıkık duvarlarına kendine yer edinen resim sanatı buna kanıt olarak verilebilir. Savaşların yıktığı duvarları tuval olarak kullanan sanatçılar, umuda yolculuk sırasında boğularak hayatını kaybeden mültecilerin acı dolu silüetleri, kimsesiz kalan çocukların haykırışlarını anlatan müzikler… 

Bu çağda bütün kavramların iç içe geçtiği gerçeği yeni bir sanat anlayışını kavramaya doğru gidiyor. İnsanoğlu ilk çağdan itibaren sanat ile uğraşmakta ve sanatın anlatım gücünü kullanarak bugüne kadar gelmiştir. Dünya ne zaman zor bir süreçten geçse insanın sığındığı tek şey sanattır. Çünkü sanat insanın üretim yapmasını sağlar, üreten insan umut eder ve sadece kendi bulunduğu döneme değil geleceğe de değer katar. 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler