İran Sineması, sadece kendi ülkesinde değil, dünya genelinde de dikkat çeken ve geniş bir izleyici kitlesi bulan bir sinema anlayışına sahiptir. Sosyolojik yapısı, derin anlatı biçimi ve toplumsal meseleleri ele alış tarzıyla hem sanatsal hem de içerik olarak önemli bir konumdadır.
Bu noktada İran Sinemasınının son dönemlerdeki başarılı yönetmen ve senaristlerinden Yakup Ekberhian ile İran Sinemasını ve beyaz perdeyle olan yolculuğunu konuştuk.
Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Muhammed Asger oğlu Yakup Ekberhian. İran’da doğdum. Azeri kökenliyim. Yıllar önce başlayan sinema tutkumun neticesinde bütünüyle kendi deneyimimle yönetmenlik ve senaryo yazarlığı yapıyorum.
Sinemaya olan merakınız nasıl başladı?
Çocukluk yıllarımda siyah beyaztelevizyonlara eski ve klasik filmleri izler, öyküler anlatırdım. Yıllar geçtikçe sinemaya olan ilgim büyüdü ve sinemayla aramda güçlü bir bağ kurdum. Bu bağ beni ilk filmimi çekmeye götürdü ve sinemayla da buluşmuş oldum.

“İLK FİLMİM MADDE BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE”
Yönetmen, yapımcı ve senarist olarak sinema sizin için ne ifade ediyor?
Sinema her şeyden önce benim için tutku ve gerçeğin anlatım vesilesi. Sinema sayesinde seyirciyle iletişim kurabiliyorum.
Bize ilk filminizden bahsedebilir misiniz?
İlk filmimi madde bağımlılığı üzerine inşa etmiştim. Gençler arasında her geçen gün yaygınlaşan uyuşturucu kullanımını beyaz perdeye aktarmak istedim. Netice itibariyle de çok az bir bütçeyle de ilk filmimi çekerek sinemaya ilk adımımı attım.

“OYUNCULARIMI SEÇERKEN KARAKTERLE UYUMLU OLMALARINA DİKKAT EDERİM”
Oyuncu seçimleriniz hakkında konuşacak olursak oyuncularınızı neye göre seçiyorsunuz?
Oyuncularımı seçerken filmde oynayacağı karakterle uyumlu olup olmadıklarına dikkat ederim. Her karakter aslında oyuncunun kimliğinin de bir parçasıdır. Bu uyum rolün başarılı bir şekilde seyirciyle buluşmasını da sağlıyor.

Filmlerinizde ve belgesellerinizin ana temasını ne oluşturuyor? İlham kaynaklarınız arasında ne var?
Çoğunlukla tarihsel ve sosyal konular üzerine inşa ederim filmlerimi. Ve bunu yaparken de yaşamın gerçekliğine uygun olup olmadığına dikkat ederim. Bu noktada en büyük ilham kaynağım da yaşamın bizatihi kendisi oluyor.
İran sinemasınının dünya üzerindeki özgün yerine ve itibarına değinecek olursak, en çok fark yaratan etmenler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İran sineması mekan ve konu itibariyle gündelik hayatla eklemlenmiş olsa yaşamsal pratiği son derece güçlü bir felsefi bir temel üzerine inşa eder. Adalet, kadının toplumsal rolleri, yoksulluk ve ayrımcılık gibi temaları o kadar güçlü bir dille izleyiciyle buluşturur ki bu özelliği dünya sineması içerisinde ayrıcalıklı bir yere sahip olmasını sağlamıştır.

“SİNEMA BİR UYANIŞTIR”
Sinemanın sanatta ve toplumdaki önemi nedir
Sinema insanın toplumsal ve evrensel sorunlara ilişkin farkında olmasını sağlamakla kalmaz aynı zamanda üzerine düşünüp kitlesel bir uyanışa da etki eder. Sinema bu anlamda insanın kendiyle ve toplumla olan sınırlarını da ortadan kaldırır.

İranlı bir yönetmen olarak Türk sinemasını nasıl görüyorsunuz?
Türk sineması heyecan ve duygu yönüyle oldukça seçkin bir yere sahip. Her film Türk toplumunun yaşam pratiğini, geleneksel değerlere bağlılığını, ülke ve dunyayla ilgili meselelerdeki duruşunu yansıtıyor. Özellikle taşra da insan ve kentte insan ve toplumsal gelişim ve değişim temalarımı ve bu süreçte insanın yerini güçlü bir şekilde aktarıyor.

Son olarak geleceğin yönetmen adaylarına ne mesaj vermek istersiniz?
Gençlere tavsiyem hiçbir zaman korkmadan, azimle kararlılıkla ve asla yılmadan idealleri için mücadele etmeleridir. Eğer filmleri festivallerde red edilirse yeniden başlama kararlılığından hiçbir zaman vazgeçmemeleri gerekir.
Yorumlar (0)