Sümeyra Türk Yazdı: Türkçe Bilmeyen Türkler: Kimlik, Köroğlu Türkleri ve Kökler

A+
A-

Sümeyra Türk / Stratejik İletişim Uzmanı 

Dilini unutan ama kimliğini kaybetmeyen Türkler… Kuzey Afrika’da milyonlarca insan kendini hâlâ “Köroğlu” ya da “Kuloğlu” diye tanımlıyor. Türkçe konuşmasalar da soyadlarında, çarşılarda ve aile hikâyelerinde tarihlerini yaşatıyorlar.

Türk olmak, bir dil ya da pasaportla sınırlı değildir. Kökleriniz, tarih boyunca fısıldar: bir soyadında, bir çarşıda, “biz Köroğlu’yuz” diyen bir yaşlının dudaklarında… Kuzey Afrika’daki Türkçe bilmeyen Türkler, bu inatçı kimliğin en çarpıcı örneği. İddialara göre Mısır’da 20 milyondan fazla, Cezayir’de 8 milyon, Libya’da 2 milyon, Tunus’ta 2 milyondan fazla Türk kökenli insan yaşıyor. Peki, dilini unutan bu topluluklar nasıl Türk kaldı?

Memlüklerden Osmanlı’ya: Kuzey Afrika’da Türk Kökleri 

Kuzey Afrika’daki Türk varlığı, sadece Osmanlı’ya dayanmıyor. Hikâye, 13. yüzyılda Memlük (Kölemen) Türk Devleti ile başlıyor. 1250-1517 yılları arasında Mısır merkezli Memlükler, Kıpçak ve Oğuz kökenli Türk savaşçılarının mirasını taşıdı. Bu topluluklar, Mısır’dan Tunus, Cezayir ve Libya’ya yayıldı, köklü bir Türk tabakası oluşturdu. Osmanlı 16. yüzyılda geldiğinde ise, bu mirası devraldı ve yeni bir dalga ekledi: Türk askerleri, idarecileri, tüccarları. Osmanlı döneminde, Türk erkeklerinin yerli kadınlarla evliliklerinden doğan çocuklar “Kuloğlu” olarak anıldı. “Kuloğlu” sıfatı, özellikle Osmanlı’dan gelen, genellikle askeri kökenli topluluklar için kullanıldı. Kuloğulları, “Garb Ocakları”nda (Cezayir, Tunus, Trablusgarp) önemli roller üstlendi, ancak zamanla yerel kültüre karıştı. Bugün Kuzey Afrika’da Köroğlu ve Kuloğlu birlikte Türklüğü temsil eder. Tunus’ta “Türk Çarşısı” (Souq el-Trouk), Libya’da Mısrata’da, Cezayir’de Tlemsan’da “biz Köroğlu’yuz” diyen aileler, bu mirası yaşatıyor.

Dil Neden Kayboldu? Türkçe, bu topluluklarda neden silindi? 

Memlük döneminde Arapça resmi dil, günlük hayatta ise Arapça ve Berberi dilleri baskındı. Osmanlı idaresi Türkçeyi resmi yazışmalarda kullansa da, yerel diller günlük yaşamda hâkimdi. Türklerin yerli kadınlarla evlilikleri, çocuklarının çok dilli ortamlarda büyümesine yol açtı. 19. yüzyılda Fransız sömürge yönetimi (Cezayir 1830, Tunus 1881) ve Osmanlı’nın zayıflaması, Türkçeyi gölgede bıraktı. Fransızca, eğitim ve idarede baskın oldu; Türkçe birkaç nesilde unutuldu. Geriye, soyadlarında, çarşılarda ve aile hafızasında bir Türklük kaldı.

Kimlik İnatla Yaşar Dil kaybolsa da Türk kimliği inatla ayakta.

Mısır Türklerinin Osmanlı dönemi, Memlûk dönemi ve diğer Türk hanedanlarının yerleşimlerinden kaynaklanan köken çeşitliliği, asimilasyon süreçleri ve resmi kayıtların eksikliği gibi faktörlerden dolayı nüfus sayımlarına göre 1,5 milyon Türk yaşadığı resmi rakamlara göre söylense de aslında sayının 20 milyonun üzerinde olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca; Cezayir’de 8 milyon, Libya’da 2 milyon Türk kökenli insan var, Bu topluluklar, Memlük ve Osmanlı’dan gelen karma bir mirası taşıyor. Mısrata’da, Tlemsan’da, Konstantin’de “biz Köroğlu’yuz” diyerek kimliklerini sürdürüyor. Türk Çarşısı, Osmanlı yemekleri, mimari motifler bu mirasın izleri. Atasözlerimiz bu kimliği ne güzel anlatır: “Asil azmaz, bal kokmaz” der, soylu kişinin kötü yola sapmayacağını vurgular. “Soy sop meydanda, yiğitlik meydanda” diyerek asaletin gizlenemeyeceğini söyler. “Kökü mazide olan atidir” ise köklü geçmişin geleceği şekillendirdiğini fısıldar. Köroğulları, bu sözleri yaşatıyor: dilleri kaybolsa da “soyu temiz, kökü sağlam. ”

Dünyada Türkçe Bilmeyen Türkler 

Kuzey Afrika’daki Köroğulları’nın hikâyesi benzersiz, ama Türkçe bilmeyen Türkler başka coğrafyalarda da var:

Balkan Türkleri: Osmanlı’da Rumeli’ye göçen bazı Türkler, Arnavutça, Boşnakça, Yunanca benimsedi. 1923 mübadelesiyle Girit’ten gelen Afro-Türkler, Yunanca konuşuyordu. Türkiye’ye geldiklerinde İzmir, Ayvalık, Manisa’ya yerleşip Türkçe’yi öğrendiler, ama Afrika dillerini unuttular. Bulgaristan’da asimilasyon politikaları Türkçe’yi unutturdu, ancak 1989 göçüyle kimlik yeniden canlandı.

Orta Avrupa Türkleri: Hunlar, Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, Macaristan’da dillerini kaybetti, Slavca veya Macarca konuştu. Ama Macaristan’daki “Kun” köyleri, Kuman kökenini hâlâ biliyor.

Karamanlı Ortodoks Türkler: Anadolu’da Türk kökenli, ama Rum Ortodoks olan bu topluluk, Yunanca’ya geçti. 1923 mübadelesinde Yunanistan’a gönderildi, ama Türklük bilinci yüzyıllarca korundu.

Gagavuz Türkleri: Moldovya ve Ukrayna’daki Oğuz kökenli Gagavuzlar, Hristiyanlığı benimsedi, Gagavuzca ve Rusça konuşuyor. Yine de “Türk’üz” diyorlar.

Babür Türkleri: Hindistan’daki Babür İmparatorluğu, Türk kökenliydi. Farsça ve Hintçe’ye geçseler de “Türk hanedanı” kimliğini korudular.

Türkçeyi Unutmak Türklükten Çıkarır mı?

Türkçeyi unutmak, Türklükten çıkarmaz. Türklük; soy, tarih, kültür ve aidiyetle tanımlanır. “Asalet soydan gelir” deriz, ama “soy sop aranmaz” diyerek bireyin kendi değerlerini de vurgularız. Hazar Türkleri Yahudiliği, Gagavuzlar Hristiyanlığı, Yakutlar Şamanizmi benimsedi, ama Türk kaldı. Ancak dil, milletin hafızasıdır. Türkçe kaybolursa, destanlar, atasözleri, dünya görüşü zayıflar. Zamanla kimlik de eriyebilir, tıpkı Hazarlar veya bazı Peçenekler gibi. İslamiyet, özellikle Oğuz-Türkmen dünyasında Türklüğün ayrılmaz bir parçası oldu. “Türk” dendiğinde çoğu zaman “Müslüman Türk” akla gelir. Ama Müslüman olmayan Türkler de var: Gagavuzlar, Çuvaşlar, Yakutlar hâlâ Türk’tür. Din, kimliği güçlendirir, ama onu tek başına tanımlamaz.

Türkçeyi Yeniden Canlandırmak

Türkiye, bu topluluklarla bağları canlandırmak için çalışıyor. Tunus’ta 2012’de Türkçe’nin eğitime alınması, Köroğulları’nın mirasına sahip çıkma çabası. Yunus Emre Kültür Merkezleri, Kuzey Afrika’da Türkçe kursları düzenliyor. Türkiye’nin Afrika açılımı, eğitim ve kültürel programlarla bağı güçlendiriyor. Ama dil kaybı genellikle geri dönmez. Yine de kimlik, inatla yaşamaya devam ediyor. Son Söz

Kuzey Afrika’daki Köroğulları, Türkçe bilmese de Türk’tür. Mısır’da, Cezayir’de, Libya’da milyonlarca insan, belki 20 milyon, belki 8 milyon, belki 2 milyon; resmi rakamlar daha az söylese de, “biz Köroğlu’yuz” diyor. Memlük ve Osmanlı’dan miras bu topluluklar, soyadlarında, çarşılarda, yaşlıların dudaklarında tarihlerini fısıldıyor. “Kanı bozuk değil, kökü sağlam” bu halk, dilini kaybetse de kimliğini koruyor. Tarih susmaz; bir çarşı köşesinde, bir aile hikâyesinde sessizce konuşur. Başka bir yazımda sizlere Köroğlunun Türk Dünyasındaki öneminden bahsedeceğim. Sağlıcakla Kalın…

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın

POPÜLER HABERLER