Bir asırlık fotoğraf, Erzurum’un kurtuluş mücadelesinden unutulmuş bir ismi gün yüzüne çıkardı.
Erzurum’da yürütülen kültürel arşiv çalışmaları sırasında bulunan yıpranmış bir fotoğraf, yalnızca bir dönemin değil, bir milletin hafızasını da aydınlattı. Neredeyse yüz yıllık bu kare, Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluş mücadelesine katılan ve sol kolunu bu uğurda kaybeden Ahmet Sakat’a ait. Fotoğrafın ortaya çıkışı, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir’in dikkatli çalışmasıyla mümkün oldu. İlk bakışta anonim bir görüntü gibi duran bu kare, aslında tarihin sessiz kalmış tanıklarından biriydi. Gerçek kimliği ise, Ahmet Sakat’ın torunu Sebahattin Sakat’ın verdiği bilgilerle netlik kazandı.
“Eksik kolu, geçmişte yaşadığı savaşın izlerini taşıyor”
Tarihe tanıklık eden fotoğraf karesinin çok şeyleri ifade ettiğini anlatan Araştırmacı Taner Özdemir, “Sebahattin Sakat, dedesinin sadece aile içinde değil, Erzurum’un belleğinde direnişin sembollerinden biri olduğunu vurguluyor. “Dedem bu fotoğrafı çektirirken, ‘Unutulmayayım, kim olduğumuz hatırlansın’ derdi,” diyen torun Sakat, aile yadigârı olan bu kareyi kamuoyuyla paylaştı. Fotoğraftaki figür, bastonuna dayanmış, yıpranmış ceketinin içinde dimdik duruyor. Eksik kolu, geçmişte yaşadığı savaşın izlerini taşıyor. Ama bu eksiklik, onun duruşunu gölgelemiyor; aksine, mücadeleyle yoğrulmuş bir ömrün sessiz ama gururlu tanıklığına dönüşüyor” dedi.
“Ben vardım. Bu topraklar için savaştım”
Taner Özdemir, fotoğrafla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Arka plandaki sade Anadolu mimarisi, ön plandaki vakur duruşla birleşerek sadece bir kişisel geçmişi değil, topyekûn bir kurtuluş ruhunu yansıtıyor. Ahmet Sakat’ın hikâyesi, bireyin tarihteki yerini unutmamak gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu kare artık sadece bir arşiv fotoğrafı değil; bir şehrin, bir milletin direniş hafızasında hak ettiği yeri almış bir kahramanlık vesikası. Sol kolunu cephede bırakan ama onurunu dimdik ayakta taşıyan Ahmet Sakat, bugün artık yalnızca ailesinin değil, Türkiye’nin ortak mirası. “Ben vardım. Bu topraklar için savaştım. Kolumu kaybettim ama onurumu değil. Beni hatırlayın.” Bu sözsüz tanıklık, artık susmuyor. Konuşuyor. Ve biz, yüz yıl sonra bile onu duyuyoruz” şeklinde konuştu.

Yorumlar (0)