TÜRK VE TÜRK DİLİ

A+
A-

 

Midemiz kabul etmez yabanın ekmeğini,

Ne el düdüğü çaldık, ne tuttuk tokmağını…

Bu sözler, Türk milletinin özüne, diline ve kültürüne olan bağlılığını anlatır. Çünkü bir milletin asıl ekmeği; kendi toprağında yoğrulan, kendi diliyle mayalanan, kendi inancı ve kültürüyle pişen ekmektir. Başkasının sofrasına oturmak, başkasının türküsünü söylemek, başkasının tokmağına el vurmak, bir milleti kendi benliğinden uzaklaştırır.

Türk milleti, tarih boyunca diliyle, töresiyle, inancıyla var olmuştur. Türk’ün dili, yalnızca kelimelerden ibaret değildir. Her kelime, bin yılların hafızasını taşır. Bir “ocak” deriz; sadece ateş yanan bir yer değil, aileyi, yurdu, vatana bağlılığı anlatır. Bir “ata” deriz; yalnızca babayı değil, geçmişin bütün bilgeliklerini ve geleceğe bırakılacak mirası ifade eder. İşte bu yüzden, Türkçe yalnızca bir konuşma aracı değil, Türk milletinin kalbidir, ruhudur.

“Arab’ın dili vermez bize Türk uçmağını” denilirken, anlatılmak istenen şudur: Cennet tasvirini bile en iyi kendi dilimizle anlarız, kendi kültürümüzle kavrarız. Çünkü her milletin dili, kendi dünya görüşünün aynasıdır. Türkçe, Türk’ün düşüncesini, duygusunu, hayalini en berrak şekilde dile getirir. Başka bir dilde öğrendiğimiz bir söz, içimize tam yerleşmez; ama Türkçe söylenen her söz kalbimize oturur, damarlarımızda dolaşır.

Türkçenin gücü, sadeliğinde ve açıklığındadır. Tarihte Orhun Yazıtları’na baktığımızda, taşlara kazınmış kelimeler hâlâ canlıdır. Bilge Kağan’ın, Tonyukuk’un sözleri hâlâ anlaşılır. Çünkü Türkçe, yaşayan ve yaşatan bir dildir. Nehir gibi akar, dağ gibi yükselir, çiçek gibi açar.

Türklük, yalnızca kan bağıyla değil, dil bağıyla da yaşar. Dilini unutan, aslında kimliğini de unutur. Dilini kaybeden milletler, zamanla başkalarının içinde erir, kaybolur. Ama Türk milleti, yüzyıllardır her türlü baskıya rağmen dilini korumuş, Türkçe ile tarih yazmış, Türkçe ile destanlar söylemiş, Türkçe ile dualar etmiş ve Türkçe ile türküler yakmıştır.

Bugün biz gençlere düşen görev, dilimizi sevmek ve onu doğru kullanmaktır. İnternette, okulda, dost sohbetlerinde Türkçeyi hor görmeden, yabancı kelimelerin altında ezilmeden, özüne sadık kalarak konuşmak gerekir. Çünkü dilini yitiren bir gençlik, geleceğini de yitirir.

Kalbimiz Türkçe atar, dilimiz Türkçe söyler. Bu yüzden Türkçülük de bize yar olur. Türkçülük, yalnızca bir fikir değil; milletimizin varlık teminatıdır. Türk’ün dili, kültürü ve inancı birleştiğinde, milletimiz güçlü olur, vatanımız sağlam durur.

Unutmayalım ki; Türkçe bizim uçmağımızın dili, kalbimizin sesi, yüreğimizin nefesidir. Türk, diline sahip çıktıkça Türk kalacaktır.

 

AYDIN DÜNYA EFELERİ YÖRÜK TÜRKMEN FEDERASYONU BAŞKANI 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın