TÜRKİYE SAHADA

A+
A-
Türkiye Sahada, Oyunda ve Oyunu Bozmakta: Suriye Satranç Tahtasında Stratejik Duruş
Suriye’de yaşananlar, basit bir iç savaşın ötesine geçerek küresel güçlerin vekâlet savaşı yürüttüğü, sınırları yeniden çizme arzusunun şekil bulduğu bir jeopolitik alana dönüşmüştür. Bu topraklarda yaşanan her gelişme, sadece Şam’ı ya da Halep’i değil, Ankara’yı, Moskova’yı, Washington’u, Tahran’ı ve Tel Aviv’i ilgilendirmektedir.
Türkiye, bu denklemde sadece izleyen bir aktör değil, bizzat oyunun içinde, hatta zaman zaman oyunun kurallarını belirleyen bir güç olarak sahadadır. Zira Türkiye’nin Suriye politikası, yalnızca bir güvenlik refleksi değil; aynı zamanda tarihî, kültürel ve coğrafi sorumlulukların bir gereğidir.
Suriye’de olan biteni “yakın takipteyiz” demek, sadece bilgi edinmekten ibaret değildir. Bu, diplomasi ile askeri istihbaratın, yerel müttefikliklerin ve sahadaki gerçekliklerin harmanlandığı bir stratejik duruşun ifadesidir. Türkiye, sınır güvenliğinden çok daha fazlasını gözetmektedir: Bölgesel denge, demografik yapı, terör koridorlarına karşı refleks ve insani sorumluluk…
ABD’nin PYD/YPG üzerinden kurmak istediği yapay devletçiğe, Rusya’nın rejim üzerinden Akdeniz’e uzanan nüfuz politikasına, İran’ın mezhep eksenli yayılmacılığına karşı Türkiye’nin Suriye’deki varlığı bir zorunluluktur. Aksi halde, Hatay’dan Mardin’e kadar uzanacak bir istikrarsızlık ve terör kuşağı kaçınılmaz olurdu.
Türkiye, Astana ve Soçi süreçleriyle diplomasi masasında; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe harekâtlarıyla sahada olduğunu göstermiştir. Bu harekâtlar yalnızca terör örgütlerine karşı değil, Türkiye’yi sınırlarının içine hapsetmek isteyen harici planlara karşı da yapılmıştır. Türkiye, bu müdahaleleriyle bir yandan güvenli bölge oluşturmuş, bir yandan da milyonlarca insanın yerinde kalmasını sağlayarak Avrupa’ya uzanacak göç dalgasını durdurmuştur.
Unutulmamalıdır ki; günümüzde bir ülkenin güvenliği kendi sınırlarının ötesinde başlar. Türkiye bu bilinçle hareket etmektedir. Terör tehdidi sadece dağda silahlı birkaç unsurdan ibaret değil; küresel güçlerin vekil olarak kullandığı, harita mühendisliği yaptığı araçlardır. Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, bu vekil savaşçılara karşı bir direnç noktasıdır.
Türkiye’nin Suriye’deki politikası sadece jeopolitik çıkar değil, aynı zamanda insani bir duruşu da temsil eder. Halep’te, İdlib’de, Afrin’de yaşananlara kayıtsız kalmak, ne tarihimize ne vicdanımıza uygundur. Binlerce yıllık Türk devlet geleneği, zulmün karşısında durmayı ve mazlumu korumayı gerektirir.
Türkiye artık yalnızca savunma refleksi gösteren bir ülke değil, gerektiğinde proaktif ve oyun bozan bir devlet anlayışıyla hareket etmektedir. Suriye meselesi, bu yeni anlayışın en belirgin yansıma alanlarından biridir. Bu süreçte kararlı duruşunu sürdüren Türkiye, hem masada hem sahada yer almakta ve bölgede kurulan her oyunu bozmaya devam etmektedir.
Zira bu coğrafyada oyun bozmak, sadece askeri başarı değil; tarihî mirasa, kültürel sorumluluğa ve millî bekamıza sahip çıkmaktır.
AYDIN DÜNYA EFELERİ YÖRÜK TÜRKMEN FEDERASYONU BAŞKANI

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın