TÜRKİYE’NİN ZENGEZUR KORİDORUNA BAKIŞI DEĞİŞTİ Mİ?

A+
A-

Bilindiği üzere 44 günlük Vatan Muharebesi olarak da anılan İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren, 10 Kasım 2020 tarihli Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderleri tarafından imzalanan üçlü ateşkes bildirisi, Zengezur Koridoru’nu doğrudan “Zengezur Koridoru” adıyla anmasa da, metnin 9. Maddesinde bu koridorun temelini oluşturan önemli hükümler içermektedir. Bu madde Azerbaycan için Nahçıvan’a ve oradan Türkiye’ye uzanan kesintisiz bir bağlantı kurulmasının hukuki zeminini oluşturmaktadır. Aynı maddede ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi’nin sınır muhafaza organları tarafından sağlanacaktı. Fakat Ermenistan’ın iç ve dış dinamiklerin etkisiyle bu koridorun açılmamasına yönelik bir tavır içine girmesi sonucu bu süreç tıkandı ve iki ülke arasındaki barış görüşmelerini sekteye uğrattı. Yapılan müzakereler sonucu barış görüşmelerinin devamı için Zengezur Koridoru ön şart olmaktan çıkarıldı. Böylece bu ayrıca müzakere edilmek üzere ertelendi. Ağustos 2025’te ABD’nin arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında paraflanan barış anlaşması ile Zengezur koridoru yeniden gündemin esas meselesi haline geldi.

Zengezur Koridorundan Barış ve Refah İçin Trump Yoluna (TRIPP)

Rusya’nın arabuluculuğunda gerçekleşen 10 Kasım 2020 ateşkes anlaşmasının ardından, Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi süreci Rusya ve Azerbaycan’ın kontrolünde ilerliyor iken, ABD’nin Azerbaycan-Ermenistan barış sürecine daha aktif katılımı ve eski Donald Trump’ın bu sürece dahil olmasıyla birlikte, projeye farklı bir boyut kazandırıldı. Ağustos 2025’te ABD’nin arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında paraflanan barış anlaşmanın temel maddelerinden biri, Ermenistan toprakları üzerinden geçen Zengezur Koridoru’nun geliştirilmesini öngören, “Barış ve Refah İçin Trump Yolu” (Trump Route for International Peace and Prosperity – TRIPP) adlı bir projenin hayata geçirilmesi oldu. Zengezur Koridoru’nun bu yeni “Trump Yolu” versiyonu, sadece bir ulaşım hattı olmanın ötesinde, bölgesel ticareti ve enerji akışını Batı’ya bağlama potansiyeli taşıyan bir jeopolitik hamle olarak görülmektedir. Böyle, “Zengezur Koridoru” teknik bir altyapı projesinin adı olmaya devam ederken, bu projenin siyasi ve jeopolitik bağlamı, ABD’nin arabuluculuk ve işletme hakkı elde etmesiyle “Trump Yolu” olarak adlandırılmaya başlandı. Bu yeni adlandırma, projenin Rusya odaklı bir platformdan, ABD’nin bölgedeki etkisini artıran bir inisiyatife dönüştüğünün bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Türkiye’nin Zengezur Projesine Bakışı

Bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin Zengezur Koridoru’na olan temel bakış açısı değişmedi. Aksine projenin gerçekleşme potansiyelinin artmasıyla Türkiye’nin pozisyonu daha da güçlendi denilebilir. Ankara, koridorun hem Azerbaycan ile bağlarını pekiştirecek stratejik bir yol hem de Orta Koridor projesini tamamlayacak kritik bir halka olarak değerlendirmeye devam etmektedir. Zira Türkiye için Zengezur Koridoru hâlâ Azerbaycan’la doğrudan kara bağlantısı ve Türk Dünyası entegrasyonu açısından vazgeçilmezdir. Bu nedenle ABD’nin sürece dâhil olması Ankara’nın hedeflerini değiştirmemiştir, ancak bu projeye yöntem ve diplomasi boyutunu etkilemiştir. Başka bir ifadeyle ABD’nin projeye dahil olmasıyla Ankara’yı daha temkinli, çok yönlü ve denge odaklı bir diplomasiye yöneltmiştir. Zengezur koridorunu Türk Dünyası entegrasyonunun anahtarı olarak gören Türkiye; bu meseleye küresel güç rekabeti bağlamında yaklaşmaktadır.

Türkiye’nin Bu Koridora Yönelik Yatırım ve Beklentileri 

Yukarıda ifade edildiği üzere Türkiye, Zengezur Koridoru, başlangıçtan itibaren sadece bir ulaşım projesi değil, aynı zamanda Azerbaycan ve Türkistan’daki Türk Devletleri ile kesintisiz bir kara bağlantısı kurma amacı taşıyan büyük bir jeopolitik proje olarak görmektedir. ABD’nin devreye girmesi ve projenin uluslararası bir boyut kazanması, bu stratejik değeri daha da artırdığını söylemek mümkündür. Türkiye, bu girişimin, Rusya’nın geleneksel etki alanında yeni bir denge yaratmasından ve projeyi sadece bölgesel bir mesele olmaktan çıkararak küresel bir ticaret rotası haline getirmesinden ihtiyatlı bir memnuniyet duymaktadır.

Türkiye bu projenin ekonomik ayağına işlerlik kazandırmak amacıyla alt yapı yatırımlarını hayata geçirmek üzere ciddi adımlar atmaktadır. Ankara, Koridorun Türkiye ayağını oluşturacak olan Kars-Iğdır-Aralık-Dilucu demiryolu hattının temelini atarak, projeye verdiği önemi somut bir şekilde hayatta geçirmiştir. Bu projenin temel atma töreninde konuşan Bakan Uraloğlu Zengezur Koridoru’nda 15 milyon ton yük taşıma kapasitesi oluşturulacağı, Koridordan 30 yıllık projeksiyonda 135 milyar lira işletme geliri, 3 milyar lira kaza kazancı, 2,1 milyar lira iklim kazancı, 3,5 milyar lira zaman kazancı ve 4 milyar lira karayolu bakım kazancı olmak üzere toplam 147,6 milyar lira kazanç sağlanacağı hedeflendiği belirtmişlerdir.

Türkiye, bu projeyle birlikte Asya ve Avrupa arasındaki ticaret zincirinde kilit bir aktör olma hedefini pekiştirmektedir. Bununla birlikte, koridorun kara taşımacılığı boyutunu desteklemek üzere Iğdır ve Dilucu bölgesindeki otoyol ve lojistik merkez projeleri planlanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye Iğdır’da uluslararası bir lojistik merkezi tesis edilerek Doğu Anadolu’yu bir bölgesel taşımacılık hub’ı haline getirmeyi hedeflemektedir. Diper taraftan Türkiye bu projeyi aynı zamanda bölgedeki enerji ve ticaret güvenliğini de artıracak bir girişim olarak görmektedir. Ankara, Zengezur Koridoru ile enerji nakil hatlarının çeşitlenmesini beklemektedir. Azerbaycan’ın doğal gaz ve elektrik hatlarının Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye ulaşması gündemdedir. Bu durum, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini artıracağı gibi, Türkiye’yi Orta Asya–Avrupa enerji hattında daha merkezi bir aktör yapacaktır.

Türkiye Açısından Projenin Politik-Ekonomi Analizi

Türkiye’nin Zengezur Koridoru’na yönelik yaklaşımı, hem jeopolitik hem de jeoekonomik bir strateji olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Demiryolu temel atma töreni akabinde konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun ifadeleri analiz edildiğinde, koridorun Türkiye için yalnızca bir ulaştırma projesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin Orta Koridor vizyonunu güçlendiren ve Türk dünyası ile doğrudan entegrasyonu sağlayan bir stratejik hat olduğunu göstermektedir. Zengezur Koridoru’nun 15 milyon tonluk taşıma kapasitesi ve 30 yıllık projeksiyonda 147,6 milyar TL’ye ulaşan ekonomik faydası, Ankara’nın bu projeye salt lojistik değil, ekonomik kalkınma ve bölgesel bütünleşme aracı olarak baktığını ortaya koymaktadır. Ayrıca Kars–Iğdır–Aralık–Dilucu Demiryolu hattının, İzmir–İstanbul otoyolu örneğinde olduğu gibi yeni sanayi kümelenmelerine zemin hazırlayacağı beklentisi, Türkiye’nin bu koridora bir yatırım çekim merkezi perspektifiyle yaklaştığını göstermektedir. Buna paralel olarak Suriye ile yürütülen kara ve demiryolu işbirlikleri ile Gaziantep–Halep hattının yenilenmesi, Türkiye’nin bölgesel bağlantısallık stratejisinin çok yönlü ilerlediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Ankara, Zengezur Koridoru’nu sadece Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya açılan bir güzergâh olarak değil, aynı zamanda ekonomik çeşitlenme, enerji ve ticaret güvenliği ile bölgesel liderlik vizyonunun bir unsuru olarak konumlandırmaktadır.

Sonuç olarak Türkiye, Zengezur Koridoru’nu sadece bir ulaşım hattı değil, ekonomik büyüme, enerji güvenliği, bölgesel kalkınma ve Türk Dünyası entegrasyonu açısından stratejik bir proje olarak görmektedir. Yatırım planları özellikle demiryolu ve lojistik altyapıya odaklanırken, beklentiler çok daha geniş bir jeopolitik vizyonu kapsamaktadır. Ankara, Zengezur Koridoru’nun “Trump Yolu”na evrilmesini ihtiyatla karşılamasına rağmen bu gelişmeyi kendi çıkarlarına uygun bir sürece evrilmeyi ve bu yeni oluşumu, hem Azerbaycan ile bağlarını daha da sağlamlaştırmak hem de Avrasya ticaretinde merkezi bir konuma gelmek için bir fırsat olarak değerlendirmektedir. ABD’nin denkleme dahil olmasıyla oluşan yeni düzlemde bu koridorun Türk Dünyası merkezli bir entegrasyon olmaktan çıkıp, jeopolitik rekabet alanına dönüşmesine karşın Türkiye kendine özgü, dengeyi koruyan ve bölgede istikrar sağlayacak politikalar geliştirmelidir.

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın