Bekir Fuat Yazdı: Bizim Şehrimiz Nerede?
Bir yere aittir insan. Bir ülkeye, bir şehre, bir mahalleye…
Ünsüz Türk Düşünürü / Yazar
Ünsüz Türk Düşünürü’nden utanca davet...
“Bu gençlik nereye gidiyor?”
Hep aynı cümle. Hep aynı körlük.
Bizim nereye gittiğimizi soruyorsunuz…
Peki, siz bizi nerede bıraktınız?
Bir enkazın tam ortasındayız. Ama merak etmeyin, sizinkinden devraldık.
Bozuldu dediğiniz biz değiliz. Bozulan sizdiniz.
Ve artık maskeleriniz düştü!
Siz Ne Bıraktınız Ki?
Liyakat mi?
Sizin döneminizde yalnızca soyadı liyakatti.
Adalet mi?
Haklının değil, yakın olanın kazandığı devri siz başlattınız.
Ahlak mı?
“Bizim zamanımızda ahlak vardı” diyorsunuz ya…
O zamanlarda ensesi kalın olanlar hep aklandı.
Ve sonra sıra bize geldi:
Kirlettiğiniz sistemi bizimle yıkamaya kalktınız!
Bugünün Kirliliği Sizin Eserinizdir
Hani gençler çalışmıyor diyorsunuz ya…
Biz sizin gibi “dayı” sayesinde işe girmedik.
Hani “bu kuşakta edep yok” diyorsunuz ya…
Biz sizin gibi ekran başında müstehcenliğe alkış tutmadık,
bir yandan da “ahlak elden gidiyor” diye timsah gözyaşı dökmedik.
Siz ne yaptıysanız, şimdi aynada onun yansımasını izliyorsunuz:
Bizim üstümüze boca ettiğiniz karanlığı, bize fatura etmeyin!
Burası Kaf Dağı Değil, Gerçek Dünya
Siz hayal satarak yaşadınız.
Bize “okursan kurtulursun” dediniz.
Ama okuyanı işsiz, yalakayı CEO yaptınız.
Bize “dürüst ol” dediniz.
Ama doğruyu söyleyenleri fişlediniz.
Bize “saygılı olun” dediniz.
Ama her büyüğün saygıyı hak ettiğini varsaydınız.
Siz, yanlışlarınızı “tecrübe” diye pazarladınız.
Ve şimdi bize “neden böyle oldunuz?” diyorsunuz.
Hayır! Biz Böyle Olmadık. Siz Böyle Yaptınız
Bu kuşak, enkazın altından çıkarken gülümsemeyi öğrendi.
Siz gibi ağlayarak koltuk talep etmedik.
Siz gibi kıvırmadık, eğilmedik, yalan söylemedik.
Ve evet, bazılarımız susuyor.
Ama bu sessizlik korkudan değil,
İğrençliğinize cevap vermeye değmeyecek kadar derin bir tiksintidendir.
Son Söz
Siz bu ülkeyi “biz kurtardık” diye övünüyorsunuz.
Ama o kurtardığınız ülkeyi sonra siz sattınız.
Ağzınızda vatan, cebinizde menfaat vardı.
Ve biz bunu gördük.
Şimdi o gençler var ya…
Telefonuyla dünyayı izleyen, size güvenmeyen,
dürüstlükle küstahlığı karıştırmayan o çocuklar…
Sizin içinizdeki çürümeyi gördü.
Ve sizin olmamayı seçti!
Artık sustukça çoğalıyoruz.
Susmuyoruz çünkü korkuyoruz,
susuyoruz çünkü sizinle aynı dili konuşmak istemiyoruz.
Z kuşağı çürümüş değil.
Z kuşağı korkak değil.
Z kuşağı sizin gibi olmayacak.
Ve evet, bunu da en çok sizden öğrendi.
“Artık geçmiş değil, gelecek hesap soruyor size.”
İşte o gelecek burada. Ayakta. Uyanık. Suskun ama unutmaz.
Ve sizin için affı yok
Bir yere aittir insan. Bir ülkeye, bir şehre, bir mahalleye…
Ufuk çizgisini hayatından çıkarmış; veya, göğün engin perspektifini görünmez kılmış insanlar yaşadıkları kentleri soyut bir hapishaneye çevirir. Yüksek binalar insanların ufukla dostluğunu, enginliklerle olan yürek diyalogunu iptal eder çünkü. Çünkü...
Gece ve gündüz olarak ayırdığımız iki farklı dünyayı yaşamaktayız. Gündüz, bildik dünyanın içinde, aşina ve gerçek bir hayatı temsil ederken; gece, bilinmezliklerle bezeli rüyanın alanını bize aralamaktadır...
Medyanın, günlük hayatın vazgeçilmez parçası haline geldiği dijitalleşen dünyada teknolojik gelişmeler iletişimin kitleselleşmesine ivme kazandırmış...
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)