YOL VE YOLCU

A+
A-

Önce yolcu vardır, sonra yol. Çünkü yol dediğimiz, aslında yürüyenin gönlünde başlar. Bir insan yola revan olmaya niyet etmedikçe, taşlar üst üste dizilse de, toprak uzun uzun uzansa da, o yol sadece boş bir zemindir. Onu yol yapan, yürüyenin ayak sesidir, niyetidir, inancıdır.

Yolcu yoksa, yola ne gerek? Çünkü yolun kıymeti, yolcunun iradesiyle ölçülür. Dağları aşmak, vadilerden geçmek, geceyi gündüze katmak ancak azimle olur. Yolcu olmadan yol anlamsızdır; tıpkı kitabı okumayan birinin, harflerin anlamını bilmemesi gibi.

Yürümek gerekir. Çünkü yerinde duran, ne dağın ardını görür ne de ufkun ötesini bilir. Yolculuk; sadece adımlarla değil, ruhla yapılan bir ilerleyiştir. Her yürüyüşte biraz yanmak gerekir; sabrın ateşiyle, mücadelenin kıvılcımıyla, imtihanın hararetiyle. Yanmak insana acı verir ama aynı zamanda olgunlaştırır. Ateşte pişmeyen, demir de çelik olmaz; insan da yanmadan olgunlaşmaz.

Varmak da gerek. Çünkü yolun gayesi menzildir. Hedefsiz yürüyüş, rüzgârın savurduğu yaprak misali savrulmaya benzer. Menzil, yolcunun gönlünde büyüttüğü idealdir; kimi için hakikattir, kimi için adalettir, kimi için özgürlüktür, kimi için Kızılelma’dır.

Ve bütün bunların hepsi, ancak inanç ile mümkündür. İnanç, yolcunun azığını, suyunu ve ışığını taşır. İnanç olmadan yürüyen, ilk fırtınada geri döner. İnançla yürüyen ise en çetin dağların ardına varır, en derin vadilerden geçer.

O hâlde, yolcu olmak gerekir. Yürümek, yanmak, varmak gerekir. Ve en önemlisi, bütün bunları inançla yapmak gerekir. Çünkü yol; ancak inananın, sabredenin, direnenin yoludur. Yolcu, yoluna yoldaş ettiği inançla büyür, yol da yolcuya hizmet ettiği gayeyle anlam bulur.

AYDIN DÜNYA EFELERİ YÖRÜK TÜRKMEN FEDERASYONU BAŞKANI

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın