Türkiye, jeopolitik konumu gereği tarih boyunca Doğu ile Batı arasında köprü vazifesi gören bir ülke olmuştur. Hem Avrupa’ya hem Asya’ya açılan kapı olması, onu uluslararası ilişkilerde stratejik bir aktör haline getirmiştir. Soğuk Savaş’tan sonra yeniden şekillenen dünya düzeninde Türkiye, özellikle 2000’li yıllardan itibaren daha aktif ve çok boyutlu bir dış politika benimseyerek önemli diplomatik başarılar elde etmiştir. Türkiye’nin dış politikadaki başarıları; bölgesel arabuluculuk, enerji diplomasisi, uluslararası örgütlerdeki etkinliği ve savunma sanayi gibi başlarılar üzerine inşa ederek ilerlemektedir.
2000’li yılların başından itibaren Türkiye, klasik Batı merkezli dış politikasının sınırlarını genişleterek Afrika, Orta Doğu, Kafkasya, Orta Asya ve Latin Amerika gibi bölgelerde daha görünür hale gelmiştir. Bu çok boyutlu diplomasi, Türkiye’yi sadece Batı’nın değil, aynı zamanda küresel Güney’in de önemli bir ortağı haline getirmiştir.
Özellikle 2010’lu yıllarda Türkiye, birçok kriz bölgesinde arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Örneğin Somali’de barış sürecine katkı sağlamış, Libya’da Birleşmiş Milletler destekli Trablus hükümetine diplomatik ve askeri destek sunarak siyasi dengenin değişmesine yol açmıştır. 2022’de ise Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’na ev sahipliği yaparak diplomatik başarısını uluslararası arenada tescillemiştir. Bu süreç, Türkiye’nin taraflarla eş zamanlı ilişkiler kurabilme becerisini ve diplomatik denge politikası izleme kapasitesini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’nin enerji diplomasisi de son yıllarda önemli başarılar kaydetmiştir. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney enerji koridorlarının kesişim noktasında yer alan Türkiye, bu avantajını stratejik şekilde kullanmıştır. TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı) ve TürkAkım projeleri ile hem Avrupa’nın enerji arz güvenliğine katkı sağlamış hem de enerji geçiş yolları üzerinde söz sahibi bir ülke haline gelmiştir.
Ayrıca, Karadeniz’de 2020 yılında keşfedilen doğal gaz rezervleri, Türkiye’nin enerji bağımlılığını azaltma yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Bu gelişme, Türkiye’nin enerji diplomasisinde daha bağımsız hareket etme imkanını artırmıştır.
Türkiye, NATO, G20, İslam İş Birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerde etkin bir pozisyon edinmiştir. G20 dönem başkanlığı sırasında kalkınmakta olan ülkelerin sorunlarına dikkat çekmiş, “daha adil bir dünya” vurgusuyla çok taraflılık ilkesini savunmuştur.
Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden yürütülen diplomasi, Türkiye’nin Türk dünyasındaki liderlik rolünü pekiştirmektedir. Özellikle Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan II. Karabağ Savaşı’nda Türkiye’nin verdiği destek, Azerbaycan’ın zaferinde önemli rol oynamış, bu da Türk dünyasında Türkiye’nin stratejik önemini artırmıştır.
Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayinde kaydettiği ilerlemeler, dış politikada da elini güçlendirmiştir. Özellikle insansız hava araçları (SİHA) konusunda Bayraktar TB2 ve ANKA gibi ürünler, birçok ülkede savaş dengelerini değiştirmiştir. Ukrayna, Azerbaycan, Libya ve Etiyopya gibi ülkelerde Türk SİHA’larının başarısı, Türkiye’ye sadece askeri değil, diplomatik ve ekonomik prestij de kazandırmıştır.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin sadece tüketen değil aynı zamanda üreten bir savunma ülkesi olarak algılanmasını sağlamış; askeri ihracat yoluyla birçok ülkeyle stratejik ortaklıklar geliştirmesine olanak tanımıştır. Böylelikle savunma sanayi, Türkiye’nin yumuşak gücünü artıran bir araç haline gelmiştir.
2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı başlayan savaşta Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen tarafsızlık ilkesi çerçevesinde her iki tarafla temaslarını sürdürmüştür. Tahıl Koridoru Anlaşması (2022) ile Türkiye ve BM liderliğinde Karadeniz üzerinden tahıl ihracatı önemli aşamalar kaydetmiştir. Türkiye bu süreçte barış diplomasisi nedeniyle uluslararası alanda beğeni toplamıştır.
Türkiye sadece kendi bölgesinde değil Afrika’da etkinliği gittikçe artan bir aktör haline gelmiştir. ‘‘Afrika Boynuzu’’ ülkeleri olan Somali ile Etiyopya arasında yıllardır süren gerilim Ankara arabuluculuğunda iki ülkenin anlaşması ile son bulmuştur.
Türkiye, 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaparak dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi olmuştur. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası alanda insani sorumluluklarını yerine getirme konusundaki kararlılığını göstermektedir. Aynı zamanda Türkiye, Afrika’dan Asya’ya kadar birçok ülkede insani yardım sağlayarak TİKA, Kızılay ve AFAD gibi kurumları aracılığıyla yumuşak gücünü sahada göstermektedir.
Bu çabalar, Türkiye’nin “vicdan diplomasisi” olarak adlandırılan yaklaşımının bir parçası olup, uluslararası alanda güvenilir ve insani değerlere dayalı bir aktör olarak tanınmasına katkı sağlamaktadır.
Değerlendirme
Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika; aktif, çok boyutlu, pragmatik ve zaman zaman risk alabilen bir stratejiye dayanmaktadır. Enerji, savunma, insani yardım ve arabuluculuk gibi alanlarda elde edilen başarılar, Türkiye’nin sadece bölgesel bir güç değil, aynı zamanda küresel bir aktör olma iddiasını güçlendirmiştir.
Her ne kadar bazı politikalar uluslararası düzeyde eleştirilse de, Türkiye’nin dış politika hamleleri büyük oranda stratejik çıkarlarla uyumlu olarak yürütülmekte; diplomaside bağımsızlık ve etkinlik vurgusu ön plana çıkmaktadır. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin dış politikada bu çok boyutlu yapısını koruyarak, hem doğu hem batı ile ilişkilerini dengeleyen, krizlerde arabuluculuk yapabilen ve yumuşak gücünü sahaya yansıtabilen bir aktör olarak varlığını sürdürmesi beklenmektedir.
Yorumlar (0)