KARŞINDAKİNE DEĞER VERDİĞİN KADAR İNSANSIN

A+
A-

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü

Ne renk olursa kaşın gözün

Karşındakinin gördüğüdür rengin

 CAN YÜCEL

 

“Cesur Olmalı Gençler” başlıklı söyleşimize değerli katkıları oldu; sevgili okuyucularımın. Birkaçını niçin vermeyeyim ki? İlk yorum yerbilimci Prof. Dr. Ali Yılmaz’dan:

“Değerli Öğretmenim;

Datça’dan yazıyorum. Günün sabahında öykünüzü okumakla başladım yaşama. Konuyla ilgili gençlikte cesaret ve evlilik her insanın yaşamında çok ilginç bir devredir. Ben de evlenmeye karar verdiğimde annemin yakın akrabalarında birilerini hep aklından geçirdiğini bilirim. Babam daha anlayışlı idi…

Ben kendime göre bir liste yapmıştım. Örneğin namus anlayışımız benzer olmalı, öğretmen olmalı, (ilerde çocuklarımın eğitimini düşündüğüm için) yetiştiğim bölgeye yabancı olmamalı; gibi…

Liste uzun… Ama gerçek yaşamın birlikte ve yaşayarak başladığını sonrada öğrendik. Yani liste bir ölçüde yol gösterir olabilir. Ama gerçek yaşam bambaşkadır.

Birbirine delice âşık olup evlendikten kısa bir süre sonra ayrılan çiftlerin öyküsü ise başka bir tartışmanın konusu… Ama mutlu ve güzel bir yaşam için hem cesur hem de kararlı olmalı; diye düşünüyorum.

Saygı ve sevgiyle…”

Ne güzel bir yorum! Bir bilim insanının kafa yapısı ve bakış açısı işte böyle… Kimi insan başka düşünür, başka yapar. Ama bilirim ki Sevgili Yılmaz düşündüğü gibi yapar.

“Cesur Olmalı Gençler”deki öykümüzün kahramanı İsmail Uzun’u yakından tanıyan Mehmet Ali Arslan:

“İsmail Amcaya soracağım; bu kız kaçırma işini. “Korktun mu? Bu cesareti nerden, nasıl buldun; nasıl topladın?” diye.” demiş.

Bakınız, böyle bir soru benim aklıma gelmemişti hiç. Dolayısıyla sormamıştım. Ne iyi olur, bunu sorar da aldığı yanıtı bize de yazarsa sevgili kardeşimiz!

Şimdi de o söyleşimizde “Hocanın Düdüğü” adlı kitabından bir parça aldığımız Erzincan/Kemah doğumlu değerli yazarımız Esat Yavuztürk’te sıra:

“Sayın Hocam;

MİM 528 sayılı yazınızı okudum. “Cesur Olmalı Gençler” diye güzel bir başlık atıp Kafka’nın o güzel çağrısını da yazınızın başına almışsınız. “Hocanın Düdüğü” adlı kitabımdaki 19 uzun öyküyü kıymetli zamanınızı ayırıp okumuşsunuz.

15. sıradaki “Ağır Yürüyen Atilla” adlı öykü ile bir aile ve Atilla’nın perişan yaşamını halkımıza ulaştırmaya çalışmıştım. Ama siz, ilkokuldan sınıf arkadaşlarınız İsmail ve Emine’nin cesur bir karar sonucu ulaştıkları mutluluklarını anlatarak bir gerçeği dile getirmişsiniz.

Önyargılı, dediğim dedik, çaldığım düdük diyen geri düşünceli insanlar ne yazık ki Sünnilerde olduğu gibi Alevilerde de var. Sözgelişi bir Alevi baba, kızını kaçıran Sünni genci öldürmeye karar verdiğini anlatmıştı. Onu bu kararından vaz geçirinceye kadar ne çektiğimi bir bilseniz!

Daha sonra barıştılar. Yakından tanıyınca çok sevdi damadını. Genç de çok saygı gösterip yardımcı oldu; kayınpederine hep.

Keşke herkes Kafka’yı okuyup anlayabilse!..”

Sevgili yazarımızın özellikle belirttiği gibi önyargılarımızdır; bizleri hep yanıltan. “Neden, niçin?” diye sormadığımız, karşımızdakini anlamaya çalışarak sakince dinlemeyi bilmediğimiz için sonradan çok pişman  olacağımız yanlışlar yapıyoruz sürekli.

Yorumuna daha sonra şunu da eklemiş yazarımız:

“Ben, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Beyoğlu Şubesinde 14 yıl çalıştım. Ayrıca Atatürkçü Düşünce Derneğinin Şişli Şubesinin çeşitli bölümlerinde de yönetici olarak görev yaptım. Bu derneklerde pek çok Alevi arkadaşım vardı. Bunların hepsi de aydın insanlardı. Elbette her toplumda olduğu gibi -az da olsa- onlarda da ‘mantığı tutsak’ olanlar vardı.”

Dini, mezhebi, soyu, ırkı ne olursa olsun, yazarımızın deyişiyle “mantığı tutsak” insanlarla konuşmak, tartışmak, anlaşmak ne zordur! Siz siz olun, sakın tartışmaya girmeyin öyleleriyle. Boşa zaman harcar, boşa üzülürsünüz.

Son olarak değerli öğretmenlerimizden Nurten Bozdemir’in yorumunu okuyalım:

“Merhaba Sevgili Öğretmenim;

Gününüz, yeni haftanız gönlünüzce olsun! Bu haftaki söyleşinizi de severek okudum. Eskiden ailelerin çocukları üzerindeki peşin yargıları pek değişmezdi. Genel olarak o günleri aştık. Aileler, çocuklarının evlenme konusunda daha anlayışlılar şimdi; gençlerimiz de daha cesur…

Alevilikle ilgili bir anımı anlatayım:

Ben Mersin’de öğretmenliğe başlayıncaya kadar Alevi, Arap, Kürt nedir bilmezdim. Ailemizde konuşulmadığı gibi, sokakta, okulda da konuşulmazdı hiç.

Çalıştığım okula müfettiş geldi. Öğretmen arkadaşlarla müdür odasında toplandık. Bir soru üzerine ben de söz alıp düşüncemi söyledim. Toplantı bitince dağılıp sınıflarımıza girdik. Derse başlamıştım ki, biraz sonra müdür gelip:

“Hocâ’nım, sizi müfettiş bey çağırıyor.” dedi.

Dersi yarım bırakıp gittim. Müfettiş:

“Hocâ’nım, konuşmanızda niçin Alevi ve Arap dediniz? Ayşe Hanım Alevi ve Arap… Haklı olarak alındı ve kırıldı elbette. Özür dileyin!” deyince şaşırdım.

Şaşırdım ve üzüldüm. Çünkü benim hiç kimseyi dini, inanışı ya da soyu, ırkı nedeniyle ayırmak, küçültmek gibi bir düşüncem yoktu kesinlikle. Aklımın köşesinden bile geçmezdi; böyle saçma şeyler. Bir müfettişe yakıştıramadım; beni bu nedenle uyarmasını.

Herkesin doğuştan getirdiği özelliklerdir bunlar. Soyumuzu, ırkımızı da kendimiz seçmiyoruz; dahası dilimizi, dinimizi, mezhebimizi de… Bir insanı bu niteliklerinden dolayı suçlamak kimin haddine! Hayatım boyunca ayırmadım; hiç kimseyi bu yüzden.”

Ne güzel, ne güzel!..

Nasıl saygı duymam, böyle düşünen bir insana ben!

Nurten öğretmenin eşi Prof. Dr. Süleyman Bozdemir, Aksu Öğretmen Okulu çıkışlı Ankara Yüksek Öğretmen Okulu mezunu değerli bir bilim insanı ve yazardı. Mersinli Toros Yürüklerindendi. Ancak o da “Yürük” değil, “Yörük” derdi; kendisi için. Acelesi varmış gibi birkaç yıl önce göçüp gitti; öteki dünyaya. Işıklarda uyumasını dilediğim seçkin dostlarımdan biri de odur.

Aksu Öğretmen Okulunun ünlü öğretmenlerinden yazar Mustafa Şanlı gibi o da “Yörük” olduğunu saklamaz, aksine Yörük olduğunu söyleyip yazmaktan onur duyardı.

Bu söyleşimize Köy Enstitülerinin kurucusu ME Bakanı Hasan-Âli Yücel’in oğlu şair Can Yücel’in dizeleriyle başlamıştık. Yine onun deyişiyle bitirelim:

Güneşin doğuşundadır

doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin

kadar insansın!

 

 

 

 

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın