DOLU YAŞAMAK-BOŞ YAŞAMAK

A+
A-

İnsan olarak düşünmek, duygulanmak, duymak ve davranmak, insanın önünde  duran en çetin meydan okumadır. İnsan olduğunu sanmasına rağmen, insan olarak   nasıl düşüneceği, duygulanacağı, duyacağı ve davranacağı üzerine hiç   düşünmeyen, kendini bunun için geliştirmeyen,    içinde bulunduğu ailenin, grubun,  kültürün veya kimliğin  kalıplarını taklit etmekten öteye   gitmeyen birçok kişi bulunmaktadır. Bilinmeyen zamanlarda bilinmeyen kişiler tarafından oluşturularak    kültürel olarak aktarılan düşünceleri,  kalıpları ve kaynakları taklit ederek, kişinin, kendi insanlığını geliştirmesi ve olgunlaştırması mümkün  değildir.

İnsanın, insan dışında ölçüsü yoktur. Sahte kurgular, kaynaklar, veya inançlar, insanın hayatını ve kişiliğini belirleyen ölçüler olamazlar. İnsan, kendini ve doğayı ölçü alarak  kendisine özgü bir bir birey olmalıdır. İnsanı kontrol etmek için yüzyıllar öncesinde  hep güç odakları tarafından  uydurulan  kimlikler, kalıplar ve  kabuller, insan için   ölçü, doğru yol ve hakikat değildirler. İnsanın bugün için kendisi için   kendine uygun  yeni  fikirler,  duygular ve  mecralar oluşturması lazımdır.

Tarihte  yaşadığı sanılan veya  mitolojik tarzda kurgulanan, yüceltilen ve  abartılan hiçkimsede güzel bir model yoktur. Yaşadıkları  dönemden   uzun yıllar sonra   hayali olarak kurgulanan kişilerin  hayatlarının  insanlık için    iyi bir model olduğu  sanısı, büyük bir yanılsamadır. İnsanın  kendi dışında bir modeli yoktur. Kişi, insanlığın bilgisini ve birikimini esas alarak, doğal ve sosyal  olguları akılla   kavrayarak ve doğa ile ilişkisini koparmayarak kendi tecrübeleriyle  kendisini inşa edebilir.Hayatını hep başkalarını takip etmeye, tabi olmaya ve inanmaya adamış kişiler, hayatlarını sadece boşa   geçirmekte ve harcamaktadırlar. İnsani bir zihniyete sahip olmak için  her ne adına olursa olsun model ve otorite olarak  dayatılan bütün kurgulardan kişi  kendini  özgürleştirmeli, vehimlerden arınmış bir şekilde kendi gerçekliğinden hiç vazgeçmemelidir.

Kendisinin mutlak bir şekilde   hak olduğunu iddia eden,   hakimiyetin mutlaka kendisinde olmasını  amaçlayan, bütün insanlığın kendisini takip etmesi gerektiğini  sanan,   kendi dışındaki her şeyi  yanlış  gören zihniyetler, insanı  şiddete,  baskıya, sefalete, zulme, köleliğe, fanatizme ve vahşete götürmektedir. İnsani bir zihniyet, sahici anlamda insani farklılıkları tanımakla, demokrasiyi içselleştirmekle, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerin korunup  geliştirilmesi için çalışmakla oluşturulabilir. Kişinin  aklıyla, haklarıyla ve hayatıyla özgür, özgün ve özel bir birey olduğunu kavramayan ve tanımayan  hiçbir yaklaşım, insani ve ahlaki değildir. Kendisinin birey olduğunu anlayan, kavrayan  ve yaşayan kişi, diğer insanlarla ve canlılarla bireysellik gerçeği çerçevesinde ilişki kurabilir ve ilgilenebilir.

İnsanı birey olarak görmeyen, onu  hiç  olarak gören, onun aklını ve onurunu  inkar eden, insanlardan sadece kendilerine inanmalarını  emreden,   kurguladıkları otoritelere kayıtsız şartsız   itaat edilmesini zorunlu  kılan politik, sosyal, kültürel ve dini yapılar bulunmaktadır. İnsan,  adı  ne olursa olsun, hiçbir otoriteye itaat etmek, inanmak ve  bağlanmak  zorunda değildir. İnsanın hayatının amacı ve anlamı,  güçlere ve otoritelere inanmak ve itaat etmek değildir. Hayatın amacı ve anlamı, insanın   hayatı,  aklıyla, emeğiyle düşüncesiyle, tutkularıyla ve tecrübeleriyle yaşamasıdır. Dolu dolu yaşamak, bu bağlamda  çok önemlidir. İnsanın  dolu dolu   nasıl yaşayacağının cevabını   verecek olan yine  insanın kendisidir.İnsanın  dolu dolu yaşamasına engel olmak insanın duygularını, düşüncelerini, duyarlılıklarını ve düşlerini insandan  değişik   maskeler adı altında çalan, çırpan, çarpıklaştıran   inançlar, kabuller, doğmalar, gelenekler, kurumlar, kimlikler ve  kaynaklar bulunabilir. İnsanı insandan çalan  bütün inançların, kimliklerin, kurumların ve  katılıkların tek amacı, insanın boş yaşamasını  sağlamaktır. Birey, hayatının altını oyan, içini boşaltan, aklını işlevsizleştiren  boş  yaşamaktan başka bir şey    üretmeyen her türlü  cehalete, bedeviliğe ve   fanatizme karşı felsefeyle, bilimle, sanatla, şiirle, edebiyatla, müzikle ve doğayla kendini donatmalı ve geliştirmelidir.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler